Belçika’da doğup yetişmiş araştırmacı Erol Bostancı Türkiye karikatürünü ve çizgi romanını tüm görselleriyle yedi ciltte belgeledi

Doğan Özgüden

(Artı Gerçek, 10 Haziran 2024)

Dün sabah erken saatlerde İnci’yle oturduğumuz yere üç sokak ötedeki seçim sandığına giderek aynı gün yapılan Avrupa Parlamentosu, Belçika Federal Parlamentosu ve de Brüksel Bölge Parlamentosu için oylarımızı kullandık. Büroma döner dönmez de, sonuçların açıklanacağı geç vakte kadar zamanı iyi değerlendirmek için, Türkiye’nin karikatür ve çizgi roman alanındaki inanılmaz zenginliğini, ta Osmanlı döneminden bu yana bu zenginliğin yaratıcısı sanatçılara yapılan baskı ve zulmü ortaya koyan devasa iki eseri okumak üzere bilgisayara kilitlendim.

Değerli araştırmacı Erol Bostancı’nın Türkiye karikatürü üzerine üç ciltlik, Türkiye çizgi romanı üzerine de dört ciltlik dev eserinin dijital olarak Academia sitesinde erişilebilir olduğunu, iki hafta önce Belçikalı gazeteci Olivier Van Vaerenbergh’in kendisiyle yapmış olduğu Le Vif-Focus Dergisi’nde yayınlanmış olan bir söyleşiden öğrenmiştim.

Karikatür ve çizgi roman, benim tüm meslek yaşamımda her daim büyük önem vererek değerlendirmeye çalıştığım sanat dallarıdır. Türkiye’de yönettiğim gazete ve dergilerde birlikte çalıştığım Ratip Tahir Burak, Oğuz Aral, Nehar Tüblek, Mıstık, Tan Oral, Suat Yalaz, Ferruh Doğan, Yalçın Çetin, Eflatun Nuri, Erdoğan Özer, Mim Uykusuz, Altan Erbulak, Tonguç Yaşar, Bedri Koraman, gibi değerli karikatüristler asla unutamayacağım değerli dostlarımdı.

Sürgünde ise çocuk yaşından beri fırçasını özgürlük, sosyal adalet, halkların kardeşliği, Türkiye’de ve dünyadaki despotik yönetimlere karşı mücadele için kullanan karikatürist İsmail Kızıl Doğan, yazdığı mizah yazıları ve kitaplarının yanı sıra yönettiği sosyal medyada ve tiyatro topluluklarında mizahı her daim ön planda tutan Erdinç Utku, Deniz Gezmiş’i özel yaşamı, mücadeleleri ve döneminin önemli olaylarıyla birlikte tanıtan ansiklopedik değerdeki “Aşk olsun çocuk” adlı fotoromanın yaratıcısı olan Ali Cabbar gibi değerli dostlarım var.

1963 yılında Türkiye’den Valon bölgesi madenlerinde çalışmak üzere Belçika’ya gelmiş olan bir göçmen işçinin 1969’da doğmuş olan oğlu Erol Bostancı, ilk eserini 2014 yılında, Türkiyeli göçünün 50. yıldönümü dolayısıyla Belçika’da Türk kültürü üzerine verdikten sonra 2016’dan itibaren Türkiye karikatürü üzerine Caricaturquie (Karikatürkiye) adlı üç ciltlik eserini, ardından da Histoire de la bande dessinée turque (Türk çizgi romanının tarihi) adlı albümlerini yayınlamaya başlıyor.

Bostancı, bu eserlerinin sunuşunda, Türkiye karikatürünün tarihi üzerine kaynaklarını ve bilgilerini kendisine açan kuruluşlara ve şahsiyetlere teşekkürlerini iletirken, şu kaynaklardan yararlandığını vurguluyor:

Turgut Çeviker, Gelişim sürecinde Türk karikatürü, 3 cilt, Adam Yayınları

Kürşat Coşgun, Karikatürcüler Derneği sitesinde yayınlanmış olan biyografiler

Aziz Nesin, Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı

Ferit Öngören, Cumhuriyet’in 75. Yılında Türk Mizahı ve Hicvi

Semih Balcıoğlu, Cumhuriyet Dönemi Türk Karikatürü (1923-1983

Gazanfer İbar, Şa Şa Şa’dan Çapkın Kız’a, Müstesna Yayınlar

Orhan Koloğlu, Türkiye Karikatür Tarihi

Levent Cantek ve Levent Göne, Muhalefet Defteri-Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür

François Georgeon, Rire dans l’Empire ottoman et Caricatures de femmes 

Bostancı, ayrıca, eserlerinin sunuşunu yazan Emin Nedret İşli et Ömer Durmaz’a, tanıtımını yapan Pascal Tierce ‘ye ve çeviri ve düzeltmeler konusunda büyük yardımı olan Ariane Willems’e de özel olarak teşekkür ediyor.

KENDİ ANLATIMLARIYLA EROL BOSTANCI

Kasım 2019’da Türkiye’deki Hayal-Et adlı dergiye verdiği söyleşide Bostancı kendisini şöyle anlatıyordu:

“1963 yılında, babam, Belçika’nın bir kömür ocağında çalışmaya geldi ve 1976 senesine kadar bu maden sahasının kapanmasına kadar çalıştı. 2014, Belçika’ya Türk işgücü göçünün 50. yıldönümüydü. Mons ve La Louviere bölgesindeki Türk madencilerin varlığı üzerine mükemmel bir çalışma yapmıştım. Bu konuda bir konferans verdiğim gibi, bir kitabım basıldı ve bir de sergi açıldı. 

“2016’da, Facebook sosyal ağında bir grup kurdum «Culture Turque», bu grupta Fransızca Türk sanatı ve kültürü adına makaleler paylaşıyorum (halen devam ediyorum). Aynı senede, Türk mizah dergileri, karikatürü ve çizgi romanı adına araştırmalara başladım. Niye diye sorarsanız: Ben iki kültürden geliyorum. Bir taraftan, çocukluğumdan beri Belçika çizgi romanların içindeyim: Tenten, Spiru, Red Kit, Bob et Bobette, Şirinler, Mavi Tünikler… Öte taraftan, çocukluğumdan beri, her yaz Türkiye’ye gidince, kuzenlerimin çizgi roman albümlerini (Teksas, Tommiks, Zembla, Kizilmaske, Mandrake, Yüzbasi Volkan), mizah dergilerini (Gırgır, Fırt, Çarşaf, Limon) ve gazetelerdeki çizgi romanları (Kara Murat, Karaoğlan, Tolga) okurdum. 

“Avrupalı çizgi roman severler Amerikan çizgi romanları, İtalyan fumettileri, Franco-Belçika çizgi romanları ve Japon mangaları iyi biliyorlar. Fakat ne yazık ki, Türk çizgi romanı hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.

“Bu araştırmalara başladığımda, Türk çizgi romanı ve Türk mizahı üzerine 200 şer sayfalık Fansızca bir şeyler yazarım diyordum ama seneler geçtikçe, bulduğum bilgiler ve konular çoğaldı…. Türk çizgi romanı tarihi kitabı 1000 sayfalık ve üç bölümlü olacak.”

Le Vif-Focus dergisinin 23 Mayıs 2024 tarihli sayısında da, Olivier Van Vaerenbergh’in sorularını şöyle yanıtlıyor:

S – Türk çizgi roman tarihinizi okurken ilk göze çarpan şey, burada neredeyse hiç bilinmese de, inanılmaz derecede çok olmalarıdır.

– Türkiye’deki çizgi roman pazarı uzun zaman Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çizgi romanlara veya İtalya’daki fumetti’ye özenmişti, çoğunlukla çok ucuz, küçük formatlarda üretiliyordu, teknik kalitesi düşüktü. Yine de çocuk dergileri ve günlük gazeteler tarafından çok yaygın olarak dağıtılıyordu. 70’li yılların sonuna kadar Türk çizgi romanı gerçek bir altın çağ yaşadı. Her günlük gazete, haftalık veya aylık dergilerin yani sıra özel çizgi roman sayfaları oluşturmuştu. Her ay bir milyonu aşan bir tiraja ulaşılabiliyordu.

S – 90’lı yıllara kadar telif hakkı kurallarının tamamen yokluğuyla da açıklanabilecek bir yaygınlık… Örneğin Tenten veya Asterix’i aklına esen hiçbir engellemeyle karşılaşmaksızın  yeniden yayınlayabiliyordu!

– Evet, neredeyse her şey izinsiz olarak tercüme edildi, yayınlandı, ve yeniden basıldı. Çizgi roman üretiminin %90’a yakını korsandı! Türkiye ancak 1990’lı yıllarda diğer devletlerin baskısıyla yavaş yavaş yasal bir çerçeve benimsedi, ancak o dönemde çizgi romanlar zaten düşüşteydi, yayın sayısı giderek azalıyor, gençlere yönelik dergiler hemen hemen yok oluyordu. Çizgi romanlar daha politik içerikli, özellikle yetişkinlere yönelik yeraltı medyasına dönüştü.

S – İfade özgürlüğünden hiç hazzetmeyen Erdoğan iktidarı herhalde bu durumdan memnun olmuştur… Çizgi roman yayınlayan hemen hemen tüm gazete ve dergilerin son on yılda kapılarını kapatmak zorunda kaldığını söylüyorsunuz.

– Evet, aynı zamanda yerel matbaaların ortadan kalkması, kağıt fiyatlarındaki patlama ve Türk lirasının devalüasyonu, profesyonel yazar sayısındaki düşüş albüm üretimini neredeyse imkansız hale getirdi. Genç yazarlar, sosyal medyaya ve kişisel yayıncılığa başvurmak zorunda kaldılar. Ersin Karabulut gibi bir yazar, iktidara karşı son derece eleştirel yazılar yazıyor, ancak bunu yerleşmiş bulunduğu New York’tan yapabiliyor!

*

Erol Bostancı’nın Academia’ya yüklediği ve basit bir tıklamayla erişilebilir olan iki dev eserini, Belçika seçimlerinin sonucu alındıktan sonra başlayacak tartışmaları izleyip değerlendirmekten vakit buldukça baştan sona sayfa sayfa tarayıp hem çok sevdiğim karikatür sanatımıza açlığımı giderecek, hem de Türkiye’nin 170 yıllık tarihini usta fırçaların çizgilerinden bir kez daha hatmetmeye çalışacağım.

Erol Bostancı’nın eserlerine erişmek isteyenler için bağlantı:

https://independent.academia.edu/ErolBostanci?swp=rr-ac-111327029

Kendisiyle iletişim kurmak isteyenler için sosyal medya adresi:

https://www.facebook.com/profile.php?id=100010664650889