Kentlere değer katan ne nüfusu, ne yönetenler ne de orada yaşayanlardır.

Kentlerin de bir ruhu vardır.

O ruh, kentin var olan kültürel ve tarihi zenginliklerinden kaynaklanır.

“Bu değerleri konuşabilmek, yaşatabilmek ve korumak için de o coğrafyada yaşayan insanlarda sosyal ve siyasal bir bilinç oluşturulabilmesi gerekiyor.”

Neresini kazsanız altından tarih fışkıran Bodrum’da gerek yerel yönetimlerin ilgisizliği gerekse kamunun uyguladığı yanlış politikalar sonucu neredeyse bir kültür ve tarih yağması gerçekleşiyor.

Tarihin babası Herodot’dan başlayan günümüze kadar yalnızca isimleri kalan tarihi kişilikler ve kültürel varlıklar bir bir yok olmaya başlıyor.

Şimdiye kadar onlarca sempozyum, çalıştay benzeri toplantılar yapılsa da henüz sonuç alıcı bir başarı elde edilmediği gibi, son dönemlerde Anıtlar kurulunu da siyasallaştıran iktidar yüzünden Bodrum’un ormanları, kıyıları gibi tarihi ve kültürel değerleri de ranta kurban ediliyor.

Tam da kurban bayramında yazılan bu yazımda aslında birilerinin hırs ve egoları yüzünden neleri kurban ettiğimizi yazmak istiyordum.

Ancak hukukçu Remzi Kazmaz ve arkadaşlarının başlattığı yeni bir kampanyanın hatırına kurban konusunu bir başka yazıya bırakmak istiyorum.

Aslında kitabında çok da güzel ifade etmiş işin özünü.

“Ama bu kent son zamanlarda çok sıkıntılı, dertli..Çünkü bu kent tarihi dokusunu kaybediyor, can çekişiyor, ölüyor. Bu kentin ölümünü izlemek beni derinden etkiliyor, üzüyor. Her yıldönümünde Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in mezarına gittiğimde ona yalan söylemek zorunda kalıyorum. Eğer koca balıkçı yattığı mezardan kalkıp da sevdalı olduğu bu kenti görebilseydi kahrından bir kez daha ölürdü.”

Benim de 16 yıldır yaşadığım bu büyülü antik kent giderek tarihini de, geçmişini de kendisini var eden kent kültürünü de yok ediyor.

Dünyanın yedi harikasından birinin yer aldığı kadim adıyla Halikarnasos, Karya’nın başkenti bu tarihi kent, şimdi magazin sayfalarına konu, sarhoş eğlencelerine meze olmuş durumda.

Geçmişte uygulanan yanlış politikalar sonucu yurt dışına kaçırılan kültürel varlıklarımızı geri getirmek için mücadele etmek yerine döneminin en önemli eserlerinden sayılan tarihi hipodromun üzerine sanayi sitesi kuran, yanı başına stadyum yapan zihniyet hala Mars mabedinin yerinde hurdacıların bulunmasına izin verebiliyor.

Şimdilerde bir avuç insanın ve Akademia Vakfının bu kültürel değerlerimizin korunmasına yönelik çabalarını da itibarsızlaştırmaya çalışanlar bir yana ne yazık bakanlıkların, yerel yönetimlerin bu konudaki ilgisizliği, duyarsızlığı artarak devam ediyor.

Kuşkusuz Bodrumspor F.K nün süper lige çıkmasına herkes kadar ben de çok sevindim.

Ancak son üç yıldır bu hedefe yürüyen bir spor kulübü var iken bugün” iyi de maçları nerede oynayacağız?” sorusuna niye şimdiye kadar cevap aranmadı?

Zaten ihtiyaç olan yeni spor tesislerinin kurulması için gerekli girişimler yapılmadı?

Bu konuyu iktidar-muhalefet tartışmalarından bağımsız düşünmek zorundayız.

Şimdilerde ışıklandırma için stat çevresine büyük direkler dikilmesi için anıtlar kurulunun izin verdiği ve maçların mevcut stadyumda oynanacağı söyleniyor.

Eğer öyle olursa hayli yüksek tutulacak bilet fiyatlarını karşılayabilen tuzu kuruların izleyeceği bir seyir keyfinden öteye geçmeyecek Bodrumspor müsabakalarını yıllardır her koşulda takımının peşinden ayrılmamış çilekeş taraftarlar yine ekranlardan izlemek zorunda kalmayacak mı?

Yok eğer Bodrum dışında bir kentte oynamak zorunda kalırsa bu süper lig başarısının Bodrum esnafına, ekonomisine ne yararı olacak? Müsabakalarını mevcut kapalı spor salonu yeterli olmadığı için Muğla’da oynamak zorunda kalıp daha ilk yılda yeniden küme düşen Çağdaş Bodrum Basketbol takımını unutmadık.

Umarım ve dilerim ortak akılla sağlıklı çözümler üretmek için tüm sorumluluk sahibi Bodrumlular bir araya gelir.

Aksi halde Herodot’a da Cevat Şakir’e de Mausoleion’u o dönemde inşa edip, Bodrum’u dünyanın yedi harikasından birine ev sahibi olma onurunu yaşatan Kraliçe Aretemisia ve Mausolos’un kutsal aşkına da saygısızlık etmiş oluruz.

Geçmişini, tarihini ve kültürünü koruyup gelecek kuşaklara taşıyamayan kentler zamanla ruhunu da yitirir, geleceğini de!

Dünyanın dört bir köşesinden gelip buraya yerleşen Bodrum sevdalılarının da bu gizemli kente karşı sorumluluğu ve görevleri vardır.

Yalnızca Bodrum’dan beslenmek değil, Bodrum’u da beslemek zorundayız.

Unutulmamalı ki Bodrum yalnızca magazin sayfalarında görüldüğü gibi deniz, kum, güneş ve eğlenceden ibaret değildir.

“Bu antik kentin dokusunda Mausolos’un Artemissia’ya duyduğu aşkın ve saygının pırıltısı var, yaşanan tarihte acının, fedakarlığın bedeli var. Anıt mezarın temelinde sanatın erdemi, sanatçının onuru ve şerefi var.”

Cevat Şakir’e ve yakın zamanda yitirdiğimiz Adnan Diler’in anısına saygıyla.