14.06.2024  tarihli Cumhuriyet Gazetesi

“Krizdeki ekonomiyi, özellikle tüketimi kısarak soğutma çabaları sürerken alım gücü düşen geniş kesimlerin borçlanma artışı devam ediyor.

Bireysel kredi kullanan sayısı 2024 Nisan ayına göre yıllık 1 milyon 969 artışla 40 milyon 447 bin kişiye çıktı. Yıllık artışta tutar yüzde 56,8 artışla 3.1 trilyon lirayı aştı. Bireysel kredi borcu da 51 bin 769 liradan 77 bin 201 liraya çıktı. Nisan 2024 itibariyle 1 yıldan kısa vadeli borç tutarı ise 232,1 milyar dolarla yeni bir rekor kırdı.

Bu borç krizi artışı yanında birde karşılıksız çek sorunu var.

2024 yılı Mayıs ayında bankalara ibraz edilen çek sayısı yüzde 26,3 düşüşle 1 milyon 412 bin 347 adet. Tutarı ise yüzde 52,9 artışla 634.7 milyar lira oldu. Bu kapsamda karşılıksız işlemi yapılan çek sayısı yüzde 52 artışla 21 bin 827 adet ve bunların tutarı yüzde 188,8 artışla 14 milyar liraya çıktı.

İlk 5 ayda ise geçen yılın aynı dönemine göre/kıyasla bankalara ibraz edilen çek sayısı yüzde 3 artışla 7 milyon 495 bin adet, tutarı ise yüzde 85 artışla 2 trilyon 917 milyar lira oldu. Karşılıksız işlemi yapılan çek adedi ise yüzde 83,4 artışla 96 bin 517 adet, tutarı ise yüzde 261,2 artışla 57,2 milyar liraya yükseldi.”

“Vahşi Madenciliğe devam mı?  

Türkiye’nin dört bir yanındaki toplam 545 saha ihaleye çıkarıldı.

İliç’teki altın madeninde yaşanan facianın üzerinden sadece dört ay geçmişken yeni maden sahaları şirketlere verilecek.

64 ilde saha kararı var. Ama Zonguldak yok. Bu 545 sahada linyit, taşkömürü, uranyum, toryum, altın, gümüş, bakır, demir, krom aranacak.

2. grup sahalar ise 222 olmak üzere bu sahalarda mermer, granit, andezit, mıcır madenlerinden oluşuyor. Bu iller Ağrı, Sivas, Kastamonu, Erzurum ve Burdur.”

Bu maden kararları yaşanan ekonomik çöküntünün sonuçları… başka bir alan bulamadılar!

22 yıldır yaşadığımız ekonomik sosyal, bilimsel ve kültürel geri gidişin bize gösterdiği yön geçmişin örnekleri. Toplumsal hayat bir bütündür. Bir noktada veya sahada bir rüzgâr esse tüm çevremizde etkisini gösterecektir. Toplum özellikle geriye döndürülmüş; insanlaşma, bilgeleşme azalmış ve üretimden uzaklaştırılmış, dengeler tamamen bozulmuştur. Toplum cahilleştirilmiş ve fakirleştirilmiştir.

Toplumun fakirleştirilmesi sonucunda, çalışanların ücretleri düşürüldükçe  borçluluk katlanmış, ekonomik çöküntü artmış, iflaslar çoğalmış, karşılıksız çekler ve senetler zirve yapmış, toplumsal suçlar artmış, mahkemelerdeki dosya sayısı şaha kalkmış,  hapishaneler tıka basa doldurulmuş!..

Sorumlusu kim? Hükümetler ve TBMM.

Aşırı olarak maden çıkarma vatan hainliğidir. Ne diyor Kuranı Kerim’de? Toprağın altını fazla karıştırmayın! Neden?  Çünkü Dünya yaşayan bir gezegendir ve bizim maden dediğimiz maddeler ise organlardır.

Tüm bu yaşadıklarımız;   vatana ve halka ihanettir! Çok mecbur kalmadıkça, ekonomi için maden çıkarma vatana ihanettir.

Asgari ücreti açlık sınırının iki katından az ve çalışanların kıdemlerine göre artırmamak halka ihanettir.

Vatan ve halk sevgisini ifade eden Gezi eylemleri için dava açmak halka ve vatana ihanettir.

Bütçe gelirlerinin yüzde 65’ni gider vergilerinden sağlamak halka ihanettir.

Gelelim vatanseverlik ve vatandaş deyimlerinin sorgulanmasına…

Vatanseverlik nedir? Dünya üzerinde yaşayan insanlar için çeşitli boyutlarda farklılaşsa da hemen her toplumun üzerinde büyüdüğü ve yaşadığı kendi öz vatanına sevgi ve bağlılık hissi…! Ülke sadece toprak bütünlüğü anlamına gelirken, vatan sözcüğü manevi değerleri de kapsar. (Ben Asma’dan veya Ilıksu’dan Zonguldak’a girdiğimde ve köyümün sınırına vardığımda beni neden elektrik çarpıyor gibi olıyor?)

TDK’ya göre vatan: üzerinde özgür şekilde yaşadığımız toprak parçası, egemenlik kurduğumuz ülke. Ülke nedir(TDK): Bir devletin egemenliği altında bulunun toprakların tümü, diyar, memleket.

Vatandaş nedir: Bir vatan üzerinde yaşayan, devletin nüfusuna kayıtlı, vatandaşlık görevleri ve hakları olan insan.

Vatandaş kimdir: Kanunlara uyan, seçme ve seçilme hakkı olan, askerlik yapan, vergisini veren, çalıştırdığı işçilerin ücretlerini tam, yeterli ve zamanında ödeyen, ahlaklı olan, Medeni kanunu öğrenmeye çalışan, yurttaşlık bilgisine sahip olan, vatanının havasına, toprağına ve suyuna zarar vermeden yaşamaya çalışan insandır.

Vatan sadece toprağın, suyun yüzü değildir. Vatan, toprağın, suyun yüzü olduğu gibi gökyüzü, suyunun en derin zemini, ve toprağın altıdır aynı zamanda. Vatan dedelerden, ninelerden, babalardan ve analardan alındığı haliyle çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakılmalıdır; jeolejisine asla zarar verilmemelidir. Toprağın ve suyun altındaki maddeler metal, maden ve mal değil yaşayan gezegenimizin organlarıdır.    

Bugünkü ekonomik krizin en yetkilisi ve sorumlusu ekonomiye egemen olan sanayiciler, tüccarlar, esnaf ve sanatkârlardır. Gördüğüm kadarıyla sadece veya çoğunlukla kendilerini düşünüyorlar, hep susuyorlar… Ve sonuçta sık sık büyük veya küçük krizlere neden oluyorlar. Bunun birinci nedeni vergi kaçakçılığı ve ikinci nedeni çalışanlarına olabildiğince düşük ücret vermeye çalışmalarıdır. İşte böylece vatandaşın geliri azaldıkça satın alma gücü de azalıyor ve tüketimin azalmasına neden oluyorlar.  Tüketimin azalması demek ise ekonominin çökmesi demektir. Ekonominin çökmesi Tüccarların, sanayicilerin, esnaf ve zanaatkârların birer birer yok olması demektir. Kalanlar sevinmesinler… sıra onlara da gelebilir!

Tüketim azalsın ama vatandaşlar ihtiyaçlarının tamamını en sağlıklı, en kaliteli ve en az maliyetle karşılayabilsinler…aç ve çıplak kalmasınlar!  

Ticaret, sanayi, esnaf ve zanaatkâr odaları işbaşına…!  Eken biçer. Önce asgari ücret tespiti yaparken işbirliğini hükümetten alıp işçi kesimiyle yapın!