Her köşe yazısını yazarken kendimce sıkıntı yaşarım. Hatta bazı haftalarda yazmadığımda olur. Ama genel olarak, her hafta sizlerle buradan bir iletişim kurarak bir anlamda da dertleşip, konuşuyoruz.

İşte bazı zamanlar var ki dertleşmenin ötesinde zor yazı anları.Bir şey yazacağız, dertleşeceğiz ama bu dert bazen hepimizi sarsın, bazen benim derdim,sizin derdiniz hepimizin derdi olsun deriz.

Bazen de yazmaya dert ediniriz ama bir türlü ne desek az, ne desek derde çare olmuyor.İşte bu hafta da öyle oldu.

Değer verdiğim büyüğümüz Yazar-Araştırmacı ağabeyimiz Erol Çatma aradı. “Bir iki kelamın ardından Hasan Ataman vefat etmiş”dedi.

Oda fazla bir şey diyemedi, bende fazla bir şey söyleyemedim.Nasıl yani? Evet Hasan Ataman Kuşadasın’daki yazlığında kalp krizi sonucu yaşamını yitirmişti.

Hasan Ataman’ı birçok insan tanıyor, birçok insanda mutlaka bıraktığı izler var.

Bende de var.

Hasan Ataman’ın vefatı üzerine sosyal medyada o kadar övgü dolu,onunla birlikteliğini yaşamış dostları,arkadaşları,yoldaşları,meslektaşları o kadar güzel sözler yazdılar ki inanın onların üzerine bir şeyler yazmak, yada yazamamak.

İşte zorluk burada.

Hasan Ataman’ın evinin önünde buluştuk, sonra Demokrat Çaycuma Gazetesi önünde anma, merkez Camiinde kılınan öylen namazı ardından Gemicilerde sonsuzluğa uğurladık.

Biz Ataman’ı uğurlamaya onun bugününden değil dününden yani siyasal yaşamından, İGD’den 1981 TKP Davasından yoldaşları olarak orada yer aldık.

Bu bizim ortak tarihimizdi. O nedenle onu bu ortak tarihimizin bir parçası olarak yalnız bırakamazdık.

İlerici Gençler Derneği(İGD) nin Çaycuma Kurucu Başkanıydı. Geleneksel TKP’nin 1981 yılında Gölcük Davası’nda aynı koğuşu paylaştık.O günlerde ben ve bir iki yoldaş(Vedat Köktürk,Adem Demirbilek..) koğuşun en küçükleriydik

Biz ne olup bittiğini, Partiyi, Komün yaşamını, yoldaşlık ilişkilerini,ser verip sır vermemeyi öğrenmeye,  öğrendiklerimizi de o koşullarda uygulamaya çalışıyorduk.İşte o zor ve baskıcı koşullarda Hasan Ataman ile birlikte olduk.O baskı dönemlerinde Hasan Ataman daha sonraki yaşamında önemini daha iyi anladığım İngilizce çalışmalarını hiç unutamam.FONO Mektupla İngilizce öğrenimini o cezaevi koşullarında Hasan Ataman’dan öğrendim.Sonrasında yani cezaevi koşulları bitti ama bizim dostluğumuz bitmedi.Daha da pekişti.

Günler günleri, yıllar yılları kovala dı.Yıl 1997’lere geldiğinde kentte yerel bir gazete ihtiyacı, özgün, özel, emekten,gerçek demokrasiden,adaletten,barıştan ve halktan yana bir gazete tartışılmaya,konuşulmaya başlandı. Bazı denemeler, sık sık toplantılar yapılsa da bir türlü adım atılamadı.

Taki, benim adım atmamla, Saffet Can, Namık Aşçı,Ali Arı, Çetin Alpdündan,Ahmet Öztürk,Atilla Kaya ile birlikte yola çıktığımız ve 20 Yılı devirdiğimiz SUSMA Gazetesi’nin kararını verinceye kadar.

İlk olarak Saffet Abiyle konuştum. Sonrası geldi.

İşte SUSMA’nın bu safhası Hasan Ataman ile yeniden buluşmamızı birlikte bir şeyler yapmamıza olanak sağladı.

Karar verdik.28 Nisan’da SUSMA ilk sayısını çıkarmaya.

Yazı Kurulu ilk toplantılarından elde ettiğimiz haber yazı-yorumları alıp Hasan Ataman’ın yanına, matbaasına gidiyor ve gecenin 4’lerine kadar SUSMA’yı Ben, Saffet Abi, Namık abi birlikte hazırlıyorduk.O günlerde cimriliği çoktu.Susma’yı hazırlıyor, mizanpajı yapıyorduk ama, nasıl yaptığını öyle anlatıldığı gibi kolay lokma olarak bize sunmuyordu.Bizde ısrarla nasıl yaptığını öğrenmeye (yaptıklarından çalmaya) başladık. Mizanpaj işi ayrı bir şeydi. Teknik konuydu. O inat ettikçe biz üstüne gittik. Sonunda ondan öğrendik.

Hani Yolculuğunda “O her şeyi paylaşırdı) denildi ya; başlarda öyle değil, biraz ketum, cimriydi. O da yaşamdan öğrendi. Paylaşılırsa büyüyeceğini gördü.Öylede oldu.Ben ondan öğrendim bu sayfaları yapmayı.

Öğretmenimi, yoldaşımı, dostumu ağabeyimi kaybettim. Ne desem az Hasan Abi


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.