1 Mayıs, İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olarak kutlanıyor. Sadece bizde değil dünyanın neredeyse tümünde.

Yine 1 Mayıs Türkiye’de olduğu gibi birçok ülkede de tatil.

Buna rağmen ülkelerin özgül koşullarına göre yasal-meşru olmasına rağmen bugün ülkemiz Olağanüstü Hal nedeniyle birçok yerinde, başta 1 Mayıs Taksim Meydanı olmak üzere hala yasaklı.

Kentimiz şanslı saymak lazım.Hem işçi sınıfı-emek kültürünün, dayanışma ve hoş görünün yerleşmiş olmasından, hem de kazanılmış ve suiistimale yer vermeyecek tutum ve davranışlarla kökleşmiş 1 Mayıs’lar yaşadığımızdan,ayrıca kent bürokrasisinin kentin bu durumuna uygun tutum alması 1 Mayıs’ların hatta başka demokratik eylemlerinde daha rahat ve özgürce yapılmasına olanak tanıyor..

İşte tüm bu iyi niyet ve deneyim zenginliğine rağmen anlaşılan o ki bu 1 Mayıs öyle bir bayram havasında, kazanılmış hakların korunması ve yeni çıkarılmak istenen olumsuz yasalara karşı iyi örgütlenmiş bir gösteriye dönüşmeyecek.

Usulden işleri seviyoruz.Niye mi? 1 Mayıs’a  beş kala Tertip komitesi toplanırsa, son dakika ya kadar henüz caddelerde,işyerlerinde,sokaklarda,okullarda,evlerde 1 Mayıs’ın esamisi okunmuyorsa, 1 Mayıs tatil olmuş yada bir mücadele ve eylem günü olmuş ne olacak?

Örneğin; Kıdem tazminatı ile ilgili olarak iktidar düşünce dosyasını raftan indirdi.16 Nisan Anayasa Referandumunda işin renginin göründüğü ve çalışanların birçok kazanılmış haklarının budanacağı belli iken 1 Mayıs’a beş kala hala toparlanmamış bir çalışmaya siz olsanız ne dersiniz?

Dedim ya usulden işleri sevi yoruz.1 Mayıs’a beş kala çalışmalara başlarız, getireceğimiz popüler sanatçı sayesinde üç-beş bin kişi toplar bildik sloganları atarız ve hayırlısıyla bu 1 Mayıs’da kazasız belasız atlattık deriz.

Geçtiğimiz günlerde Zonguldak Sergi Odası’nda Yönetmen Metin Kaya’nın Soluk adlı ödüllü belgesel’i izlemiştik ve belgesel sonrasında söyleşide şöyle bir cümle kuruldu. Mealen söylüyorum.”Bir şehrin sıkışmış, kastlaşmış alışılagelmiş ilişkilerinin yaşandığı ‘Gazipaşa’ diye tabir edilen yönü var, birde yaşamın gerçeği olan ve dağın taşın, ormanın içinde karda, kışta, yağmurda çamurda ekmeğini kazanmak için mücadele eden bir yön var ve sanki Şehir, işte bu yöne sırtını bilerek dönmüş, görmezden, duymazdan gelerek günlerini sürdürüyor”

Evet İşte bu 1 Mayıs’ta biraz usulden, biraz ‘Gazipaşa Kültürü’nden alarak gerçekten uzaklaşarak yaşamımızda devam edecek.

Birde Popülist politikayı seviyoruz.1 Mayıs’ta bu nasıl yansır bilemem ama geçtiğimiz günlerde Demokrasi Platformu’nun 16 Nisan Referandumu ve YSK ile ilgili yaptığı madenci anıtındaki o eylem böyle bir şeydi.

Düşünebiliyor musunuz yılın başından beri 16 Nisan’da referandum olacağı belli iken ve son 45 günde ülkenin birçok yerinde “Hayır Bloğu”, “Hayır Meclisleri” kurulup çarşı-pazar demeden,ev ev,sokak sokak,çalgılı-sazlı-sözlü yerel,özgün birçok çalışmalar yapılırken açık söylemek lazım CHP örgütünün dışında ( sol cenah için söylüyorum) bir iki açıklamanın dışında ortada kimse yokken birden bire, “Biz Kazandık Zonguldak Hayır’ına sahip çıkıyor” pankartıyla Madenci Anıtı’na akşam karar alıp, sabah eylem yapmak adına yapılan tüm davranışları artık bu toplum pirim vermiyor.

Bırakın toplumu kendi dost ve arkadaşlarımız, neredeyse 34 örgütü barındıran Demokrasi Platformu’nun kendi öz örgütleri de destek vermiyor. İnsanları akşam aldığını, sabah uygulamaya koyduğunuz,usulden ve daha çok popülizm kokan bu eylemlerden, davranışlardan kendimizi almaz isek işte 1 Mayıs’a beş kala hazırlanır, 16 Nisan Referandumu’nu öyle karşılarız.

Hayat ve görünenler bizi daha somut, gerçekçi, samimi olmaya davet ediyor. Çünkü Devrici tutum orada yatıyor.

Zülfüyare dokunduğumu biliyorum, bu kentin değerlerinin bir bir eriyip gittiğinde herkes gibi benimde emeğim gidiyor da ondan

Sağlıcakla kalın.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.