14-28 Mayıs Seçimleri ülkede iktidar cephesini ve muhalefeti iç tartışmalara itti. Seçimde iktidar kanadı AKP Lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı kabine değişikliği ile özellikle ekonomi,güvenlik ve dış politikada ki değişiklikler parti içinde tartışma yarattı.Özellikle eski içişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Milletvekilliğine getirilmesi ve yeni bakanların atanması AKP içinde Erdoğan karşıtlarını rahatsız etti.

Diğer yandan muhalefet ise kaybetmenin de moral bozukluğuyla tartışmayı daha çok da içe döndürdü.

Ana muhalefet CHP, İYİ Parti, HDP (Yeşil Sol)da iç tartışma daha da sertleşti.

İYİ Parti’de istifalar gelirken, HDP Cephesinde Tutuklu Selahattin Demirtaş’ın aktif siyasetten çekilmesi sonrası, HDP Eş Başkanları Pervin buldan ve Mithat Sancar’ın tekrar aday olmamaları yeni tartışmaları da hızlandırdı.

2024 Mart ayında gerçekleşecek olan Yerel seçimlere yönelik başlayan tartışmada en sert ve su yüzüne çıkan ise CHP’de geleneksel tartışma tekrar başladı.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı tartışılmaya başlandı.

İlk akla gelen CHP’de her genel ve yerel seçim sonrası benzer tartışmaların yaşanmış olması geleneği bozmadı.Bu kez tartışmanın göbeğine Kılıçdaroğlu ve İBB Ekrem İmamoğlu da dahil oldu.

Bu tartışmanın derinleşerek devam edeceği kesin.Benim kişisel değerlendirmem özellikle CHP’de Kılıçdaroğlu üstünden yürüyen tartışmada iki ana neden ortaya çıktı.

Bunlardan birincisi; Parti’deki genel tartışma geleneksel hal aldığından parti içindeki kast grupları objektif değerlendirmeden çok kendi geleceklerinin hesapları üzerine tartışmayı derinleştirdikleri.

İkinci neden ise; bu tartışmayı CHP’nin yandaş basını olarak görülen (SözcüTV,Tele1,KRT ve Halk TV) arasındaki kadro savaşları.

Yıllardır basın özgürlüğü, objektif yayıncılık, bağımsız haber alma ve ifade özgürlüğünü daha çok AKP üzerinden eleştiren Laik cephe bu kez aynı hataya kendi düşerek yukarıdaki kanalları tek taraflı yayıncılık ve kendi aralarında rekabeti CHP ve özellikle İBB Ekrem İmamoğlu arasında paylaşma savaşına dönüştürdüler.

Yandaş kanallar Kılıçdaroğlu’na ateş püskürürken İmamoğlu’nun bugünkü İBB’nin kaynaklarından da faydalanmanın peşindeler.

Bu ekiplerin temsilcisi pozisyonunda bulunan Basın konseyi vb.de yaşanan bu taraflılık üzerinden en ufak bir rahatsızlık bile duymadan sağıra yatarak görevi suiistimal ediyor.

Bir örnekle devam edelim; CHP Lideri Kılıçdaroğlu seçim sonrası ilk demecini Halk TV’de Fikret Bila’ya açıklamasının ardından, Sözcü TV’de İsmail Saymaz feryadı buralara kadar geldi. Vayy neymiş efendim neden Kılıçdaroğlu seçim değerlendirmesini ilk olarak Fikret ağabeyisine yapmışmış, ne yapacakmış genel değerlendirmeyi basına neden yapmamış.

Bakınca doğru, peki Kılıçdaroğlu Sözcü TV’ye nasıl çıktı yada neden genel basına değil de sadece Sözcü TV’ye çıkmaya zorlandı.

İşte bunlara bakınca yandaş kanalların kendi içindeki kavgası CHP’de Liderlik tartışmasını körükledi.

Bu durum CHP’nin ya da toplumsal muhalefetin seçim değerlendirmesinin de sağlıklı yapılmamasına ve önümüzdeki gerçekleşecek olan yerel seçimleri de şimdiden riske attığını söylemeliyim.

14-28 Mayıs seçimlerinin sağlıklı değerlendirilmesi için öncelikle iki ana partinin (AKP ve CHP) nin üye durumuna bir göz atmakta yarar var.

Bu noktada 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta “Neden Böyle Oldu?” sorusuna yanıt bulmak için hareket noktalarından biri olarak parti üyeliğinin niceliksel görünümünden yola çıkarak, bunun niteliksel anlamda partinin topluma kök salıcı etkilerine, sonuçta da seçim kazandırma katkılarına değinmek yanlış olmayacaktır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı verilerine göre Ocak 2023 itibarıyla faal toplam 127 partinin üye sayısı 15.431.731’e ulaşmış durumda olup, 25’inin hiç üyesi yoktur. Üçü hakkında ise bilgi bulunmamaktadır.

AKP’nin üye sayısının 15 yılda 10 milyona yakın arttırması çarpıcıdır.  CHP aynı dönemde ancak 817.801, MHP 317.086 HDP çizgisi 28.205, Saadet Partisi 232.650 arttırırken, İYİP üye sayısını 2020’den 2023’e 3 yıl içinde 351.073 arttırmıştır. Verilerin işaret ettiği en belirgin husus; her 7-8 seçmenden 1’inin AKP üyesi olmasıdır ki, bunun anlamı; partinin seçim rekabeti başlarken devasa bir seçim makinesi olarak sahaya yayılmasıdır.

AKP’nin artık sıradan bir partiden çok sosyal bir ağ durumuna geldiğini görmeden yaptığımız her değerlendirme kişisel tartışmadan öteye geçmez.

Bu konuda yıllardır yazdığım, söylediğim genel tartışma özellikle CHP’de sürekli olarak her seçim sonrası yenilgi gibi ortaya atılan ve genel başkan tartışmasının değil, örgütsel bir sorun olduğudur. Yerellere indikçe daralan parti üyeliği ve delege ağalığı çözülmeden partide değişim beklemek boştur.

Bugün Zonguldak Merkez ilçe nüfusu oy verme oranı 20 binleri 25 Binleri (CHP) bulurken bunun üye sayısı 2 binlerde tutmak işte değişim isteyip istememenin gerçek nedenini ortaya koymaktadır.

Sağlıcakla kalın.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.