ZOKEV 2 Aralık Cumartesi günü 15.00’te “İşçilerin Haziranı, 15-16 Haziran 1970” adlı belgeseli gösterisi gerçekleşti.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası toplantı salonunda gerçekleşen etkinlikte, Belegesel olarak hazırlan Cihangir Köse ve Nesrin Uçar’ın yoğun çabalarıyla hazırlanan filmin Yönetmenlerinden Zafer Aydın uzun yılladır işçi sınıfı tarihi üzerine çalışma yapıyor.
Zafer Aydın’ın 2020 yılında Ayrıntı Yayınları arasında yayımladığı “İşçilerin Haziranı 15-16 Haziran” adlı kitabını ve diğer kitaplarını da imzaladı, Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfının (ZOKEV) hazırladığı etkinlikte, EMEK Partisi, Sol Parti, CHP, Tüketici Hakları Derneği temsilcilerinin yanı sıra, GMİS Önceki dönem Genel Başkanlarından Eyüp Alabaş, CHP Zonguldak Belediye Başkan Aday Adayı Turgut Aydın, KESK’e bağlı Sendikaların Şube Başkanları, TMMOB MYK Üyesi Hüsnü Meydan, ZOTEV Başkanı Fikret Zaman ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Kent Konseyi Başkanı Mustafa Bilge, ZOKEV Başkanı Kürşat Coşkun, işçiler, devrimci-demokratlar ve Sanat-Edebiyat çevresi katıldı.
Etkinliğin kolaylaştırıcılığını Çevre Derneği Başkanı Ahmet Öztürk yaptı.
Söyleşide Zafer Aydın; “
15-16 Haziran dönemin özelliklerine baktığımızda, 1960-80 arasındaki dönemi Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihindeki en özgün dönem. İşçi hareketi açısından da bir anlamda altın çağını yaşayan bir sınıf hareketi mevcut. Burada dört tane temel faktör var belirleyici olan. Birincisi, o dönemin koşulları içerisinde baktığımızda ciddi bir aydınlanma ve uyanış dönemi yaşanıyor Türkiye’de. 27 Mayıs öncesinde baskı altına alınmış, yasaklanmış düşünceler 27 Mayıs sonrasında buldukları kısmı demokratik ortamda çiçek açar gibi her tarafta açmaya başlıyorlar. Telif ve çeviriler ile birçok kitap yayınlanıyor, tiyatroya, şiire ilgi artıyor. Yani ciddi bir biçimde bir toplumsal uyanış dönemi ortaya çıkıyor. Zafer Üskül Hoca bu uyanış dönemini Türkiye’nin ‘’İkinci Aydınlanma Dönemi’’ olarak tarif ediyor. Birinci Aydınlanma Dönemi, İkinci Meşrutiyet sonrasında ve onun odağında ulus devlet fikri var. İkinci Aydınlanma Döneminin odağında ise sınıf meselesi ve sosyal devlet vurgusu var. O dönem yayınlanan bütün şiirlerde, romanlarda, öykülerde, tiyatrolarda sınıfsal çelişkiler anlatılıyor. Eşitsizlikler anlatılıyor, yaşanan adaletsizlikler anlatılıyor ve bütün toplum bu durumdan nasıl etkileniyorsa işçi hareketi de aynı şekilde etkileniyor.
İşçilerin etkilenmesinde iki tane önemli kurumsal yapı da etkili oluyor: Bir tanesi Türkiye İşçi Partisi, öbürü de DİSK. Aydınlanma dönemi ile birlikte işçilerin düşüncelerinde önemli niteliksel dönüşümler yaşandı. Tabi bu niteliksel dönüşümler yaşayanlar sınıf içerisinde bir çoğunluğu oluşturmuyor ama bu niteliksel dönüşümü yaşayanlar, sınıfın öncü unsurları olarak ortaya çıkıyor. Temsilci olarak görev alıyor, sendikada yönetici oluyor. Dolayısıyla bu aydınlanma dönemi sınıf hareketine bir kadro hareketi armağan ediyor. İkinci faktör, bir hak arama bilincinin gelişmesi oluyor. Hak arama bilinci özellikle 1963 Kavel Grevi’nden sonra hak arama bilince çıkıyor, hak arama temelli mücadele pratikleri gelişiyor. Üçüncü faktör, 60’lı yıllar çok hızlı bir politizasyon dönemi. Orada da iki tane faktör var. Bir tanesi parti üyeliği aracılığıyla politizasyon. Az önce de söylediğimiz gibi, mesela TİP üyesi olan insan işçiler çok değil ama TİP üyesi olan işçiler öncü işçiler.
Bu dönemde işçiler, sendika aracılığıyla siyasete müdahil oluyorlar. Mesela 15-16 Haziran, sonuçları itibariyle işçilerin siyasete müdahalesidir. Ama 1976’daki DGM Direnişi, doğrudan bir politizasyon ve politikleşme sonucundaki bir eylemdir. Çünkü 15-16 Haziran’da işçiler sendikal hak ve özgürlüklerini savunma amacıyla eyleme çıktılar ama DGM Direnişi’nde böyle bir şey söz konusu değildir. Doğrudan, demokrasiyi savunmak üzere harekete geçilmiştir.
15-16 Haziran’da şunu da görüyoruz; İstanbul ve Kocaeli’de en çok oyu alan parti Adalet Partisi. İşçilerin de büyük bir kısmının bu partiye oy verdiğini o dönem yayınlanan anketler gösteriyor. Ama aynı işçiler 15-16 Haziran’da ‘’ata binmiş eşekler, millet sizden ne bekler’’ diye çıkıp yürüdüler. Dolayısıyla bu politikleşme ve üçüncü olarak militanlaşmadan söz edebiliriz. Militanlaşmanın da en önemli göstergesi, işyeri işgalleri ve tabii devamında da 15-16 Haziran. O günün koşulları belirleyen bu dört olgu var. Kategorik olarak bunları anlatırken belki birbirinden ayırıyoruz ama aslında süreç olarak birbirinden ayrılmış süreçler değil. İç içe geçmiş, birbirinden beslenen, belki eş zamanlı olarak ortaya çıkabilen süreçler.
Bugüne baktığımızda ise bugün bahsettiğimiz aydınlanma süreci tamamen tersine dönmüş vaziyette. 12 Eylül ile birlikte toplumun sanatla, kültürle, edebiyatla, siyasetle bütün ilgisi ve bağı kesildi. İki tane kanal toplumun önüne açıldı. Bir tanesi lümpenleşme, bir tanesi de dincileşme. Şu anda lümpenleşme ve dincileşme sürecinin sonuçlarını yaşıyoruz. İkincisi hak kavramı ortadan kalktı. Artık bir lütufçu, sadakacı bir dönem var. İşlerin büyük bir kısmı bile çalıştığı iş yerine ekmek kapısı olarak görüyor, patronunu kendisine ekmek veren diye görüyor, aldığı ücreti ekmek veriyor bana diye bakıyor. Dolayısıyla, zihinlerden hak kavramı çıktı. Eşitlik fikri çıktı, adalet fikri çıktı, politizasyon geriledi, çok geriledi ve bugün o dönemde var olan bağımsız, devrimci sendikacılık etkinliğini ve gücünü kaybetti. Yerine iktidarın denetimi ve kontrolü altında olan vesayet altındaki sendikalar yerleşti. Dün ile bugün arasındaki fark da belki bu, böyle bir fotoğraf ortaya koymak mümkün.”
DİSK’İN Kapatılmak İstenmesine Karşın Verilen Büyük Mücadele
Zafer Aydın’ın senaryosunu yazdığı, Ayşe Lebriz Berkem’in seslendirdiği, Erdal Güney’in müziğini yaptığı belgesele Mustafa Bilgin çizimleriyle, Fahrettin Engin Erdoğan da canlandırma sahnelerinin çekim ve kurgusuyla destek verdi. Tümüyle gönüllü emek ve dayanışmayla ortaya çıkan film, 1970 yılında, Devrim İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (DİSK) kapatılması amacıyla, Adalet Partisi iktidarınca, Sendikalar Kanunu’nda yapılmaya çalışılan değişikliğe karşı işçilerin verdiği destansı mücadele belgelere ve bizzat dönemin birinci ağız tanıklarının anlatımlarından oluşuyor.
Zonguldak Madenci Grevi İle Birlikte Türkiye Tarihine Damga Vurmuş En Önemli İşçi Direnişi
15 16 Haziran olayları, Zonguldak madenci grevi ile birlikte Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihine damga vurmuş, iz bırakmış, toplumun çeşitli kesimlerinde sarsıcı etkiler yaratmış en önemli işçi direnişi olarak biliniyor. Belgesel, eylemlere yol açan yasa değişikliğinin hangi nedenlerle gündeme getirildiğinden, meclise sunulan yasa değişikliği teklifi karşısında işçilerin, sendikaların giriştikleri mücadele ve sonuçları hakkında oldukça detaylı bilgiler veriyor.
ZAFER AYDIN KİMDİR
1963 Kars doğumlu olan Zafer Aydın, ilkokulu Kars’ta, ortaöğretimini İstanbul’da tamamladı. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun olduktan sonra bir süre yayıncılık ve sendika dergilerinde editörlük yaptı. 25 yılı aşkın bir süre, Kristal-İş Sendikası’nda eğitim uzmanı olarak çalıştı. BirGün, Radikal, Cumhuriyet gazeteleri ile çeşitli dergi ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. Yaşam Radyo’da, üç yıl kadar “İşbaşı” adlı programı hazırlayıp sundu. Artı TV’de “Emek ve Hayat” adlı programla kısa bir televizyonculuk tecrübesi de yaşadı. 2016 yılında Melih Biçer’le birlikte, “Çoban Ateşlerinin Yandığı Yerde Kavel’de” adlı belgesel filmi hazırladı.
Yayınlanmış Kitapları:
Grevden İşgale Singer Eylemleri 1964-1967-1969 (Sosyal Tarih Yayınları, 2015); Geleceğe Yazılmış Mektup 1968 Derby İşgali (Sosyal Tarih Yayınları, 2012); “Kanunsuz” Bir Grevin Öyküsü Kavel 1963 (Sosyal Tarih Yayınları, 2010); Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi (Versus, 2008); Sollamalar (Aykırı Yayınları, 2006); Aziz Çelik ile birlikte, Paşabahçe 1966, Gelenek Yaratan Grev (TÜSTAV, 2006); Temel Sendikal Bilgiler (Kristal-İş, 2006); Küreselleşme ve Sendikal Hareket (Kristal-İş, 1997)










sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
