Caddeler sokaklar, kimin belediye başkan adayı olacağı, hangi yöntemle seçileceği, olası adaylar kim olurla yoğun.
Cadde de kime rastlasam,“Bahaddin abi sence CHP’nin Adayı kim olur?” yada, “CHP’de mutlaka ön seçim olmalı” gibi tartışmalarla karşılaşırken, AKP ile ilgili olarak,“AKP Başkan Alan’ı yeniden gösterir mi?”, “AKP’de Özcan Ulupınar aday olacak ne diyorsun?” gecenin bir saatinde de dostlar benzer soruları sormaya başladılar.
Sorular daha çok isim üzerine kurgulanmış durumda. Yani kentin her hangi sorununa yönelik bir talepten, nasıl bir yerel yönetim, nasıl bir kette yaşamalıyız dan çok uzak. İsimlerin öne çıktığı, kendi tanıdığının o göreve gelmesi üzerine kurgulanmış durumda.
Burada iki bloktan biri olan CHP merkez ilçe, Kozlu, Kilimli, Ereğli’de her seçim gibi bu seçimde (kendi içinde) kırılmalara en müsait durumda. AKP’de CHP’nin bu durumunu yakın takip ettiği için doğal olarak kendi aday belirleme zamanını biraz da bu nedenle öteleyerek gidiyor.
Ayrıca bu öteleme bir yandan da AKP’nin kendi içindeki ayrışmayı Ya da kutuplaşmayı çözmede zaman kazanmasına neden oluyor.
İktidar kanadı, diplomaside ‘iyi niyet’ ve karşılıklı ‘diyaloğu’ sürekli gündemde tutarak ‘bravo’ ‘alkış’ almayı, diğer yandan da alttan alta, muhalefetin parçalı durumunu, çatışmayı kaşıyacak, bir anlamda ateşe odun atma yöntemlerinde oldukça ustalaştılar.
Yani neredeyse AKP’li birisiyle diyalog kurulsa, “CHP’nin adayı bu olmalı ya kadar gidiyorlar. İşte bu tutumları, Belediye Başkanı Ömer Selim Alan’ın toptancılar sokağından geçerken CHP Merkez İlçe Başkanı Osman Zaimoğlu’nun işyerine uğrayıp, basına konu etmesini normal ve kent açısından barışık politika taktikleri olarak algılanması hayra alamet değil, tam tersi CHP cephesinde kendi iç tartışmaların daha da derinleşmesine neden olabiliyor.
Siyaset aynı zamanda diplomasi trafiğini gerektirdiğinden, ilk akla iyi niyet olarak yansısa da çatışmalı ortamlarda kime nasıl yarayacağını iyi hesaplamak lazım.
CHP Kanadında çok adaylı yarışa. CHP Merkez İlçe, Kozlu, Kilimli, Ereğli çoklu adayla seçime gireceğinden, aday tercih durumu oldukça kritik.
Örneğin; Merkez İlçe’de 7 aday ve iki farklı görüş öne çıktı. İlla ‘ön seçim’ kartını açan ve dörtlü blok olarak yer alan isimler (Tahsin Erdem, Turgut Aydın, Atınç Kayınova ve Fırat Birkan) Bu grup ön seçim istiyor ama, asıl arka planda da Harun Akın karşıtı bloğa dönüştü.
Bunun yanında Harun Akın, İsmail Eşref ve Zeki Günalp (Zeki Günalp’i de) parti tabanında karşılığı olmasa da Merkez İlçe Başkanı Osman Zaimoğlu’na yakın durduğu biliniyor.
Harun Akın ve İsmail Eşref, karşısında kutuplaşma ve bloklaşma olmaz ise, yapılacak ön seçimden de, anketten de birinci-ikinci çıkacak adaylar arasındalar.
Yani 7 kişi içinde aslında kitle tabanı en yüksek iki aday,aynı zamanda da en yıpranmış adaylar.Diğer dört aday hepsinin farklı meziyetleri olan, kabiliyetli arkadaşlarım. Bütün kurgu “Kim iyi yapar tartışılmadığı” için, “kiminle kazanılır” üzerine planlanıyor.
Kilit konulardan biride belediye bürokrasisi kimin kazanmasını tercih eder (!) O nedenle AKP’den belediyeyi almanın en önemli yolu parti birliğini sağlamak.Önseçim dayatması sonucunda istediği alınır, adaylık yarışını kazana bilinir, önemli olan Belediyeyi kazanmak, 2019 Seçimleri henüz hafızalarda.
CHP’nin mevcut iktidarı il ilçeler olarak, bu durumu görmüş olmalı ki, birliği ve güçlü CHP yaratmanın ötesinde, sağ partilerle (MHP’den, DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi) transferlerle krizi atlatmayı düşünüyorlar.
Burada da taktik yanlışa yöneliş var. Olası belediye kazanıldığında meclisteki sağ’dan gelenlerin durumu riskli, 2019’da İYİ partiden mecliste olanlar şuan CHP’den ayrı koltukta oturuyor.
O nedenle ittifaklar da özellikle Emek Demokrasi Güçleri’ni öne, hesaba katarak adım atılmalı. Merkez İlçe de Milletvekilleri (Özellikle Deniz Yavuzyılmaz)’ın yükü ağır.
Merkez ilçe, Kilimli’de, Kozlu’da de mevcut belediye AKP’de olduğu için kaybedilse de söylenecek söz şimdiden hazır, “kaybettiğimiz bir şey yok, kazansaydık iyi olurdu” olacak. Ereğli’de ise günah keçisi örgüt olacağı kesindir.
Benim önerim; Ön seçim yapılmalı, fakat belirleyen olmamalı. Oradan çıkacak irade kent yönetiminin kaderini belirleyemez, çünkü yerel seçimin farklı dinamikleri var. Parti içi bir mücadeleden bahsetmiyoruz. Yaklaşık 50-60 bin seçmenden söz ediyoruz.
Yani 2 Bin üyeyi dikkate alalım, anket yaptıralım, farklı toplumsal grupların görüşlerini alalım (kapalı kapılar ardında değil) sandık koyarak, partinin danışma kurulunu toplayalım açık tartışma olsun, her şey, açık, şeffaf ve olduğunca demokratik. İşte o zaman çıkacak sonucu herkesin kabul sınırlarında olur. Diğeri ise daha önce yaşadıklarımızın tekrarı olur. O da, “kentimi değil, kendimi düşünüyorum” da somutlaşır.Bakalım değişimle başlayan sözler geleceği kuracak mı?
Sağlıcakla kalın.

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
