Bilsay Kuruç,  27.11.2023 günlü Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Büyük iddia ve uyum” başlıklı yazısında şöyle diyor: Amerikalı her işe şirket aklı ile bakar, dersek pek yanılmayız. Öyle baktı ve 1949’da şirket kurdu. NATO adını verdi. Öz sermayeye askeri üslerini ve atom bombasını koydu ve bütün Batı Avrupa Devletlerini ortak yaptı. Onlar ise öz sermayeye kolonizasyondaki coğrafyalarını koydular. Batı Almanya hemen değil 1952’de Türkiye ile birlikte alındı.”

Bu devlet dâhil tüm kurumların şirket gibi yönetilmesi ifadesi, aklıma, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ben devleti şirket gibi yöneteceğim” sözünü getirdi ve 2015 yılında verdiği açıklamayı okudum. Şöyle diyor:

“Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar mangayı, yürü yürüyebilirsen… Bu ülke bu şekilde sıçramaz. Sizden benim istirhamım şudur:  Yeni Türkiye başkanlık sistemini, yeni Anayasayı her fırsatta milletimize anlatmanızdır.”

Bu şirket konusu aklıma takıldı ve konuyu tartışmaya uygun gördüm. Çünkü başkanlık sisteminin ön açıklaması şirket gibi yönetme önerisiydi ve son 5 yılda uygulanmasıyla ne olduğunu ne olmadığını görmüş de olduk.

Peki, devlet şirket olabilir mi? Bunun için Nereye bakacağız? Anayasaya. Anayasa nedir? Bir halkın birlikte yaşamak üzere yaptığı toplumsal sözleşme. Bakalım Anayasa’da devlet nasıl açıklanıyor?

“Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir.

Anayasada 3. Bölüm: Sosyal, ekonomik haklar ve ödevler

  1. Ailenin korunması: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatını kurar.
  2. Çalışma ile ilgili hükümler: Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.

Devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.

3.  Ücrette adaletin sağlanması: Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun ve adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gereken tedbirleri alır.

Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önüne alınır.”

Bu miktar en düşük devlet memuru ücretinden az olamaz, olmamalıdır bence. Ayrıca asgari ücret konusunda başka önerim şudur: Asgari ücret, işe ilk başlarken uygulanmalı ve kişilerin memurlar gibi kıdemlerine göre artırılarak ödenmelidir.

Peki, şirket nedir? Şirket kurucularının ekonomik varlıklarını artırmak için kurulmuş bir tüzel kişiliktir. Peki, şirkette ekonomik ilişkilerden başka ilişki var mıdır? Yoktur. Peki, insan-vatandaş sadece ekonomik varlığını artırmak için mi yaşamaktadır? Hayır. İnsan, insan olmak için yaşamaktadır. Peki, insan nasıl insan olur? Önce bilimsel bilgiyle, sonra sırasıyla üreterek, adaletli olarak, ahlaklı olarak, barış içinde yaşayarak, dayanışma içinde, sosyal, kültürel gelişmeyle insan, güzel insan olur. Sadece ekonomi için yaşayan ise insanlar asla güzel insan olamaz!

Peki, şirketlerde egemenlik kimlerdedir? Ortaklardadır. Vatandaşların tamamı şirket ortağımı? Hayır? Sadece iktidardaki partinin egemenleridir. Geri kalan vatandaşlar kulu, kölesi, işçisi ve müşterisi ve mükellefi olmuştur.

Şirket devlet, 2023 yılında 1 trilyon 375 milyar lira bütçe açığı vermiş ve 1 trilyon 477 milyar lira vergiyi silmiş, almaktan vazgeçmiştir(şirketin ortaklarının). Buna karşılık ve gözlerini kapatmış, kulaklarını tıkamış toplam 4,5 trilyon verginin 2,5 trilyon lirasını KDV ve ÖTV olarak tahsil etmiş ve bu kaynağın bütçe oranını geçen yıla göre % 61,4’ten % 65,24’e çıkmasını sağlamıştır. (Cumhuriyet Gazetesi 22 Ocak 2024 -Rahmi Aşkın Türeli – CHP İzmir Milletvekili)

ABD şirketi de halkına ve tüm dünyaya da şirket gibi davranıyor. Çünkü ABD’yi kovboylar kurmuştu; Türkiye Cumhuriyetini ise 1919’un özgülük ve bağımsızlık karakterimdir, diyenler.

Türkiye’nin kuruluşunda “aile felsefesi” vardır ve 25 yıl bu felsefeyle yönetilmiştir. 1950-2000 arasında dernek, 2000’den sonra ise şirket felsefesiyle yönetilmektedir. 

Ne demişti ülkenin yönetiminde 40 yıl etkisi ve yetkisi olan rahmetli Süleyman Demirel? “Kars’ın Posof ilçesinde bir vatandaşımın başı ağrısa, hesabını benden sorun.”          


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.