Seçim zamanlarının iyi yanlarından biri, tüm parti adayları istemeseler de kent adına söyleyecekleri ve yapacakları projeler üzerine farklı mutfaklar kurarak (Teknik-Ekonomik-Sosyal) politikaları konusunda önemli çalışmalar yapıyorlar. İyi, kötü, gerçekçi veya değil, kitle içine çıkmanın , bir anlamda ders çalışmak ve çalıştığın dersi kitlelere anlatarak inandırmaya, yani ürettiğin değer-ürün ne ise onu satmak, pazarlamak ve alıcı bulmak için çaba sarfetmektir.
Bu alışılagelmiş yöntem, klasik gibi görünse de, bir biçimde kendinizi dünyadaki farklı ülkelerde veya kendi ülkenizin farklı illerinde araştırmaya, kendinize yakın olanı bulmaya ve kente yakın olanı da projelendirerek ortaya bir şey çıkarmaya yönlendirir. Bu kitle çalışması hiçbir işe yaramasa bile, toplumda birçok sosyal katmanın farklı düşünmesine, görmesine, bilmediğini anlamasına bir biçimde katkı sağlar. Yani söylemek istediğim, işkembeden atmayla, “Bu mu proje?” demekle ilgisi yoktur. Bu, birçok kişinin bir araya gelerek ortaya koyduğu emeği ve fikri ifade eder. Hangi fikir hoşunuza giderse, bu sizin düşünce ve fikir dağarcığınızla ilgilidir.
Bu düşünceleri nereden yazdığımı sorarsanız, 2014 yılında Zonguldak Belediye Başkan Aday Adaylığı döneminde benzer bir sürecin başımdan geçtiği için yazıyorum. Yani bunları işkembeden atıp söylemiyorum.
Geçtiğimiz Perşembe (7 Mart) Dedeman Otel’de CHP Belediye Başkan Adayı Tahsin Erdem’in proje tanıtım toplantısı vardı. Bu toplantıyla ilgili söylenecek olan, başkan adayı Tahsin Erdem’in konulara oldukça iyi hazırlanmış olması ve geçmişte belediye meclis üyeliği yapmasının avantajı ile düşüncelerini olumlu bir şekilde anlatması salondan olumlu puan aldı.
Ancak kişisel düşüncem, örgütün bu tür toplantılara hazırlıklı olmamasının, özellikle sonradan kamuoyuna yansıyan protokol krizi adını verdikleri eksikliğin olduğunu belirtmeliyim. Yani bu durumu değerlendirmek için işleri karıştırmadan bakmak gerekir.
Tabii ki, Belediye Başkan Adayı’nın bu konuda rolü vardır ancak, salonun örgütlenmesi, kimin çağrılması, çağrılanların kürsüden nasıl ve kim tarafından düzgün anons edilmesi adayın görevi değildir. Bu nedenle Merkez İlçe örgütü bu eksikliği üstlenmeli ve yaşanan (sonradan Tayfun Demir-Maden İşçisi) polemiği yaşamamalıydı.
Daha önceki yazılarımda genel havanın olumlu olduğunu ancak olası yol kazalarına uğramamak şartıyla belirtmiştim.
Burada bir söz de Seçim Komitesine; sürecin başlarında seçim komitesi oluşturulduğu ve kamuoyuna yansıdığını hatırlatmak isterim.
Tüm isimleri bilmiyorum ama aklımda kalan üç ismi şunlar: Nurettin Yolcu, Turhan Oral ve Kürşat Coşkun. Bu üç ismin, protokol kurallarını, örgütün nerede nasıl pozisyon alacağını ve Belediye Başkan Adayı’nın kitleye hazırlanması ve o hazırlığın teknik-taktik nelere dikkat edilmesi gerektiğini bilen güçlü isimler olduğunu düşünüyorum. Tek tek geçmişteki görevlerini saymıyorum ancak, yol kazalarında bu üç ismin de sorumlu tutulması gerektiğine inanıyorum.
Buraya nasıl geldiğimi soracak olursanız, Cumartesi günü CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Madenci Anıtı’nda yaptığı mitingde halka konuştuğu olaya dair.
Bu tür organizas yonlarda tüm partilerde geleneksel hale geldiği üzere, yerel örgütler ve milletvekilleri genel başkan düzeyinde veya bakanlık düzeyinde ziyaretlerde muhataba anlatabildikleri kadar kısa bir özet rapor sunar ve olay başlar. Ancak her liderin gelişi ve gidişi sonrası tartışma başlar.
Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her gelişi ve gidişi sonrasında, açılmamış, yapılmamış işleri yapmış gibi kurdela kesmesi ve halkın bunu alkışlaması, burada kalanların ise bu atıp tutmalara cevap vermelerine yol açar.
Bu kez aynı durum CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşmaları üzerinden yaşandı.
Kimin kulağına fısıldadığı belirsiz bir şekilde (!) dersiniz ki Trabzon’da mitingte konuşuyor.
Zonguldak’ta Türkiye’nin dört bir yanından gelen yurttaşlar olduğunu hatırlatarak, bu dilin yerel topluluklara hitap etmekte eksik olduğunu kamuoyundaki tartışmadan görmek mümkün.
Bu durumu Özgür Özel’in bilip bilmediğini bilemem ama nedense birisi (!) özellikle Trabzonluluk üzerinden Ekrem İmamoğlu’na selam çakan bir söylemi dillendirmeye çalıştı.
Bu yol kazasının bedelini kim ödeyecek?
İl Başkanı mı?
Milletvekilleri mi?
Seçim Komitesi mi?
Bu hatalı propaganda başka hataları da beraberinde getiriyorsa, kusura bakmayın, burada iyi niyet aramaya gerek yok. Bu bir sabotaj eylemi olarak değerlendirilebilir.
AKP İl Başkanı her yılın 67.gününü Zonguldaklılar günü çağrısı yaptığı bir dönemde.
Sağlıcakla kalın

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
