NEREYE GİDİYORUZ (18)

9 Nisan 2024 Cumhuriyet

Kadınlar en çok katlanması güç olan psikolojik şiddete maruz kalıyor. 

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı, Mart 2024 Veri ve Analiz Raporu yayınladı.

Rapora göre Acil Yardım Hattı’na 328 çağrı geldi. İhbar edilen şiddet vakalarının yüzde 46,3 psikolojik, yüzde 34,53’ü fiziksel, yüzde 9,52’si sosyal, yüzde 3,28’i cinsel ve yüzde 7,4’ü ekonomik şiddetten oluşuyor.

Avukat Çağla Gül Bulut ile yapılan görüşmede yaptığı açıklamalar:

Psikolojik şiddeti tanımlamak kolay değil. Kişiyi aşağılamak, hakaret ve tehdit etmek, özgüvenini sarsmak, sürekli eleştirmek, kişinin hareket özgürlüğünü kısıtlamak, kişinin aile üyeleri ve arkadaşlarıyla görüşmelerini engellemek, aşırı kıskançlık gibi ruh sağlığını bozan her türlü davranış psikolojik şiddettir.

Psikolojik şiddete duygusal istismar da denilebilir diyen Bulut, çoğu kadın psikolojik şiddete maruz kaldığını fark etmemektedir. Çünkü bu şiddet türü, belli belirsiz şekilde en yakınları tarafından gerçekleştirilirken maruz kalan kişilerin kendilerini suçlu hissetmelerine sebebiyet verdiğinden kişi kendi fikirlerine değer vermemeye başlamaktadır. Fark ettiğimiz anda sebep ne olursa olsun kabul etmemeliyiz, dedi.”

Diğer yandan son 20 yılda dinsel baskı eğitimlerinin artması için tarikatların meşrulaştığını da öğreniyoruz. Laiklik Meclisi Mart 2024 raporunda 259 konuda laikliğe aykırı uygulama olduğu ortaya çıkmış. Bu gelişmenin yoğunlaşmasında yerel seçimler baskı unsuru olmuş. Seçimle birlikte Ramazan ayının da aynı zamana rastlaması laiklik ihlallerini zirve yaptırmış. Siyasi iktidarın yanı sıra ana muhalefet partisi de dâhil olmak üzere Meclis’teki muhalefet partilerinin dini söylem ve organizasyonları dikkat çekmiştir. Kamusal alanda yer almaması gereken dini söylem ve programların gerek belediyeler gerekse siyasi partiler eliyle egemen hale geldiği gözlenmiştir.

Böylece kadınlar ve yaşam tarzları 1500 yıl öncesine yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Ve elbette böylece kadınlara şiddet yoğunluğu artma yolu açılmaktadır.

Rahmetli Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Doç. Dr. Zeynep Cemalcılar’ın İnsan ve insanlar-Sosyal Psikolojiye Giriş kitabından aile ile ilgili yaptığım alıntılar da şöyle:

“Aile bir grup olduğuna göre, grup nedir? Sosyal psikolojide grup kavramı çeşitli şekillerde tanımlanmıştır: Ortak amaçlar, ortak kurallar ve normlar, kendilerini grup(aile) içinde hissetmeleri gibi koşullar öne sürülmüştür. Bunların yanında bir topluluğun grup olabilmesi için temel koşul etkileşimdir. Buna göre “etkileşim halinde birden fazla insan” anlamını taşır.

Bu bağlamda aile grubunun özellikleri de en üst katmandadır. Etkileşimleri yüksek, önemsemeleri yüksek, ortak hedefleri çok, ortak çıkarları çok, benzerlikleri yüksek, birlikte ömürleri uzun ve kişi sayıları azdır-bir elin nesi var, iki elin sesi var. Gruplar altından kalkamayacağımız işleri yapmamızı, kişisel olarak edinemeyeceğimiz bilgileri edinmemizi sağlarlar.

Grup kişinin tutum değişimine etki edebilir veya grup bireyin tutumunu test eder. Tutumlar zayıfsa güçlendirilir, gerekiyorsa değiştirilir.

Sosyal kaytarma diye bir olgu da var: Özellikle grupta bulunan insanların emeklerinin toplamı sonucu bir işin ortaya çıkartılacağı durumlarda işten kaytarmalar meydana gelebilir. Böylece daha az üretim olur veya çalışan, kaytarmayan insanlar daha çok yorulmuş olur.

Liderlik sorunu tüm ailelerde vardır. Bu sorun kişisel düzeyden, bilimsel ve fikirsel yetenekleri ön plana almadan yapılmaya çalışılıyorsa sürekli sorun yaratır. İletişim en önemli araçtır. Lider önce bilgi alır ve ortak karar oluşmasına çaba gösterir kendi fikrinin de desteğiyle, inancıyla…

Bencil ve sadece kendi çıkarını düşünenlere gerekli cezalar verilebilir, verilmelidir ailenin/grubun huzuru ve güveni için. Fakat, cezalarda sosyal ve kültürel hak mahrumiyetleri  olabilir; şiddet olmamalıdır.”

Bilge insanlarımızın bu düşüncelerinin hayata geçmesi için sağlıklı, kaliteli, sosyal ve bilimsel hedefleri olması gerekir. İnsanlık ekonominin esaretinden kurtulmalı bilge insan olma yoluna girmelidir. Çünkü maddi zenginlik ahlaksızlığı, savaşları, sömürüyü ve doğa yıkımını yaratıyor;  doğa bilimsel zenginlik ise kuşlar gibi uçuruyor.

Eğer bugünkü kadar kötü şartlarda yaşıyorsak ve olumsuzluklar her gün artarak bizi ve doğayı yıkıyorsa sorumlusu sermaye ve emrindeki devlet yönetimleridir.

Bunun için önerilerim:

  1. Eğitim doğa bilimsel temelli olmalı ve isteyenlere ömür boyu olmalıdır,
  2. Günlük çalışma süresi 6 saate ve haftalık süre 30 saate indirilmelidir,
  3. Asgari ücret dört kişilik bir aile için en az yoksulluk sınırının dörtte üçü olmalıdır,
  4. Tüm çalışma yaşında olan vatandaşlar için çalışma ortamı yaratılmalıdır.
  5. Dinsel faaliyetler Türkçe yapılmalı; dinsel bilgilenme tamamlanmalıdır,
  6. Toplum ekonomik zenginlik için değil bilimsel zenginlik için yaşamalıdır.

Ne demiştik: Dünya cennettir ama kapitalizm cehenneme çevirmiştir, insanlar dünyaya melek olarak geliyorlar ama düzen şeytana çeviriyor…Buyurun bilimsel sosyalizme…!    


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.