Zonguldak’ta kaçak işletilen bir maden ocağında yaşamını yitiren ve sonrasında üzerine benzin dökülerek yakılarak öldürülen Vezir Mohammad Nourtani’nin katledilmesiyle ilgili üçü tutuklu altı sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması 29 Mayıs 2024 Çarşamba (Bugün) Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı.

Zonguldak Adliye Sarayı önünde  EMEK Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan’da hazır bulundu.

Mahkeme öncesi basına açıklama yapan Seyit Aslan’a, EMEK Parti İl İlçe Başkanları, partililer, Sol Parti, Yeşil Sol, TİP ve Meslek Kitle örgütü temsilcileri, DEM Parti Milletvekili Özgül Saki, İnsan Hakları Derneği ve Sığınmacı Hakları Platformu davayı takip etmek üzere adliyeye gelerek destek verdi.

Aslan; ““Vahşice işlenen bu cinayet bir kez daha Zonguldak kömür havzasındaki sömürü çarklarının nasıl işlediğini ve ülkemizde yaşayan mülteci ve göçmenlere dayatılan şartları açık bir şekilde gözler önüne sermiştir.” Dedi

Hilal TOK/ Zonguldak/Evrensel

Zonguldak’ta Afgan mülteci işçi Mohammad Nourtani’nin kaçak maden ocağında çalışırken geçirdiği iş kazasının ardından maden sahipleri tarafından yakılmasına ilişkin açılan davanın ilk duruşması 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başladı.

3 sanığın tutuksuz, 3 sanığın ise tutuklu yargılandığı cinayetin adli tıp raporunda Nourtani’nin iç organlarının yandığı ve bazı organların bulunamadığına dikkat çekilmiş, iddianamede ise madencinin kaçak ocakta vagon arasına sıkıştığı, ocak sahiplerinin de “olay ortaya çıkarsa ocak kapanır” gerekçesiyle hareket ettikleri ifade edilmişti. 6 şüpheli hakkında “İştirak halinde kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası istemiyle açılan dava bugün Zonguldak 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan ve EMEP Zonguldak İl Örgütü, DEM Parti Milletvekili Özgül Saki, İnsan Hakları Derneği ve Sığınmacı Hakları Platformu davayı takip etmek üzere adliyeye geldi. Dava öncesi yapılan basın açıklamasında “Göçmen yerli ayrımı değil, insanca çalışma düzeni” pankartı açıldı. Eyleme katılanlar sık sık “Göçmen işçiler yalnız değildir”, “Köle değil işçiyiz”, “Çalışırken ölmek istemiyoruz” sloganları attı.

Davanın İlk Duruşması Başladı

Zonguldak’ta kaçak maden ocağında çalışan 50 yaşındaki Afganistan uyruklu Vezir Mohammed Nourtani’nin ölümüne ilişkin davanın ilk duruşması Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı. Nourtani’nin çalıştığı kaçak maden ocağının sahipleri Hakan Körnöş (46), Enver Gideroğlu (34) ve Körnöş’ün kuzeni Ahmet Aydın (52) tutuklu yargılanırken, ocak çalışanları Sercan Kayabaş (28), Eray Demiro (22) ve kömür ticareti yapan Alaattin Çayırlı (46) ise tutuksuz yargılanıyor.

Yakılarak öldürülen madenci Nourtani için görülen duruşmada tutuklu sanıklar Ahmet Aydın, Enver Gideroğlu, Hakan Körmüş SEGBİS ile duruşmaya katılırken, tutuksuz sanıklar Sercan Kayabaş, Eray Demiro ve Alaattin Çayırlı ile Nourtani’nin eşi, çocukları ve sanıkların yakınları hazır bulundu.

Sanık Enver Gideroğlu’nun dosya kapsamında avukatının olmadığı belirtilirken mahkeme barodan avukat görevlendirileceğini söyleyerek avukatı olmadan savunmasının alınmayacağını belirtti.

Nourtani’nin ailesinin avukatı Kerim Bahadır Şeker, duruşmanın alenilik ilkesine göre yapılması gerektiğini hatırlatarak salondaki boş yerlere ayakta izleyicilerin alınması gerektiği talebinde bulundu. Dışarıdaki kalabalık grubun salona alınması dahilinde ayakta duracağı ve sanık savunmalarının alınacağı sırada olası bir duruşma düzeninin bozulması halinde müdahalenin güvenli bir biçimde yapılamayacağı gerekçe gösterilerek dışarıdaki demokrasi ve kitle örgütü üyelerinin davaya izleyici olarak katılması kabul edilmedi.

Sanık Demiro: İnfazımız Var, Başımız Yanar Dediler

Mahkeme heyeti, sanıklara suçlarını hatırlatarak sanıklardan Eray Demiro’nun savunmasını istedi. Demiro savunmasında olayı şöyle anlattı:

“Ben, Hakan ve Enver’e ait ocakta çalışanım. Olay günü Alaattin ile kulübede oturuyordum. Sonra Afganlı Mohammed gelip içeri gitti. Sonra Sercan geldi, Mohammed’e bir şey olmuş, yerde sırt üstü yatıyor bayıldı herhalde dedi. Biz de Alattin ile birlikte koşarak ocağın içine gittik. Biz içeri girdiğimizde Mohammed yerde sırt üstü yatıyordu. Alaattin parmağıyla Afganlı’nın dilini yokladı. Enver abi içerideydi, diyafonla çağırdık. Vagonun tırtasına koyup dışarı çıkardık. O sırada peşimizden Enver abi geldi. Alaattin abi içeride kalp masajı yapmış, onu söyledi. Sercan Hakan’ı aradı. Yanında Ahmet ile yanımıza geldi. Düşüp bayıldığını söyledik. Alaattin muhtemelen kalp krizi geçirdi, tam olarak bilmiyorum dedi. Hakan da birkaç sefer kalp masajı yaptı. Nabzına baktığımızda nabzı atıyor gibiydi ama emin değildik.

Su getirdik eline yüzünü yıkadık maktulün. Nefes alıp vermediğini kontrol ettik. O sırada Hakan bana ‘benim evden battaniye al gel dedi. Yere serip Mohammed’i battaniyeye koyduk. Taşıyıp arabanın bagajına koyduk. O sırada Enver ve Hakan ‘olayın ocak içinde olduğunu göstermeyelim, ocak kaçak infazımız var, başımız yanmasın, kimliği de yok’ dediler.

Maktulü arabaya koyduk. Enver, ‘Mohammed’in kıyafetlerini sobada yakın’ dedi. Hakan, Alaattin, Enver ve Ahmet dördü birlikte arabaya binip ‘biz hastaneye gidiyoruz, siz işinize devam edin’ diye yanımızdan ayrıldılar. Biz de kulübeye gittik, işimize devam edip Enver’in dediği gibi Sercan ile kıyafetleri sobanın içine attık. Sonra yemek yedik. Enver aradı yarım saat sonra, bana konum atıp ‘Sapça mevkiine doğru gel’ dedi. ‘Hastaneye nasıl götüreceğiz, buraya bıraksak başkası gelip alsa hastaneye götürse’ dedi. Ben de ‘parmak izlerimiz var, hastaneye götürmemiz gerekir’ dedim. Kalp krizi geçirdiyse bizlik bir durum olmadığını söyleyip, ‘burada atıp bırakmış gibi olmayalım’ dedim. Alaattin de ‘hastaneye götürelim’ dedi.”

Nourtani’nin hastaneye götürüldüğünü düşündüğünü söyleyen Demiro, yaktıklarını düşünmediklerini ifade etti. Demiro çapraz sorguya alındı. Çapraz sorgu sırasında Demiro’ya “Bir kaza yaşanmış matem havası yaşanması gerekirken neden şakalaşıyorlar. Neden gülerek sobaya elbiseleri atmışlar” diye soruldu. Demiro ise neden güldüklerini hatırlamadığını istem dışı olduğunıu söyledi.

“Nourtani’yi Bulduğumda Hırıltılı Nefes Alıyordu”

Daha sonra tutuksuz sanık Sercan Kayabaş’ın savunması başladı. Nourtani’yi bulduğu yerde adına makas denilen bir sistem olduğunu, kendisinin dolu vagonları getirdiğini, Nourtani’nin ise boş vagonları getirerek makasa soktuğunu anlatan Kayabaş, “Olay saatinde ben vagonu getirdiğimde Nourtani vagonları değiştirdiğimiz yerde sırtüstü yatar vaziyette duruyordu. Boynu direğe yaslı haldeydi. Hırıltılı bir nefes alıp veriyordu. Üç kere seslendim ses vermeyince kulübeye gidip Alaattin ve Eray’a haber verdim. Koşarak içeri geldik üçümüz. Eray, Enver’e haber vermeye gitti, Alaattin ise orada kalp masajı yaptı. Ocak havasız olduğu için Nourtani’yi boş vagonun kasasını çıkarıp altındaki tırka diye tabir ettiğimiz vasıtayla yukarı çıkardık, hava alabilsin diye” dedi.

Kayabaş, “Ocaktan çıkardığımızda Nourtani hırıltı bir şekilde nefes alıp veriyordu. Arabaya bindirdiğimizde de hâlâ nefes alıyor gibiydi” dedi.

Nourtani’yi Yakmaya Götürürken Yeni Gelen Afgan İşçiyle Üretime Devam Etmişler

Hakan Körmüş tarafından tehdit edildiğini söyleyen Kayabaş, “Ben yemek yerken Eray Demiro maktulün eşyalarını tek başına yakmış. Patronlar bize işimize devam etmemizi söyledi. Nourtani’yi bagaja koyup götürdüklerinde bize işimize devam etmemizi söyleyip başka bir kaçak ocaktan Afgan Ahmet’i getirdiler onunla çalıştık” diye konuştu.

“Nourtani’yi Hakan Yaktı”

Görüntüler incelendiğinde kameraları kırmaya çalıştığı görülen Kayabaş, “Baskı ve tehdit altında bunları yaptım” dedi.

Olayın ertesi günü Enver’in kendisine “Nourtani’yi Hakan yaktı” dediğini anlatan Kayabaş’a daha önceki sorgularında ve ifadelerinde neden bundan bahsetmediği soruldu, Kayabaş ise, “Unuttum” diye yanıt verdi.

“Son Nefesini Verdi Sandım”

Kayabaş’ın ardından tutuksuz sanık Alaattin Çayırlı’nın savunmasına geçildi. Çayırlı, olay gününü “Ben ocakta çalışan değilim, birçok ocaktan kömür alım satımı yaparım. Ben bahsedilen ocağa kömür almaya gittim. Maktul içeriden gelip benim arabama vagonla kömür döktü ardından içeri girdi on dakika geçmedi, içeriden Sercan koşarak geldi ve ‘Adam bayıldı’ dedi. Sırtüstü vaziyette yatan maktulün dili içeriye kaçmıştı, dilini çektim, kalp masajına başladım. Hiç soluk yoktu masajdan sonra bir sefer hırıltılı nefes alıp verdi. Orada maktulün son nefesini verdiğini düşündüm. Daha sonra işçiyi trikoya koyup dışarı çıkardık. Dışarıda nabız yoktu. Tekrar kalp masajı yaptım. Hakan’a ‘Herhalde vefat etti, ne ses ne soluk var’ dedim” diye anlattı.

“Kimliği Yok, Afgan Zaten Atalım!”

Yolda ambulans bulma ihtimaliyle Nourtani’yi aracına aldığını anlatan Çayırlı, “Ben, Hakan, Enver, Ahmet araca bindik. Kestirme olur diye orman içinden gidiyorduk, Enver, Hakan’a dur dedi, ‘Bu adamın kimliği yok, Afgan zaten, atalım’ dedi. Ben de küfür ederek tepki gösterdim. Hakan da beni destekledi. Araç sıkıntılı denilerek araç değiştirelim dediler. Eraylarla buluştuğumuz yol ayrımına geldik, Enver sonrasında ‘Gömelim’ dedi. Sonra tekrar karşı çıktım. Hastaneye gideceğiz denildi, oradan ayrıldık. Ben arabama binip eve döndüm” dedi.

“Keyif Yaparak Olay İşlenmiş”

Savunmasına devam eden Çayırlı’nın “olay anı biraz alkollüydüm” demesi üzerine Avukat Kerim Bahadır Şeker, ne içtiklerini sordu. Çayırlı, “Jack Daniel’s” marka viski içtiklerini söyledi. Tutanaklarda olay yerinin bir kilometre alanı içinde “Jack Daniel’s” marka viski şişesi bulunduğunu hatırlatan Şeker’e sanık avukatları karşı çıkınca Şeker, “Kuruyemiş yiyip, viski içip keyif yaparak olay işlenmiştir” dedi.

Gülerek, ‘Yaktık Biz Onu’ Demiş

Çayırlı savunmasının devamında ise “Hakan’ı ertesi gün arayıp ne yaptıklarını sordum. Gülerek, ‘yaktık biz onu’ dedi” diye belirtti.

Kenara Çekip İçki İçmişler

Duruşmaya SEGBİS ile katılan tutuklu sanık Enver Gideroğlu, Nourtani’yi Ahmet ve Hakan’ın yaktığını söyledi, “Ben olay tarihinde yerin 300 metre altında çalışıyordum. Eray bana haber gönderdi yukarı çıktığımda Nourtani ölmüştü. Hakan, ‘biz bunu ne yapacağız yok edelim, zaten infazım var’ dedi. Arabaya bindik, hastaneye doğru yol alırken Hakan bana, ‘Maden benim dersin ben senin ailene bakarım’ dedi. Alaattin de ‘En fazla 6 ay yatıp çıkarsın’ dedi. Kabul etmedim. Bunun üzerine arabayı kenara çekip Alaattin, Hakan, Ahmet içki içmeye başladı. Ardından Eray geldi ve 1,5 saat kadar içtiler. Hakan, Eray’a para verip benzin almasını istedi. Eray kabul etmedi. Ahmet ve Hakan ayrı araçla devam etti, biz Eray’la Alaattin’i bıraktık. Dönerken Hakanların araçla karşılaştık. Hakan, diğer kaçak ocaktan Afgan Kazım’ı çağırıp Nourtani’nin ailesine ‘Vezir gelmedi’ dememizi istedi. Yaptık.

Hakan, Ahmet ve ben dağ yoluna gittik. Boş bir alana Vezir Mohammad’i bıraktık. 40 metre kadar ilerledik. Ahmet arabayı durdurdu, farları kapattı. Hakan arkasına dönüp bana ‘yak’ dedi. Kabul etmedim. Ardından birlikte indiler. Ahmet ön kapıdan benzin bidonunu aldı. Arabanın camları filmli olduğu için ben kimin yaktığını göremedim. Arkama baktığımda alev aldığını gördüm. Ahmet elinde bidonla koştu ‘kaç kaç’ dedi. Uzaklaştık. Ardından Hakan bana ‘telefon kayıtlarını sil yoksa bir daha çoluk çocuğunu göremezsin’ dedi.

“20 Bin Dolar Karşılığı Böbreğini İstedi”

Mohammad’ Nourtani’nin eşi Qamer Nourtani, Enver Gideroğlu’na “Eşim olaydan bir hafta önce ‘Enver 20 bin dolar karşılığında böbreğimi istedi’ dedi. Bu yaşandı mı? ” diye sordu. Gideroğlu, “Ben maktülün böbreğini ne yapayım istemedim” diye yanıt verdi.

Ayrıca Gideroğlu, tutuksuz yargılanan Alaattin Çayırlı’ya ilişkin, “Alaattin’in maktülün yakılacağından haberi vardı. Buna itirazı da olmadı” dedi.

Telefonunu Ararken Yanlışlıkla Yakmış (!)

Tutuklu sanık Ahmet Aygün, Hakan’ın baskısı üzerine birlikte benzin almaya gittiklerini, Nourtani’nin cesedi üzerine benzini döktükten sonra Hakan’ın kendisine, “Çak şunu beklemeye gerek yok” dediğini belirterek, “Benim elim cebimdeydi, yakmaya niyetim yoktu. Telefonumla çakmağım aynı yerdeydi. Karanlıkta telefon yere düştü, telefonu karanlıkta yerde bulamayınca telefonu bulmak için çakmağı yaktığımda ceset alev aldı birden” dedi. Aygün, Hakan Körnöş’ün kendisine gidip bir yerlerde içki içmeyi teklif ettiğini söyledi. “Hakan’ı hastane işine ikna edemedik” diyen Aygün, pişman olduğunu dile getirdi.

Aslan: Bu Davanın Oldu Bittiye Getirilmesine İzin Vermeyeceğiz

​​

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan yaptığı açıklamada göçmen ve mülteci işçilerin, ucuz emek gücü olarak çalıştırıldığını ve Nourtani’nin de kaçak ocaklarda ucuz emek gücü olarak kullanıldıktan sonra yakılarak katledildiğini hatırlatarak “Türkiye’de göçmenler açısından hem çalışma hem yaşama, insanca yaşama konusunda güvende olmadıklarını biliyoruz. Göçmen işçileri ucuz emek olarak kullananlar ve buna yol açıp kol kanat gerenler, burada yaşamak zorunda kalan göçmenlerin yaşadıkları sorunları görmemezlikten geliyorlar. Zonguldak gibi bir emek kentinde özelleştirmeler sonucunda, taşeronlaştırmalar sonucunda kaçak ocakların mantar gibi türediğini biliyoruz. Bu kaçak ocaklar ne ülkedeki çalışma bakanlığının ne de iktidarın bilmediği yerler. Düşük ücretle, güvencesiz çalıştırma koşulları olunca buralara adeta göz yumuluyor, teşvik ediliyor. Nourtani kardeşimizde burada sömürü çarkında katledilmiştir. Burada insani olarak göçmenlerin çalışma ve yaşama koşullarının iyileştirilmesi, istedikleri yerde ikamet etmesi ve çalışma izinlerinin sağlanması ve güvenlikleri için çalıştıkları yerlerde denetim yapılmak zorundadır. Sorunları üzerimizden atamayız. Göçmenleri katledenler, ucuz emek sömürüsü olarak çalıştıranlar cezasız kaldığı sürece bu yaptıklarından daha fazlasını yapmaya devam edecekler. Bu yüzden bu ülkede başta göçmenler olmak üzere işçilerin çalışma yaşamı güvence altına alınmalıdır. Çalışmalarına, yaşamalarına, istedikleri yerde ikamet etmelerine izin verilmelidir. Buradaki cinayet bütün açıklığıyla soruşturulmalı, olup bitenden kamuoyu ve göçmenlerin sağlıklı biçimde haber almasının koşulları sağlanmalıdır. Burada oldu bittiye getirilerek usulden bir mahkemenin görülmesini asla kabul etmeyeceğiz. Emek Partisi olarak, göçmen örgütleriyle, demokrasi güçleriyle bu davanın ve daha önceden işlenmiş işçi, göçmen cinayetlerin takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi.

NE OLMUŞTU?

10 Kasım 2023’te Kirat Mahallesi Koca Osman Sokak’tan geçenler, ormanda yanmış cesedi fark edip, ihbarda bulundu. Gelen ekipler tarafından, benzin dökülerek yakıldığı belirlenen ceset, otopsi için Atatürk Devlet Hastanesinin morguna götürüldü. Cesedin kaçak olarak işletilen maden ocağında çalışan 3 çocuk babası Afganistanlı Vezir Mohammad Nourtani’ye ait olduğu belirlendi.

Otopside Nourtani’nin 9 Kasım’da öldüğü tespit edilirken, ailesinin 10 Kasım sabahı kayıp başvurusunda bulunduğu öğrenildi. Afgan madencinin cenazesi, 11 Kasım’da toprağa verildi. Nourtani’nin çalıştığı kaçak maden ocağının sahipleri Hakan Körnöş (46), Enver Gideroğlu (34) ve Körnöş’ün kuzeni Ahmet Aydın (52) tutuklandı. Ocak çalışanları Sercan Kayabaş (28), Eray Demiro (22) ve kömür ticareti yapan Alaattin Çayırlı (46) adli kontrolle serbest bırakıldı. Kaçak ocağın jandarma tarafından olaydan 4 gün önce kapatıldığı ancak sahiplerinin sonrasında tekrar açtığı belirlendi. Kaçak ocak, olayın ardından imha edilerek kapatıldı. İddianamede; kamera görüntü inceleme tutanağı ve bilirkişi raporunda yapılan tespitlerde Nourtani’nin vinç operatörü S. K. ile çalıştığı esnada ağır şekilde yaralandığı, vinç operatörü K’nın haber vermesi üzerine olay yerine gelen A.Ç ve E.D’nin maktule ilk müdahaleyi yaparak ocağın dışına çıkardıkları, bu süre zarfında Vezir Nourtani’nin hayatta olduğu, sonradan olay yerine Enver Gideroğlu, Hakan Körnöş ve Ahmet Aydın’ın geldikleri, kolluk birimlerine ve sağlık kuruluşuna haber verilmeksizin Nourtani’nin araca battaniye sarılarak bindirildiği belirlenmişti.

Sanıkların beyanlarında olayın kaçak ocakta meydana gelmesi sebebiyle ocak kapatılmasın diye kolluk birimlerine ve sağlık kuruluşuna haber verilmediği, bu sebeple de Nourtani’ye zamanında müdahale edilemediği değerlendirildi. Nourtani’nin araba bagajında kaçak ocaktan götürülmesinin ardından olay yerinde kalan Sercan Kayabaş’ın kamera kayıt cihazın yönünü değiştirerek kırmaya çalıştığı ancak kamera kayıt cihazının kayıt almaya devam ettiği, Eray Demiro’nun ise Nourtani’ye ait kıyafetleri yakarak delilleri ortadan kaldırmaya çalıştı. Yaklaşık 3 saat boyunca bagajda taşınan Nourtani’yi petrol istasyonundan benzin alarak, kaçak ocaktan uzak konumda bulunan noktaya götürerek cesedini yaktılar. Vücudunun tamamına yakını yanmış olan Nourtani’nin cesedinde yapılan otopsisinde göğüs, batın ve diz seviyesine kadar kömürleşme derecesinde yanık olduğundan, iç organlarda, kemiklerde kayıplar olduğu, göğüs ve batın içi organlarda gerekli inceleme yapılamadığına dikkat çekilmişti. Nourtani’nin eşi Qamer Gül Meliki de eşinin daha önceden patronları tarafından para karşılığı böbreklerinin istendiğini söylediğini belirtmişti. Taliban rejiminden kaçarak Zonguldak’a gelen aile geçici koruma başvurusu reddedilmiş, olaydan sonra sanıkların yakınları tarafından tehdit edildiklerini belirtmişti.

https://www.evrensel.net/haber/519640/yakilarak-oldurulen-afgan-madenci-nourtani-davasinin-ilk-durusmasi-goruluyor-arabaya-bindirdigimizde-de-h-l-nefes-aliyor-gibiydi


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.