1. BİRgün Gazetesinin 27.05.2024 günlü nüshasında Mustafa Bildircin’in yazdığı yazının konusu sokak hayvanları için hazırlanmaya çalışılan yasayla ilgili. Şunları yazmış Bildircin, Başıboş insan sorunu başlığı altında.

“Adalet istatistikleri asıl tehlike altında olanın AKP ve yandaşlarının hedefe koyduğu sokak hayvanları olduğunu gösterdi! 2023’te Hayvanları Koruma kanunu kapsamında açılan dosya sayısı 4.123, suç sayısı ise 5570 oldu.

Sokakta yaşayan köpeklere yönelik tartışmalar, iktidarın ölümü işaret eden önerisiyle alevlendi. AKP’nin sokakta yaşayan hayvanlar için TBMM’ye sunmayı planladığı yasa teklifinde, “Köpeklerin uyutulmasının” öngörüldüğü iddia edildi. Görevlerini yapmayan belediyelerin ihmalinin faturasını sokaktaki canlara kesiliyor, uyutulmak denilerek masumlaştırılmaya çalışılıyor.” Böylece köpeklerin katledilmesinin yolu açılacak.

Tartışmalar devam ederken gözler hayvanlara yönelik işlenen suçlara çevrildi. Adalet Bakanlığının istatistikleri, tüm tartışmalara karşın asıl tehlikede olanın sokak hayvanları olduğunu gözler önüne serdi. 2023 yılında 4.123 dosyayla hayvanlara kötü muamele eden, 5.134 şüpheli hakkında yapılan soruşturma sonunda 2 bin 176 dosya hakkında “kavuşturmaya yer yoktur” kararı çıktı. Toplam bin 149 kişi hakkında kamu davası açıldı.”

Bizim bildiğimiz insanlar, tüm hayvanlar, bakteriler ve bitkiler olmak üzere canlılar varsa var, yaşama hakları var. Onlar yoksa insanlar da yok..!

Madem bu günlerde sorunumuz ve konumuz sokak hayvanları; bizler de onlarla barış içinde bir arada dayanışma temelli yaşayabiliriz. Bunun insanlığa iki faydası olacaktır. 1- Bu hayvanlardan uzak kalmayacağız,2- Çocuklarımız da hayvan sevgisi ile yetişecekler.   

Bunun için önerim; her mahallede bir “sokak hayvanları barınağı” yapmak ve mahalleli olarak onların sağlığına, beslenmesine destek vermek.

Biraz hayal oldu ama yine de önerimin tartışmaya açılmasını ve mümkünse hayata geçirilmesini istiyorum.

  • İKİNCİ KONUMUZ ÇEDES PROJESİ!

ÇEDES’e göre ilk, orta ve lise eğitiminde bir mecburi ve 4 seçmeli din dersi olacağını öğreniyoruz. İstemeyen veliler seçmeli din derslerini çocuklarının görmesini istemeyebileceklermiş…

Geldiğimiz ekonomik, sosyal ve kültürel çöküntüyü örtmek ve toplumu uyuşturmak için böyle bir yola giriyor gerici devlet ve hükümet. Yoksa toplumu sömürecek şartlar birer birer yok olmaya ve isyancı bir ortamın doğmasına az bir zaman kaldıydı. Emekliler ve emekçilerin gösterdikleri bunun net bir ispatı!…

Arapça din eğitimi ve Arpça ibadet vatandaşların sömürülmesinin, soyulmasının en kolay yolu. Çünkü böylece dinlerinin anlamını bile bilmiyorlar; dinin ahlak olduğunun farkında değiller. Böylece Arapça ibadet ve öğretim aldıklarında kendilerinden geçiyorlar. Böylece ibadet görevlerini yerine getirmenin huzuru içinde olup çok mutlu oluyorlar. 

Ne demişti Hz. Muhammed? “Ben sizin ahlakınızı tamamlamak için gönderildim ve bilim Çin’de de olsa gidin alın.” Demek ki, din neymiş? Din ahlakmış. Demek ki ahlak yoksa din den yok. Peki, ahlak neymiş? Ahlak: “Başkalarının istemediklerini onlara yapma ve başkalarına kendine istediğin, isteyeceğin gibi davran.”

Peki, şöyle bir soru sorsak, bunun yanıtını alabilir miyiz? Son 20 yılda adliyelerdeki davaların sayısı nereden nereye geldi?

2000 yılında toplam dava sayısı 4 milyon 600 bin, 2001 yılında 5 milyon 600 bin, 2002 yılında 5 milyon 300 bin, 2010 yılında 6 milyon 700 bin, 2019 yılında 7 milyon 500 bin ve 2020 yılında(covid-19’lu yıl) 7 milyon. 

Peki, nüfus ne kadar olmuş? 2000 yılında 64 milyon 100 bin, 2020 yılında 83 milyon 380 bin. Bu sayısal artışlara göre, dava sayıları artışı oranı yüzde 52, nüfus artış oranı yüzde 30 olmuş. Bu ne demektir?  Adaletsizlik artışı zirve yapmış!

Bu ne demektir toplumun iyiliğinin başarılısı, batışının sorumlusu devlettir.

Şöyle sorsak? Ahlak kapitalizmde mi, sosyalizmde mi daha iyidir?

  • ÜÇÜNCÜ KONUMUZ GEZİ NEYDİ, NEDİR?

Gezi yaşadığımız ve yaşayacağımız olumsuzluklara hayır demektir. Bizler nelere hayır demiştik?

  1. Emekçinin sömürülmesine, b) Gelir dağılımı bozukluğuna, c) FETÖ istilasına, d) İliç maden facialarına, e) Özelleştirmelere, f) Zenginlerin vergilerinin silinmesine, g) Bütçenin gelirlerinin yüzde 65’nin gider vergileriyle sağlanmasına, h) Gelirden alınan verginin emekçiden sağlanmasına, ı) Eğitimin bilimden koparılıp dinselleştirilmesine, i) Maden üretimi için ormanların tüketilmesine, j) Tarımsal üretim ve denetiminin tekellere verilmesine, k) Karbon salınımının kontrol edilemez ve doğaya yüksek zarar vermesine, l) Gıdalarımızın GDO’lu ve hibrit ürünlerle karşılanmasına başlanmasına, m) Soma’larda çalışan madencilerimizin ihmalle ve kontrolsüz çalıştırılmasına ve ölümlerine, n) PKK ile yapılan çatışmalarda 15 bini asker olmak üzere 78 bin vatandaşımızın ölmesine, o) Turizm amaçla ormanlarımızın yok edilmesine, ö) Vatandaşlarımızın gelir düşüklüğü nedeniyle bankalara muhtaç edilmesine, p) Nüfusun yüzde 1’inin servetinin 20 yılda yüzde 38’den yüzde 54’e çıkartılmasına, r)  Suriye, Irak ve Filistin Savaşlarına, s) Özgürlük ve bağımsızlık felsefesinin kardeşliktir felsefesinin unutturulmasına, ş) Asgari ücretin ve emekli maaşının yerlerde sürülmesine, t) İnsanlık hedefimizden saptırılıp ilkçağa-hayvanlık çağına döndürülemeye çalışılmasına HAYIR DİYORUZ.  

Gezi felsefesi insan olmaya çalışmaktır. Bize hayvanlığı dayatanlara hayır diyoruz. HAYIR DİYORUZ.

Onun için GEZİ FELSEFESİ sonsuza kadar yaşayacak.   


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.