Sermayenin, kuşaklar boyunca çektirdiği acılar pahasına, bilinçsizce yerine getirmekte olduğu tarihsel bir görevi vardır. Bu görev, komünal üretim ve yaşam tarzına geçişin maddi koşullarını yaratmaktır:
“Toplumsal emeğin üretici güçlerinin gelişmesi, sermayenin tarihsel görevi ve mâzeretidir. Sermaye, işte böylelikle, daha yüksek bir üretim tarzının maddi gereklerini bilinçsizce yaratır.” (K. Marks, Kapital, İng., c. 3, s. 259.)
Marks sermayenin tarihsel misyonunu şöyle anlatır:
“Sermaye açısından artı-değer olarak beliren şey, işçi açısından kendi ihtiyaçlarını karşılamak için, yani geçimini temin etmek için gereken emeğin ötesinde kalan fazladan emektir. Sermayenin büyük tarihsel rolü, işte bu artı-emeği, sırf kullanım değerleri ve sırf geçim maddelerinin bakış açısından fazlalık olan bu emeği yaratmaktır.
“Ne zaman ki, ihtiyaçlar, tüm yönleriyle gelişerek, gerekli olanın ötesindeki fazladan emeği bizzat bireysel ihtiyaçlardan doğan genel toplumsal bir ihtiyaç hâline getirir; ne zaman ki, sermayenin katı disiplini, kuşaklar boyu etkisini sürdürerek, genel çalışkanlığı yeni kuşakların ortak özelliği hâline getirir; ne zaman ki, sermayenin sınırsız zenginlik hırsıyla ancak sermayenin sağlayabileceği koşullarda sürekli kamçıladığı emeğin üretici güçleri, bir yandan, genel zenginliğin elde edilmesi ve korunmasının toplumun daha az emek zamanını gerektireceği, bir yandan da çalışan toplumun zenginliğin giderek artan yeniden üretimine, giderek daha da artan bolluk içindeki yeniden üretimine karşı bilimsel bir tutum takınacağı noktaya varır, dolayısıyla, insanın nesnelere yaptırabileceği şeyleri kendi emeğiyle yapma zorunluğu sona erer; işte o zaman sermayenin tarihsel misyonu tamamlanmış olur. …
“Sermayenin zenginliğin genel biçimi uğruna durmaksızın uğraşması, emeği doğal ihtiyaçlarının sınırları ötesine sürerek, hem üretimde ve hem de tüketimde çok yönlü olan zengin bireyliğin (komünal bireyliğin – YZ) gelişmesi için gereken maddi unsurları yaratır. …
“Sermaye bu nedenle üretkendir, bu nedenle toplumsal üretici güçlerin gelişmesi için elzem bir ilişkidir. Sermaye bu niteliğini, ancak, sermayenin kendisi üretici güçlerin gelişmesinin önünde bir engel hâline geldiğinde kaybeder.” (K. Marks, Grundrisse, 1857-1858, çev. Martin Nicolaus, İng., s. 324-325.)
İnsanlığın sermaye ile boğuşmasının getireceklerini şöyle tasnif edebiliriz:
1. İnsanların ihtiyaçları çok yönlü gelişecek. (Gerçek zenginlik, insan faaliyetinin evrenselleşmesi, böylece ihtiyaçların çok yönlü gelişmesidir. Yerel, kapalı, kısıtlı ilişkiler içinde ömür tüketen birinin ihtiyaçları sınırlıdır. Sermaye yalnızca ihtiyaçları geliştirir. Herkesin gelişen ihtiyaçlarının karşılanmasına sermayenin kendisi engeldir.)
2. Emeğin üretici güçleri öylesine gelişecek ki, çok az emek zamanıyla çok bol üretim yapılacak.
3. Bilgi yoğun teknolojilerin muazzam gelişmesi sayesinde, işlerin çoğunu doğa güçlerine yaptırmanın maddi temeli döşenecek, böylece “insanın nesnelere yaptırabileceği şeyleri kendi emeğiyle yapma zorunluğu” sona erecek. (19 Haziran 2024 (https://www.facebook.com/yusuf.zamir.9)

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
