Alevi Kültür Derneği tarafından her yıl Muharrem ayı dolayısıyla düzenlenen geleneksel aşure dağıtımı gerçekleştirildi. Etkinliğin yürütücülüğünü Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Gülseren Duman yaptı. Maden Mühendisleri Odası Lokalinde yapılan etkinliğe birçok önemli isim katıldı.

Etkinliğe Katılanlar
Etkinliğe, Zonguldak Belediye Başkan Vekili Adil Bahadır, Belediye Kültür Müdürü Kürşat Coşkun, Belediye Meclis üyeleri, AKP İl Başkanı Mustafa Çağlayan, Sol Parti İl Başkanı İsmail Yıldız, ZOTEV Başkanı Fikret Zaman, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Erdoğan Kaymakçı ve Yönetim Kurulu üyeleri, ZTSO Meclis Başkanı Zafer Sağlam, Kent Konseyi Başkanı Mustafa Bilge, CHP İl Başkan Yardımcısı Selim Cansızoğlu ve Metin Bank, CHP Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyeleri, Şehit Aileleri Derneği Başkan Yardımcısı Cihan Köktürk, EMEK Partisi yöneticileri, muhtarlar, Tüm Emekli-Sen ve Bağımsız Emekliler Sendikalarının yöneticileri, KESK’e bağlı sendikaların yönetici ve üyeleri, ZGC Başkanı Derya Akbıyık ve basın emekçileri ile birlikte çok sayıda davetli katıldı.
Alevi Kültür Derneği Başkanı’nın Açılış Konuşması
Açılış konuşmasını yapan Alevi Kültür Derneği Başkanı Mehmet Kaplan, aşure etkinliğine katılanlara teşekkür ederek, bu tür etkinliklerin toplumsal dayanışmayı pekiştirdiğini vurguladı.
Dede Sefa Öztürk’ün Konuşması
Alevi Dedesi Sefa Öztürk, ilk bölümde şu konuşmayı yaptı:

“Merhabalar, hoş geldiniz. Gül cemalimize aşk olsun. Sizleri muhabbetle, sevgiyle ve ocağımın himmetiyle, ışığıyla selamlıyorum. Ayaklarınıza, gönlünüze, yüreğinize sağlık. Hep birlikte çok güçlüyüz, iyi ki varız. Değerli dostlar, her yıl aynı sorunları tekrar tekrar konuşmak maalesef bunları dillendirme oluyor. Giderek dünya üzerinde insanların yarattığı krizlerden dolayı yaşam daha da zorlaşıyor. Örneğin, aklımızın ucundan geçmeyecek yeni yaptırımlarla karşı karşıya kalıyoruz. Dünyada soysuz bir savaş her tarafta devam ediyor. Çocuklar katlediliyor, babasız bırakılıyor, eğitim fırsatı ve eğitim eşitliği tanınmıyor. Kimileri çok lüks yerlerde eğitim görürken, diğerleri ekmek kavgasının peşinde aç ve sefil kalıyor. Dünyanın bir tarafında aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyenler, içenler varken, diğer tarafta günde ya da haftada bir öğün yemeği bulabilmek için gecesini gündüzüne katanlar var. Ne yazık ki, bir yasa çıktı farkında mısınız? Hayvanları yok etme yasası.
Doğanın Önemi ve Korunması
Değerli Canlar, bizim inancımız doğaya can olarak bakar, doğada bütün canlar eşittir ve birbirine muhtaçtır. İnsan, fetişizme insanlığından vazgeçmek gerekir. Eğer diğerleri olmazsa, insanın tek başına doğada durabilmesi ve yaşaması mümkün değildir. Her gün yediklerimize, içtiklerimize baktığınızda, binlerce bitkisel ve hayvansal gıda alıyoruz: süt içiyoruz, yoğurt yiyoruz, et yiyoruz, balık yiyoruz ve hepsi doğada var. Doğanın dengesini bozmayacağız. Maalesef yurdumuzda, madem ki bu topraklar, bu doğa bizi besliyor, bütün dağlarımız, ovalarımız çok uluslu altın şirketleri ve maden şirketlerinin insiyatif altında talan edilmiş, sularımız kirletiliyor, ağaçlarımız yok ediliyor, topraklarımız işgal ediliyor. Biz sessiz ve sedasız bir köşeye çekilmiş seyrediyoruz. Vatan, millet, Sakarya nutkunu en güçlü biçimde atarken, ne vatan için ne de bu vatan üzerinde yaşayan canlar için, ağacımız, suyumuz, toprağımız için kılımızı dahi kıpırdatmıyoruz. Tarih elbette bugünleri de yazacak. 50 sene, 100 yıl sonra çocuklarımız bizleri anarken, vatanına ihanet edenler olarak adlandırılacak.
Toplumsal Dayanışmanın Önemi
Değerli dostlar, doğru oturacağız ve doğru konuşacağız. Aslında, doğru oturalım, doğru da konuşalım. Memleketimizi maalesef sevmiyoruz. Atalarımızın, dedelerimizin kazma ve kürekle bize bağışladığı bu toprakları, bu coğrafyayı çok kolay biçimde Arap şeyhlerine peşkeş çekilmesine hep birlikte seyirci kalıyoruz. Derelerimiz, sularımız satılıyor. Duran bir göl bir şehir içine ne yarar, niye yarar? Neden ağır ağır Arabistan’ın bir köşesinden kalkıp, Karadeniz’in ta kıyısına kadar gelip, insanların eğlendiği, orada dinlendiği, gölgesinde durduğu, suyunu içtiği göl neden satılır? Neden kendimize sorular sormuyoruz?
Değerli Canlar, birbirimizi sevmek, birbirimize sarılmak zorundayız. Şimdi pandemileri daha iyi anlıyoruz. O yaratılan korkunç süreci, insanların birbirine düşman olması, uzaklaşması ve dolayısıyla kendisine yabancılaşan topluluklarda ne gibi acayip bir düzenin ortaya konulduğuna hep birlikte tanıklık ediyoruz.
Aşure’nin Tarihsel Önemi ve Aşure Duası
Alevi Dedesi Sefa Öztürk, aşure dağıtımına geçilmeden önce aşure duası ve Muharrem Yas Ayı ile aşurenin tarihsel geçmişi hakkında konuşma yaptı:

“Niyetimiz hastane kırmak, dökmek değildir; bir can olduğumuzu, insan olduğumuzu tekrar tekrar hatırlamaktır. Ben izninizle aş ile ilgili bir iki cümle söylemek isterim.
Aşure, aslında Ortadoğu’da, Asya halkları içerisinde bir onur olarak bilinen, genelde kurtuluşu anlatan bir imgedir. Değerli Canlar, özel günler bir günde şöyle olsun diye icat edilmemiştir. Toplumsal deneyimler zaman zaman önemli günleri evlilikle yaşama geçirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla Muharrem haram aylardır. Eskiden, şimdi de var ama çok fazla savaşlar olmuş. O savaşlarda insanlar zaman içerisinde barışın unutarak neden savaştığını dahi unutmuşlar ve bir aya ihtiyaç olmuş. Muharrem yani Aşure on gün, bütün kavimlerin oruç tuttuğu bir aydır. Bilinen yanı, Nuh’un tufandan kurtulması sonucu, gemide kalan tahılların bir araya getirilerek orada lokma edilmesi, pay edilmesidir. Fakat Muharrem ayı yani Aşure ayında, 680 yılında, bütün insanlık aleminin unutamayacağı büyük bir dram, büyük bir katliam yaşanmış, büyük bir trajedi yaşanmıştır. İnananların da bu sorun günümüzde de devam ediyor. Peygamberin torunu, peygamberin toprağı kurumadan acısı daha dinmeden, Kerbela’da donanımlı bir ordu tarafından kuşatılarak topluca katledilmiştir. Bu katliam esnasında, 6 aylık çocuklar oklarla hedef haline getirilmişti. O kadar acımasızca, o kadar katliamca yapılan bir katliam sonucunda, o günün anısına insanlar bunu yas ayı olarak oruç tutmaya devam etmişlerdir.
Asıl amaç, Kerbela özelinde dünya genelindeki katliamları lanetlemek, onlara duyarlı olmak, bütün katliamları mahkum etmektir. Çünkü değerli Canlar, katliamlar soysuzluğun en üst mertebesidir. Belki burada şunu sorgulamak zorundayız, bir cümle sıkmak istemiyorum ama maalesef artık korkuyoruz, utanıyoruz. Yanı başımızda bir katliam yaşanıyor değil mi? Onun yüreğimizde onun acısını duymuyorsa, insanlığımızı da sorgulamak zorundayız. Şair ne diyor? “Eğer acı duyuyorsanız, insansınız. Ama başkasının acısını yüreğinizde hissediyorsanız, o zaman işte Can’sınız” der.
Aşure Dağıtımı ve Duygusal Anlar
Dede Sefa Öztürk, aşure lokmasının gülbank’ını okuyarak aşure dağıtımına başladı. Aynı zamanda da Alevi Kültür Dernekleri Değişler Grubu’nun seslendirdiği değişler katılımcılara duygulu anlar yaşattı.
Aşure gülbank’ı nedir?
Bism-i Şah…Allah Allah, Erenlerin birliğine, Hacı Bektaşi Veli’nin birliğine, cümle canlarımızın birliğine Allah Allah diyelim, Evel Allah diyelim, Kadim Allah diyelim, gelsin Ali İbrahim sofrası, hak versin biz yiyelim. Sümme Elhamdülillah Elhamdülillah Elhamdülillah nimeti celilullah berekat halilullah şefaat senden ya Resulullah, lokmalar nur ola, şah zuhur ola, yiyene helal ola, yedirene delil ola, 12 imam lokması ola, cennet tamam ola, dertlere deva ola, hastalara şifa ola, borçlara kolaylıklar ola, taşa dökülmeyen dola eksilmeyen, hak elinizden evinizden eksik etmeyen, lokma sahiplerinin lokmaları izzeti dergahta kabul ola, aşk isteyene aşk, eş isteyene eş, iş isteyene iş nasip ola, hak edenleri bağınıza bahçenize İbrahim bereketi ve birliğiniz daim ola, hak edenleri eksiksiz noksansız nice lokmalarla barış ve huzur içinde buluşmayı nasip eyle, Hızır kılavuz ola, Ali yoldaş ola, nuru nebiden, Kerem Ali’den nefes ve Hacı Bektaşi Veli’den ola gerçekler daim ola.






sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
