Geçtiğimiz hafta Zonguldak Adliyesi, bir insanlık dramına tanıklık eden duruşmanın üçüncüsüne ev sahipliği yaptı.

Zonguldak’ta kaçak (kayıt dışı) bir madende, patronları tarafından öldürüldüğü ve yakıldığı iddia edilen Afganistanlı işçi Vezir Mohammad Nourtani’nin davasının 3. duruşması Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti.
Duruşmanın ardından, Zonguldak Adliyesi önünde Göçmen Dayanışma ve Mülteci Ağı Üyeleri tarafından bir eylem düzenlendi. Eyleme, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan ve Demokrasi Partisi (DEM) İstanbul Milletvekili Özgül Saki de katıldı. Geçtiğimiz 1. ve 2. duruşmada da Adliye önünde yer almıştım.
Ancak bu kez sağlık sorunlarım nedeniyle bulunamadım. Konuyu yakından takip ederek haberleştirdim.
Göçmenler ve göçmen işçiler konusunu yıllardır yazıyor ve özellikle demokrasi güçlerinin bu konuya daha fazla duyarlı olması gerektiğine dikkat çekiyorum. Dilim döndüğünce…
Geçtiğimiz hafta görülen Afganistanlı işçi Vezir Mohammad Nourtani’nin davasının 3. duruşması sırasında, yargılanan tarafların saldırganlığı, önceki mahkemelerde olduğu gibi yine yaşandı. Bu dava, aslında bir anlamda kentin insanlarının, devrimci demokratlarının, sosyalistlerinin bir onur ve mücadele davası. Çünkü bu kayıt dışı ocaklarda sadece göçmen işçiler değil; her gün, yanı başımızdaki komşumuz, arkadaşımız, köylümüz can veriyor. O nedenle konu sadece bir göçmenlik ya da yabancı işçi sorununun ötesinde.
Dikkatimi çeken ise Demokrasi Platformu, Emek Demokrasi Güçleri Bloğu katılsa da, sadece simgesel birkaç kişi düzeyinde adliye önünde yer alıyor.
Buradan TİP’e, Sol Parti’ye, CHP’ye, TKP ve diğer devrimci demokratlara soruyorum:
Bu insanlık dramı sizi rahatsız etmiyor mu?
İki mahkemedir, Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Arslan ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki adliye önünde ve mahkeme koridorlarında davayı izlemek için buradalar. Peki sizler neredesiniz?
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Arslan, adliye önünde yaptığı konuşmada, “Bu dava takip edilmezse, adaletin sağlanması mümkün olmayacak” dedi.
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki ise 20 Aralık’taki duruşmada, herkesin adalet talebi için bir araya gelmesi gerektiğini ifade etti. Saki, göçmenlerin yaşadıkları zorluklara dikkat edilmediği ve sömürüldükleri bir sistemle mücadelenin artması gerektiğini vurguladı. “Savaşsız, sömürüsüz bir dünyada herkesin eşit ve özgür yaşamasını savunuyoruz” diyerek tepkilerini dile getirdi.
Umarım Saki’nin ve Aslan’ın çağrısına önce yerel demokrasi güçleri, ardından da emeğin ve demokrasinin savunuculuğunu yapan, ‘Hak, Hukuk, Adalet’ kavramlarını her ortamda dile getirenler, bu kez Genel Başkan düzeyinde katılım sağlayarak insanlık adına, “Savaşsız, sömürüsüz bir dünyada herkesin eşit ve özgür yaşaması” için hep birlikte mücadelede buluşuruz.
Bizler;
Göçmen işçilere, yerli işçilerle eşit ücret ödenmesi ve çalışma saatlerinin aynılaştırılması,
Göçmen işçilerin, geldikleri ülkede üç ay ikamet ettikten sonra o ülkenin vatandaşlığına geçme hakkını kendiliğinden kazanmaları,
Bulundukları ülkenin her türlü siyasal (seçme-seçilme vb.) ve toplumsal haklarından eşit düzeyde yararlanabilmesi,
Göçmen işçilerin sayısı, ülkeye giriş-çıkışları, serbest dolaşımları ve ailelerinin getirtilmesi vb. konulardaki tüm engellerin ve kısıtlamaların kaldırılması taleplerini yüksek sesle dile getirmeliyiz.
Akın Kavi’ye saldırı
Geçtiğimiz gün evinin bahçesinde saldırıya uğrayan Elmas TV Genel Müdürü Akın Kavi’ye yönelik saldırı haberi, haber portallarına düştü.
Çok geçmeden taraflar, gerek kendi yayın organlarından gerekse kendine yakın basın kuruluşları aracılığıyla karşılıklı olarak ortaya atılan iddiaları yalanladılar. Yani konu ya da saldırı haberi, ya da haber ile ilgili olmaktan çok, kavgaya giren iki tarafın kendi aralarındaki ticari alışveriş sonrası ortaya çıktığı yönünde belirginleşiyor. Meslektaşımıza yönelik şiddeti her şartta (ister haber alanı, isterse ticari ilişki) kınıyorum. Konuyla ilgili ZGC ve KGD jet hızıyla kınama yaptılar. Bu durum, basın içinde tartışma yarattı.
Çünkü aynı çabukluk, geçmiş zamanlarda olmaması, kafalarda soru işaretine yol açtı. Aslında, “Perşembenin gelişi Çarşamba’dan belli olur” misali, yerel medya aslında kendi mecrasından çok uzaklaştı.
Tıpkı merkez medya gibi, içinde ticaret, siyaset ve sokağında ortak olduğu ilişkiler yumağına döndü. Bu durum, ister istemez meslek odası(!) kavramını da sorgulamamıza kadar getirdi.
Bakalım her şeyin hayırlısı diyelim
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
