17 Ekim 2024 Cumhuriyet Gazetesi

 Reel sektörde sorun çok. İflaslar yüzde 20 artacak, yurt dışı borç 175 milyar dolar, enflasyon temel sorun.

 Dünya ekonomileri son yıllarda zorlu bir dönemden geçiyor. Gelişmeler de bunun süreceğini gösteriyor. Türkiye ise kendine özgü kriziyle daha sorunlu   durumda.

Ticari alacak sigortası pazarının önemeli şirketlerinden Allianz Trade, yeni “Küresel iflas Raporu”nu yayımladı. Raporda, bu yıl küresel ticari iflaslarda yüzde 11’lik keskin bir artış olacağı vurgulandı. İflaslar 2025’te de bu oranın da üstüne çıkacak. Yine raporda, Türkiye firmalarının yüksek finansman maliyetleri ve ekonomik yavaşlamayla yüzleşmek zorunda olduğu iki büyük rapordan biri olarak tanımlandı. Türkiye’deki iflaslar 2023’e göre yüzde 20 artacak. Raporu yayımlayan Allianz Trade üst yöneticisi Aylin Somersan Coqui, “Rapora bakıldığında inşaat, perakende ve hizmetler sektörleri hem sayı, hem de ölçek olarak çok etkilenen sektörler oldu” dedi

Jeopolitik gerginlik

Milletlerarası Ticaret Odası (ICC ve Dünya Odalar Federasyonu) tarafından hazırlanan ve 96 ülkeyi kapsayan Küresel Ekonomik Görünüm Anketi, TOBB tarafından İstanbul’da düzenlenen zirvede açıklandı.

Buna göre işletmeler için en önemli sorunların başında “işgücü veya nitelikli işgücü eksikliği, enflasyon, jeopolitik gerginlikler, vergilendirme ve finansal sorunlar” geliyor. Rapora göre ayrıca, iş dünyasının yüzde 71’i gelecek 12 ayda fiyatların önemli bir şekilde artmasını bekliyor.

Merkez Bankası raporuna göre özel sektörün yurtdışı borcu 2023 sonundan 2024 yılı Ağustos sonuna kadar 11,2 milyar dolar artarak 175,4 milyar dolar oldu.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin yaptığı İstanbul Konferansında ise kârlılıklarının azalmakta olduğu açıklandı.” 

Bu bilgilere ve iş hayatı deneyimlerime göre sıkıntıları değerlendirmeye çalışayım:

Ekonomik sıkıntıların nedenleri değişik koşullara ve zamanlara göre değişikliklere gösterir. Bu koşullar: 1- Arz, 2- Talep, 3- Doğal koşullar, 4- Emekçilerin ve genel gelir dağılımı, 5- Bilimsel bilgi birikimi ve dağılımı, 6- Ulaştırma koşulları, 7- Nüfus gelişimi ve değişimi, 8- Finansman, 9- Sosyal ve kültürel gelişme, 10- Siyasal ortam. Ve bunların içinde en önemli olgu emekçilerin genel gelir dağılımından aldığı paydır ve tüm ekonominin bel kemiğidir. Emekçileri yeterli gelire sahip değilse hiçbir alanda gelişme olmaz ve o ülke geri kalmaya mahkûmdur.

Türkiye’de durum:

  1. Arz: üretim ve dış alım yoluyla olur. Bunun için üreticiler öncelikle desteklenmelidir. Kimler destekleyecek? Devlet ve bankalar. Peki, devlet destekliyor mu? Hayır. Yatırımlarda vergi matrahı istisna indirimi hakkı 24.04.2003 tarihinde kaldırılmıştır. Böylece sanayi yatırım teşviki yok olmuştur; arz zayıflatılmıştır. Üretim kaliteli ve sağlıklı hale getirilmelidir.
  2. Talep: İstem ve satın almadır. Peki, kim isteyecek? Öncelikle vatandaş isteyecek ve alacak, sonra dış ülke vatandaşı alacak. Alabilir mi? Cebinde parası varsa alabilir. Peki, bu parayı nereden alacak? Öncelikle işvereninden ücret olarak sonra devletten yardım veya emekli maaşı olarak ve yetmezse bankadan kredi olarak almaya çalışacak. Ama asgari ücret açlık sınırı altında, emekli maaşı asgari ücretin altında hatta yarısı kadar. Bankaların sermaye yapısının da yüzde 70’i yabancı kaynaklı.
  3. Doğal şartlar neler? Hava, su ve topraktaki besleme gücü olanakları. Yani hava ve temiz ve yeterli olursa bitkileri ve hayvanları besler, güçlendirir. Toprağımız temiz ve doğal kalırsa bitkileri ve hayvanları besler, güçlendirir. Aşırı üretim için yapay gübre ve ilaç kullanmamalıyız, sanayiye, enerjiye ve tüketime peşkeş çekmemeliyiz.
  4. Emekçilerin ve genel gelir dağılımı: Gelir dağılımı aileler arasında eşit olacak şekilde olmalıdır. Çünkü insanların ihtiyaçları çok farklılık göstermez. İnsanlar ise tüketimlerini lüks üzerine değil evrenbilim yolunda harcamak üzere yapmalıdırlar. Bugünkü tüketim ise 3-4 kat fazladır. Yani insanlar para biriktirmek için değil bilgi birikimi için varlar.
  5. Bilimsel bilgi ve paylaşımı: Evet, en önemli konu bu! İnsan nasıl insan olurdu? Bilimsel bilgi birikimiyle. Bilimsel bilgi neredeydi? Dünya’da ve bütünüyle evrende. Dünya neydi? İnsanlığın okulu. Yani insanlık dünyaya “evren bilimi” öğrenmeye geliyor; ne kadar doğa-bilimsel bilgi sahibi olursa o kadar insan oluyor. Yoksa diğer hayvanlar gibi hayvan olarak kalıyor. Çünkü dinin de, bilimin de ve sosyal ve kültürel gelişmenin de tüm yanıtları evrende saklı. Ve halen evren bilimin yüzde 2’sine ulaşabilmiş insanlık. Ne diyor din kitabımız? Denizler mürekkep olsa 7 kere dolsa boşalsa bizdeki kitabı yazmaya yetmez!
  6. Ulaştırma: Bugünkü koşullarda insanoğlu doğal ihtiyaçlarının 5 katı fazla karayolları ve araçlarına sahip. Tüm bu ulaştırma araçları bireysele kaymış ve ekonomide yapay bir büyüme yaratmıştır. Ve bu yapay büyüme insanlara olduğu kadar tüm doğal yaşama da büyük bir yük getirmiştir. Toprağın altını boşalttırmış, toprağı, havayı ve suyu kirletmiştir.
  7. Nüfus değişimi ve gelişimi: Dünya 19.yüzyıl sonunda 1 milyar, 1950 yılında 3 milyar, 2000 yılında 6 milyar ve 2023 yılında ise 8 milyar 73 milyon 859 bin kişiye ulaşmış. Peki, Dünya bu kadar nüfusu ve ihtiyacının 3 katı tüketimi sürdürebilir mi? Hayır. İnsanlık ekonomik büyümeyi gerekiyorsa zaruri ihtiyaçları ön plana alarak sürdürmeli, tüm üretimini her alanda en kaliteli hale getirerek en az tüketime geçmelidir. Şartlarımız ekonomik küçülme için çok müsaittir. Çünkü insanlık kalitesiz üretim nedeniyle ihtiyacının 3-8 kat fazla tüketimde yaşıyor. Dünya nüfus değişimi ve gelişimini Çin felsefesini(her aileye 2 çocuk) öne alarak da nüfus artışını durdurabilir hatta yüzyılın sonunda dünya nüfusunu 3-5 milyara kadar düşürebiliriz.
  8. Finansman: Dünya ekonomisi içindeki dönen para miktarı 180 trilyon dolar ve dünya yıllık geliri 80 trilyon civarında. Bu miktarlar çok çarpık ve uyumsuz duruma gelmiş. Para ve sahipleri sürekli olarak tüketimi tahrik ederek çarpık bir ekonomik büyüme ve dünyaya yıkım getiriyor. Bu mevcut para miktarı asla yıllık dünya gelirini aşmamalı ve insanlığa, dünyaya zarar vermemelidir. Hükümetlerin yıllık para bastırma yetkisi milli gelir artışı yüzdesi üzerinde olmamalıdır. Türkiye’de sanayinin ve bankaların yüzde 70’i yabancılaşmıştır; yerli sermaye dışarı gitmiş, yabancı sermaye kârları da dışarıya gitmektedir. Sıkıntı burada!
  9. Sosyal ve kültürel gelişme: Sosyal ve kültürel gelişme, insanlığın kardeşliğini, barışını, huzurunu ve mutluluğunu geliştirecek yönde temele ve yapıya sahip olmalıdır.
  10. Siyasi ortam: Bugünkü siyaset maalesef sınıflı toplum oluştuğundan bu yana insanlığa ve doğaya zarar veren, geri bırakan ve eziyet eden şekilde var olmuş ve gelişmiştir. Bu çarpıklık derhal ortadan kaldırılmalı ve insanlığın barışını, bilimini, dostluğunu ve mutluluğunu sağlayacak şekle getirilmelidir. Eğer bunu sağlayabilseydik; evrenbilimin yüzde 2’sine ulaşmak yerine yüzde 10 hatta daha fazlasına ulaşabilirdik. Şunu gördüm: evrenbilim sahibi olma yoluna olan insanlar melek, mal-mülk sahibi olma yolunda olan insanlar şeytan oluyorlar.

Kapitalizm kötülüklerin anasıdır; derhal kurtulmalıyız. Kârlar azalsın, kalite artsın, üretim-tüketim azalsın ve doğa kurtulsun, insanlık bilim için yaşasın.   


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.