Michael Roberts. 9 Kasım 2024
Financial Times gazetesinin ifade ettiği gibi: “Sonunda, yakın bile değildi. Uzun zamandır bıçak sırtında dans etmesi beklenen başkanlık seçimi, çok kısa sürede Donald Trump’a yarayan bir hezimetle sonuçlandı.”
Trump 73,4 milyon oy (veya oy kullananların %50,7’sini) alırken, Harris 60 milyon oy (veya oyların %47,7’sini) aldı. Üçüncü parti adayları sadece %1,6’lık oy aldılar. Trump’ın 4,3 milyonluk üstünlüğü, Biden’ın 2020’deki veya Hillary Clinton’ın 2016’daki Trump üstünlüğünden daha fazlaydı.

Trump, 2016’da kazandığında olduğu gibi, bir avuç salıncak (swing) eyalette küçük marjinlerle kazanmadı. Tersine, seçim haritasında hem kırmızı (Cumhuriyetçiler) hem de mavi (Demokratlar) eyaletlerde desteğini artırdı. Ülkenin en Demokrat kalelerinden biri olan kendi doğum yeri New York eyaletinde bile Trump, Demokratlarla aradaki 23 puanlık farkı 11’e düşürdü.
Trump’ın seçim zaferinin yaptığı en büyük uyarı, genelde olacağına ilişkin beklentinin hilafına, bu kez 2020’ye kıyasla daha az sayıda Amerikalı seçmenin oy kullanma zahmetine girmiş olmasıdır. Geçen seçimde 158 milyondan fazla kişi oy kullanmışken, bu seçimde oy kullananların sayısı 153 milyona düştü. Oy kullanan seçmenlerin oranı, 2020’deki %65,9’luk zirveden bu seçimde %62,2’ye düştü.
2024 yılında oy kullanma yaşındaki Amerikalıların sayısı 265 milyondu. Bunların yaklaşık %40’ı oy kullanmadı. Seçmen kaydı yaptırmayan Amerikalıların sayısı 2020’de 12 milyondan şimdi 19 milyona yükseldi. Yani Trump oy kullananların %51’inin oyunu almasına rağmen, oy kullanma yaşındaki Amerikalıların yalnızca %28’inin desteğini aldı. Dört Amerikalıdan üçü Trump’a oy vermedi. Seçimin gerçek galibi (bir kez daha) “oy kullanmama” partisiydi. Gerçekten de Trump 2024’te 2020’ye göre daha az oy aldı. Ancak Harris, 2020’de Biden’in aldığına kıyasla yaklaşık 11 milyon oy kaybetti.
2020 seçimlerine ilişkin analizimde şu sonuca varmıştım :
“Biden, Amerika’nın etnik azınlıkları beyaz çoğunluğu yendiği için kazandı. Biden, genç Amerikalılar’ın Trump’ın yaşlı seçmenler arasında sahip olduğu çoğunluğu yenecek kadar Biden’a oy verdiği için kazandı. Biden, işçi sınıfından olan Amerikalılar’ın küçük kasaba iş insanlarının ve kırsal alanların oylarını yenecek kadar kendisine oy vermesi nedeniyle kazandı.”
Bu sefer bunların hiçbiri olmadı. Bu sefer, Biden’ın 2020’de etnik azınlık seçmenleri, kadın, gençler, kent sakinleri ve üniversite mezunları arasında elde etmiş olduğu oy çoğunluğu Harris için şiddetle zayıflarken, Trump’ın üniversitede okumamış beyaz erkekler (ve kadınlar) arasındaki desteği fazlasıyla arttı. Gerçekten de, Trump 2020 seçimlerine kıyasla, hemen hemen her demografik grupta kazanım elde etti. (Bakınız: FT tablosu)

Amerikan işçi sınıfının çoğunluğu Trump’a oy vermedi. Büyükçe bir bölümü hiç oy vermedi, ki bunlar çoğunlukla düşük gelirli ve düşük eğitimliler veya işsizlerdir.
En önemli 10 eyaletteki sandık çıkışı anketlerine göre, Harris, hane geliri 30.000 dolar veya daha az olan seçmen (en fakir gelir sahipleri) oylarının %53’ünü alırken, Trump %45’inin desteğini aldı. Harris, yılda 95.000 dolardan fazla kazananlar (üniversite mezunu ve ‘durumu daha iyi olanlar’) arasında çoğunluğa sahipken, 50 bin -95 bin dolar kazananlar kesiminde ise oylar az çok bölündü.
Örgütlü işçi sınıfına gelince, Harris sendika üyelerinin oylarının %54’ünü alırken Trump hâlâ %44 destek aldı – ancak sendika üyelerinin artık seçmenler arasında oldukça düşük oranda kaldığını hatırlayalım. Gençler seçmenlerin %16’sını oluşturuyordu, ancak çoğu oy kullanmadı. Oy kullanan gençler arasında Trump erkekler arasında çoğunluğu elde etti (%58 – %38) ve Harris genç kadınlar arasında çoğunluğu elde etti.
Ancak sorun şurada: Harris’in kampanyası temel olarak “kimlik siyaseti”ne dayanıyordu. Harris, Trump’ın açık ırkçılığına karşı siyah seçmenlerden destek istedi. Trump’ın göçmenlere yönelik saldırılarına karşı Hispanik (Latino) seçmenlerden destek istedi; Trump’ın kürtaj haklarını kısıtlamasına karşı da kadınlardan destek istedi. Ve bu gruplarda çoğunluğu sağladı – ama 2020’dekinden çok daha azını aldı. Harris’in kadınlar arasındaki destek, çoğunluğu 2020’de %57’den şimdi %54’e düştü. Bu çoğunluk üstünlüğü ise, bu seçimde Trump’ı destekleyen erkek seçmenlerin artan çoğunluğu tarafından aşıldı.
Harris seçimi ağır bir şekilde kaybetti, çünkü Demokratlar seçmenleri çok daha az ilgilendiren kimlik meseleleri üzerine kampanya yürütürken, Trump 2024’te Amerikalılar için en önemli konular olan enflasyon, yaşam pahalılığı ve kontrolsüz göç olarak algılanan konular üzerine kampanya yürüttü.

Geçtiğimiz yıl enflasyonun kendilerine ve ailelerine ciddi sıkıntılar yaşattığını söyleyen dört Amerikalıdan üçü Trump’a oy verdi. Ve önceki yazılarımda da belirttiğim gibi , ortalama Amerikan hanelerinin son dört yılda yaşam standartlarında kayıp yaşadığı algısı, ana akım ekonomistlerin görüşlerinin aksine bir efsane değildir.

2020-2023 yılları arasında, ABD’deki gelir elde edenlerin en alt %50’sinin vergi öncesi gerçek gelir artışı temelde sıfır oldu. Mal ve hizmet fiyatları covid salgınının sona ermesinden bu yana %20’den fazla arttı ve temel gıda maddeleri için bu oran daha da yüksektir. Dahası, Federal Rezerv’in (Amerikan Merkez Bankası) enflasyonu “kontrol altına almak” için faiz oranlarında yaptığı büyük artış, ipotek faizi oranlarını, sigorta primlerini, araç kiralama ödemelerini ve kredi kartı faturalarını artırdı.
Enflasyon ve birçok Amerikalı için yaşam standartlarındaki düşüş, yeterli sayıda seçmen tarafından Biden-Harris yönetimine atfedildi. Aynen diğer birçok ülkede olduğu gibi, pandemi sonrası dönemi yöneten hükümetler devrildiler. Gerçekten de, evrensel oy hakkının başlangıcından bu yana gelişmiş ülkelerdeki tüm iktidar partilerinin oy payını kaybetmesi ilk kez oldu. En sonuncusu, Demokratlar. Sırada Almanya var.

2020’de Trump iktidardaydı ve COVID salgınının yönetimini yüzüene gözüne bulaştırmakla suçlanıyordu. 2024’te Biden-Harris yönetimi ise enflasyonla başa çıkamamak ve göçü durdurmamakla suçlandı. Birçok Amerikalı, bu seçimlerde tüm karşı kanıtlara rağmen ‘kontrolsüz göçün’ iş kaybına ve artan suça neden olduğunu düşünmekteydi. Dahası, bu mantıksız korku, özellikle göçmenlerin az görüldüğü küçük kasabalarda ve kırsal alanlarda benimsendi.
Biden ve Harris, başka hiçbir yerde olmadığı kadar canlı, sağlıklı, düşük işsizlik oranına sahip bir ABD ekonomisine sahip olmakla övündüler. Yeterli sayıda Amerikalı seçmen ise, kendi deneyimlerini göz önüne aldı, sözde “liberal seçkinler”den gelen bu mesajla ikna olmadı. Onlar, kendi kayıplarının yüksek fiyatlar ve maliyetler, güvencesiz işler ve geçim kaynaklarını tehdit eden kontrolsüz göç nedeniyle ortaya çıktığını düşünmekteydiler. Oysa, Wall Street’teki ve mega yüksek teknoloji şirketlerindeki zenginler ve tahsilliler ise milyarlarca dolar kazanmaktaydı. Böyle düşündüler.
Elbette Trump’ın iktidara gelmesi, bu durumu değiştirmeyecek; tam tersine, onun yandaşları ve finansal destekçileri, vergi kesintileri ve ekonomideki faaliyetlerindeki (kısıtlayıcı, frenleyici) düzenlemelerin kaldırılmasıyla birlikte daha da fazla zenginlik elde etmeyi hedefleyen bir grup düzenbaz milyarder değil mi?
Ama hatırlayalım, seçimler şu andaki kamuoyunun anlık görüntüsüdür, yaşamda hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. (Çeviri: Umut Başaran)
Michael Roberts. 9 Kasım 2024
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
