Türkiye’nin toplumsal muhalefeti, neredeyse 40 yıldır, ‘Savaşa Yıkıma Hayır’, ‘Savaşa değil halka bütçe’, ‘Yaşasın halkların kardeşliği’, ‘Savaşa karşı Barış, Sömürüye karşı savaş’ haykırışlarını her fırsatta, 1 Eylül Dünya Barış günlerinde, 10 Ekim, 2 Temmuz katliamları gibi kitlesel kırımlar sonrası sürekli haykırarak iktidarları uyararak, güvenlikçi politikalardan, yayılmacı dış politikalardan, sınır ötesi operasyonlardan vazgeçmeye ve Savaşa ayrılan bütçelerin halka, emekçilere, çalışanlara ayrılması için mücadele ediyorlar. Başta Kürt siyasal hareketini temsil eden ve bunu TBMM çatısı altında sürdürmek isteyen milyonlarca yurttaşın oylarıyla seçip gönderdiği milletvekilleri, parlamentodan cezaevlerine gönderildi. Bugün cezaevlerinde 10 binlerce Kürt yurttaş 40 yıldır süren savaş, adına ‘terör’ denilen çatışma sonuçlarından dolayı yaşam mücadelesi veriyor.
Milyonlarca insan köylerinden, yerlerinden yurtlarından göç ettirildi. Bugün gelinen nokta da iktidarların bu savaşçı politikaları çöktü.
Dünya’da ve bölgemizde ki savaş çemberinden çıkış ancak barışla, parlamento çatısı altında, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışı ile bir anlamda somutlaşmış oldu. Bahçeli’nin çıkışının şok’ları devam ederken, MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, Ankara’da düzenlenen “Bir ve Birlikte Hilale Doğru Türkiye Toplantısı”nda, Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısına ilişkin, “Bu iş, sanıldığından çok daha ciddi ve mühimdir”dedi ve ekledi, “Türkiye, terörle mücadeleye milyarlarca dolar harcamış bir ülkedir. Terör sona erdiğinde bu kaynaklar yatırımlara, istihdama ve refahın artmasına ayrılacaktır. Terörün bitmesi, sadece huzur değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma demektir” dedi.
Bir anlamda MHP yani Cumhur İttifakı, 40 yıldır toplumsal muhalefetin ağır bedeller ödeyerek ısrarla haykırdığı söylemlerin doğruluğunu kanıtlamış oldu. CHP önceki genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Helalleşmeliyiz’ söylemi de bir anlamda aynı kapıya çıkıyor. İktidarların yıllardır da Türkiye halklarına, emekçilerine çektirdikleri bu acımasız ve ağır yaşam koşullarından sorumlu olduklarını konusunda helalleşmelidir. Barış hemen şimdi
Sol’un ittifak anlayışı
Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem salvo ateşi altında. CHP 31 Mart seçimlerine giderken doğal olarak Sol’u Sosyalistleri de ziyaret ederek destek istedi. Ayrıca yıllardır kentte Zonguldak Demokrasi Platformu bileşenleri olarak tarif edilen yaklaşık 34 örgüt içinde CHP’den Sol Parti’ye, EMEK Partisi’nden Yeşil Sol’a, TİP’ten TKP’ye kadar irili ufaklı birçok dernek, odadan oluşan bir birlik var. Yani 31 Mart Seçimleri bu birlikle beraber alındı. Gel zaman git zaman, CHP bu birliğin dışında ve kendi politik kararlarıyla kenti yönetmeye başladı. İş böyle olunca , yani ortak kararlar, tartışma kültürü, katılımcılık, şeffalık olmayınca bu kez ittifak gibi görünen bu yapı ‘haklı’ olarak CHP Belediye Başkanı Tahsin Erdem’in yönetme ve karar alma yöntemine salvo ateşine başladı.
Doğrudur yanlıştır dan çok var olan gerek Demokrasi Platformu bileşenleri gerekse CHP’nin tutumu tartışılır duruma geldi.
Bunun ana nedeni ilkesel birliklerin değil, günün şartlarına uygun günlük, iktidara yönelik politikalarda güncel yan yana gelişler olarak yaşanan bu ‘adına birlik’ denilen ortaklıklar doğal olarak çatırdamaya, farklı tutumlar olarak sergilenmeye her zaman mahkûmdur. İlkesel birliğe tersinden en iyi örnek Cumhur İttifakı (AKP-MHP) ittifakıdır.
Dostlarımız; Siz hiç bu ittifakın en kritik ortamda dâhil, birbirleriyle kamuoyu önünde çatıştığı ya da MHP’li kadroların iktidara yönelik bir olumsuz refleksini gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü ittifak ilkeler üzerine oturtulmuş durumda. Bugün zaman yitirilmeden olduğumuz yeri, kurduğumuz ilişkileri ya da var olan birliklerimizi yeniden gözden geçirerek ‘ilkeli birlik’ çerçevesin de daha güçlü olmanın birlikte mücadele etmenin yolunu bulmalıyız. Yoksa un ufak olmak için çok zamanımız yok.
Devrek’te OSB girişimi
Sayfalarımızda yer verdik. Devrek’te Organize Sanayi Bölgesi için adım atıldı. OSB kentin ekonomik, sosyal, siyasal gelişimine ve kent insanının yaşamında önemli katkıları olacağı kesin. Özellikle Filyos (Vadi) bölgesindeki gelişmelerde sıkışmış durumda olan Devrek bu çıkışıyla daha bütünlüklü bir durumda konumlanabilir bunda diyecek bir şey yok. Fakat benim dikkatimi çeken konu yer seçimi. Yani OSB alanın merkeze yakın hatta ilerleyen sürede neredeyse kent merkezinin içinde yer alacak bir coğrafyada yer alması bana uyun gelmedi. Konuyu şehir plancıları, mimarlar, mühendisler toplum bilimcileri, çevreciler, siyasiler değerlendirmeli, çözüm önerileriyle birlikte kamuoyunu aydınlatmalıdır. Sağlıcakla

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
