30 Aralık 2024 Cumhuriyet Gazetesi

“TÜSİAD Başkanı Orhan Turhan: küresel ekonomik rekabeti belirleyen unsurlar yeşil ve dijital dönüşümle gelişen yapay zeka ve bağlantılı yeni teknolojilerin üretime entegre edilmesi ve verimliliğin artırılması ciddi bir yarış söz konusu.

Bizim de bir yandan ekonomideki acil sorunları çözerken bir yandan teknolojiye ve nitelikli insan kaynağına yatırım yapmamız, rekabetin gerisinde kalmamamız için oldukça önemli.

Plastik Sanayicileri Federasyonu Başkanı Ömer Karadeniz: Türk sanayisinin yüzde 90’ınını oluşturan KOBİ’lerimiz, üretim, tedarik ve satış sorunları yaşıyor. Yüzde 50’lere çıkan politika faizinin çekiciliği sebebiyle kaynakları(parasal sermayeyi) üretimden ziyade faiz getirisine yönlendirdi. İhracatımızın düşük kur sebebiyle küresel pazarda rekabet gücü azaldı.

CHP İzmir Milletvekili Rahmi Türeli’nin tespitleri:

Geçen yıl vergilerden vazgeçilen tutar, bütçe açığından fazlaydı. 2025 yılı bütçe açığı 1 trilyon 931 milyar lira öngörülmüş ama vazgeçilen vergiler tutarı 3 trilyon lira. Açık olmasaydı istihdam artacak, gelir dağılımı düzelecekti; faiz gideri ve enflasyon olmayacaktı. Ayrıca bütçe gelirlerinin yüzde 65’i KDV ve tüketim vergilerinden, yüzde 35’i ise servet ve gelirlerden sağlanıyor. Yani fakir ve açlık sınırında olan halk soyuluyor!

Karadeliklerden diğerleri ise şöyle: 2025 yılında Kamu Özel İşbirliği’yle yapılan yatırımlara(köprü, otoyollar, şehir hastaneleri ve çalışmayan havaalanları için 689 milyar lira ödeneceği öngörülmüş. Ödemeler döviz kuru artışı ile artabilecek. Bu 44 müteahhitten 37’si matrah beyan etmemiş, vergi vermiyor.

Kur korumalı mevduata 2023 yılında Merkez Bankası’nın yüklendiği zarar 830 milyar lira. 2024 yılında ise daha açıklanmadı ama yapılan hesaplara göre 300-350 milyar lira olabileceği tahmin ediliyor.

Şirket kârları 2024 yılında net olarak enflasyonun üzerinde gerçekleşmiş.

2025 yılında enflasyonun yüzde 30-35 olabileceği öngörülüyor.”  

Halkın vergileriyle oluşan bütçenin halka dönmemesi, bilimsel, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak ileri gidememesi; tersine ortaçağa doğru yönlendirilmesi büyük bir yıkımdır.

 Böyle bir gelişmenin engellenmesi için ne yapmalı? Buna uygun bir Anayasa ve yasalar yapılmalıdır önce. Böylece halkın yüzü ve gözleri bu tür bir geleceğe dönecek 85 milyon vatandaş birbirini bu alanlarda zenginleştirecek ve güzel insanların olduğu bir toplum yaratmış olacağız.  

Bunun için önce güzel bir anayasa(Toplumsal sözleşme) yapmalıyız. Buna örnek 1961 Anayasasıdır. 1961 Anayasası çok sosyal ve bilimsel bir anayasa olduğu için bizler(bugün 60-80 yaşlarında olanlar çok güzel eğitimler aldık, bugüne karşın çok sosyal bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşadık. Sonra ne demişti öğretmenim: sizden sonra sizin gibi öğrenciler gelmedi. Çünkü, 12 Mart 1971’in Gen. Kur. Başkanı Memduh Tağmaç ne demişti: “bugünün halkının sosyal ve kültürel gelişmesi, ekonomiyi geçmiştir; bu tersine çevrilmeli, ekonomi önde gitmeli sosyal ve kültürel gelişme arkadan gelmeli… İşte o günden beri ekonomi önde gidiyor, sosyal ve kültürel gelişme arkadan geliyor; bizde halk olarak hiç ileri gidemiyoruz, olduğumuz yerde dönüp-durmak zorunda kalıyoruz.

22 yıldır ise buna bir de din eğitimi eklendi; din önde, arkasında ekonomi ve ekonominin arkasında bilimsel, sosyal ve kültürel gelişme geliyor. Her şeyimiz dine ve ekonomiye endeksli hale geldi.

Olaya başka bir gözle baktığımızda bu gelişmelerin de çok çarpık olduğunu görüyoruz. Çünkü sistem kapitalizm olduğundan din de, ekonomi de, bilimsel, sosyal ve kültürel gelişme de kapitalizme endeksli, paranın kontrolüne geçmiş oluyor.

Gelelim bütçenin çarpıklıklarına:

Yıllık devlet bütçeleri kanun niteliğinde olduklarından kanun gibi işlemlere tabidirler. Bunun için muhalefet diğer kanunlar için Anayasa Mahkemesi’ne başvurup iptal edilmesini ve ya düzeltilmesini istediği gibi “bütçe kanununu” da Anayasa Mahkemesine getirebilir ve gereken istemlerde bulunabilir. Çünkü uzun yıllardır TBMM’den geçen bütçe kanunları Anayasaya aykırıdır; hukuki, sosyal ve adil değildir. Halkın ödediği vergiler adil değildir; aza gelirli ve yoksul halkımız çok, zengin ve çok gelirli halkımız ise az vergi vermektedir.

Buna rağmen bütçe gelirleri halkın ekonomik, bilimsel, sosyal ve kültürel gelişmesine değil faydasız betonlara, ne olduğu bilinmeyen alanlara, sosyal ve dinsel geriliği besleyen şekilde harcanmaktadır. Toplum sosyal ve kültürel olarak ilkçağa doğru yol almaktadır.

Neden acaba? Çünkü robotlar ve yapay zekâlı metal varlıklar gelecek, eğitimli insanlara ihtiyaç kalmayacak. Halk, devlet ve robotlar ne verirse onu yiyecek, onu tüketecek.

Hazır mısınız?  Kabul ediyor muyuz?   


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.