1 Nisan 2025 Cumhuriyet Gazetesi

BİLİM İNSANI Prof. Dr. MEHMET HABERAL

Üretmeyen aç kalır

Başkent Üniversitesi kurucusu, bilim insanı Prof. Dr. Mehmet Haberal, organik tarım ve hayvancılığın “Türkiye’nin milli güvenlik sorunu” kadar önemli olduğunu belirtiyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Enstitüsü’nü de kuran Haberal, meyve, sebze üretiyor. Ticari amaç gütmeden bu konuda çalışmalara devam eden Prof. Haberal, Avrupa Birliği ülkelerinin bütçeden tarıma yüzde 40 pay ayırdığına dikkat çekerek, 2050’de dünya nüfusu 9.5 milyara ulaşacağını, günümüzde 1 milyar insanın açlıkla karşı karşıya olduğunu belirtti.

Haberal, “Bu tablo karşısında ülkelerin tarımdaki verimi en az yüzde 60 artırması gerekiyor. Gelecek 30 yılda bunu artırmazsak dünya gıda savaşlarıyla karşı karşıya gelecek” diye konuştu.

Peki, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar ne diyor?

“Tarımda çalışan nüfusun yaş ortalaması 59’a yükseldi. Çalışan nüfusun yüzde 82’si erkek, yüzde 18’i kadın. 8-32 yaş arası çalışan nüfus yüzde 5, 2054 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 azaldı. Genç nüfus tarıma yönelmeli, desteklenmeli,” diyor.

Demek ki Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın önerileri ile tarımda yaşanan yaşanacak gelişmeler örtüşmüyor. Tarımsal üretim artacağına azalacak; tokluk seviyemiz artacağına açlık çeken nüfusumuz artacak..!

Neden tarım sektörü desteklenmiyor; aksine destek olarak verilmesi gereken tutarlar gecikerek ve azaltılarak ödeniyor devlet tarafından. Diğer taraftan büyük ve toplam 50 bin şubeli marketlerin egemenliği, baskısı, tekelleşmesi de var en büyük sorun olarak. Yani bu büyük tekeller tarımı desteklemiyorlar; aksine köstekliyorlar. Sanki devlet de bu kösteklemeyi destekliyor, görmezlikten geliyor.

Tarımın iyileştirilmesi için önerilerimiz şunlar:

  1. Bütün köylere bir tarım kooperatifi kurulmalı,
  2. Üretimin sağlıklı, verimli olması için gereken bilgi ve maddi destekler sağlanmalı,
  3. Bölgesel kooperatif birlikleri kurulmalı,
  4. Ürünlerin pazarlamaya hazır hale gelmesi için teknolojik işletmeler kurulmalı,
  5. Süper marketlerin şube sayıları 100-200 seviyesinin üzerine çıkarmamaları için yasal kurallar getirilmeli,
  6. Türkiye’deki her mahalleye bir tüketim kooperatifi kurulmalı,
  7. Üretimin artması için arazi toplulaştırılmaları hız kazanmalı (Buna Karadeniz Bölgesinde çok ihtiyaç var). 

Sanayici dönüşüm için etkin politika bekliyor.

Dünyada teknoloji devrimi yaşanırken Türkiye’de ekonomik krizlerle bunalan sanayici dönüşüm sorunu yaşıyor.

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı SeyitArdıç, “sanayi devriminin yeni aşamasının “yapay zeka, yenilebilir enerji, döngüsel ekonomi ve biyoteknoloji gibi alanlarda gerçekleştiğine işaret ederek, küresel ekonomide lider olmak içim bu dönüşümü iyi okumak gerektiğini bildirdi.

Ardıç şunları söyledi: “Yenilikçi düşünceye, dijitalleşmeye ve sürdürebilirliğe öncelik vererek küresel rekabet gücümüzü artırmak zorundayız. Türkiye’miz üretim gücünü çağın gereklilikleriyle birleştirerek dönüşüm sürecini fırsata çevirebilecek, yüksek teknolojide öncü olan Ankara başta olmak üzere, güçlü üretim altyapısı ve beşeri sermayesiyle bu dönüşüme liderlik edebilecek potansiyele sahip. 2030 Sanayi ve Teknoloji Belgesi bu kapsamda önemli bir yol haritası. Bunun için etkin ve kararlı politikalar uygulanması gerekir.”

İşte başka bir öngörü ve gelecek planlaması!

Peki devlet(yasama, yargı ve yürütme) bir bütün olarak bu hedefler hakkında ne düşünüyor? Böyle bir dünya geleceği planları var mı? Kısaca yanıt verirsek; yok!

Eğitim en alt kattan en üst kata kadar olumsuz yönde yönetim ve denetim altına alınmış! İlk ve orta okullarda, liselerde eğitim çağdışı bir felsefeyle dinselleştirme yoluna gidilmiş; bilimsel eğitimden olabildiğince kaçınılmaya çalışılmıştır. Eğitime ayrılan bütçe oranı 100 yıllık Cumhuriyet döneminin en az seviyesine düşürülmüş; okullarda bakım ve temizlik yapacak kadrolar en aza indirilmiş, sözleşmeli öğretmen alımları çoğaltılmış, ücretleri düşürülmüştür. Bir de tüm çalışanların olduğu gibi velilerin gelirleri açlık seviyesine düşürülmüş, okula gidecek araçlardan, kitap alacak varlıklardan, gereken giyim ve kuşamdan mahrum bir genç nesil ortaya çıkmıştır!

Bir diğer sorun, tüm genç eğitimlilerimize çok düşük ücretler verme ortamı yaratılmış, gençlerin onur ve gururları göz önüne alınmadığı için eğitimli gençler yurt dışına gitmeye başlamışlar, 30 bin doktorla birlikte 600 binden fazla yetenekli genç ülkeyi terk etmiştir!

Böyle mi yapay zekayı yöneteceğiz, biyoteknolojiye, yenilebilir enerjiye ve döngüsel ekonomiye ulaşacağız?

Peki, döngüsel ekonomi nedir? Avrupa Birliği’nin yüksek sıcaklıkları, kuraklıkları ve iklim değişikliğini en aza indirmek için üretimden tüketime denetim yaratılması ve tüketim maddelerinin atıklarının tekrar üretime kazandırılmaya çalışılması. Peki, bu konuda AB ülkeleri 30 yıldır çaba sarf ederken bizim devlet ve belediyelerimiz neden kıllarını kıpırdatmadılar? Hemen yarın başlasınlar…

Yenilebilir enerji neydi? Toprağın altıdaki maddeler hariç tüm kaynaklar; hidro, jeotermal, güneş, rüzgar, odun, bitki artıkları, biyokütle, ve dalgalar. Yolu açık olsun!

Biyoteknoloji nedir? İnsanların biyolojik hayatının sağlığını iyileştirmek için yapılan sağlık çalışması ve üretim demektir. Yolu açık olsun!

Yapay zekaya gelince! Bu konu kafamı çok karıştırıyor? Robotlar gelecek, insanlar(insanlık) nereye gidecek? İnsanlara çok faydası olacaktır ama insanlığın gelişmesini destekleyecek mi, yoksa köstekleyecek mi? İnsanlığın evrenbilim yolunda yaşamasını ve gelişmesini sağlamak üzere var olsunlar ama aksi takdirde gelmesinler. Bunun için satın alma yolunda izin ve karne çıkarılsın, serbest olmasın diye düşünüyorum.

Bu yolda kapitalizmden çok korkuyorum. Kapitalizmle birlikte robotlar dünyaya ve insanlığa çok zarar verecekler diye düşünüyorum… Çünkü kapitalizm varsa insanlık yok!


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.