Emek Partisi Zonguldak İl Örgütü, 13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan ve cumhuriyet tarihinin en büyük işçi katliamı olarak hafızalara kazınan Soma Faciası’nın 11. yılında bir basın açıklaması yaptı. 301 madencinin hayatını kaybettiği bu cinayet, özelleştirme, taşeronlaştırma ve kâr hırsının emekçilerin yaşamı pahasına nasıl bir düzen kurduğunu tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Aradan geçen 11 yıla rağmen sorumluların yargı önünde hesap vermemesi, adaletin sağlanmaması ve işçi güvenliğinin hâlâ bir maliyet kalemi olarak görülmesi, yaşadığımız düzenin işçiden yana değil, sermayeden yana işlediğinin acı bir göstergesidir. Emek Partisi olarak, bu düzenin karşısında, işçi sınıfının hakları ve can güvenliği için mücadeleyi büyütmeye kararlıyız. Diye ifade etti

Açıklamada şu görüşler dile getirildi

Bundan tam 11 yıl önce, Manisa’nın Soma ilçesinde cumhuriyet tarihinin en büyük işçi katliamı meydana geldi. Özelleştirme kapsamında kamudan Soma Kömür İşletmeleri AŞ’ye satılan maden ocağında 301 işçi, sermayenin kâr hırsı nedeniyle hayatını kaybetti. Soma Kömür İşletmeleri AŞ patronu TKİ’nin 130 dolara çıkardığı kömürü 23 dolara çıkarmakla övünüyordu. Özelleştirme, rödovans, kâr ve üretim baskısı Soma katliamına yol açtı. Soma Davası da sınıf savaşı kesiti oldu; sorumlular cezasızlık zırhı ile korundu, madencilerin avukatları hala tutuklu. Bu katliamın hemen öncesinde dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, şirketin ileri teknoloji kullandığını anlatırken, Soma’da sık sık meydana gelen iş kazalarının araştırılmasını isteyen önerge AKP’li milletvekilleri tarafından reddedilmişti. Dönemin siyasi sorumluları ise hesap vermedi. 28 kamu görevlisinin yargılandığı davanın beşinci duruşmasında ise 16 sanığa 5’er ay, 2 sanığa ise 6 ay 7 gün hapis cezası verildi, 10 sanık ise beraat ettirildi. Hayatını kaybeden madenci ailelerinin adalet arayışı 11 yıldır nihayete ermedi, patron öldürdüğü işçi başı 6 gün hapis yattı, hak yerini bulmadı. Soma katliamının ardından “Ölüm bu işin fıtratında var” diyen dönemin Başbakanı Erdoğan, katliama davetiye çıkaran sermaye yanlısı kararların altında imzası olan ve hala iş cinayetlerindeki yargıdaki cezasızlık sisteminin kurucusudur. Ermenek, Şirvan, Bartın, İliç… Özelleştirme, rödovans, kâr hırsı, denetimsizlik, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması, kamunun özel sektör gibi yönetilmesi (maliyet hesapları, Sayıştay raporlarının rafa kaldırılması, vb.) ve cezasızlık zırhı nedeniyle AKP’li yıllarda en az 2100 madenci iş cinayetlerinde öldü!

Soma’da Ermenek’te gelmeyen adalet; Büyük Coşkunların önünü açmıştır!

Tıpkı Soma Katliamında olduğu gibi Beşiktaş’ta 29 işçinin öldüğü yangında, aydınlatmalarının çalışmadığı, yönlendirme levhalarının olmadığı, söndürme sistemi ve yangın dolaplarının çalışmadığı tespit edilmişti. Büyük Çoşkunlar Havai Fişek Fabrikasında bugün Yargıtay’dan dönen davası görülecek, daha işçilerin ceset parçaları toplanmadan patrona moral olsun diye MÜSİAD’ın toplantısına giden AKP’li vekilleri bu davaya patronun olası kastla yargılanması için de bekliyoruz.

Soma’da kamu kurumlarının sorumluluğunu yok sayan, maden şirketin sahiplerinin suçunu hafifleten yargılama süreci sonunda sorumlulara adeta göstermelik cezalar verilmiş, iktidar tarafından çıkarılan infaz indirimleriyle de sorumlular, suçlular ve katiller neredeyse hapis bile yatmadan serbest kalmıştır.

Yeni katliamlara davetiye çıkartan cezasızlık pratiğinden derhal vazgeçilmeli ve işçi cinayetlerinde ve yaralanmalarında cezalar ağırlaştırılmalıdır.

Özelleştirme ve taşeron çalışma; işçilerin sağlığına da güvenliğine de zararlı!

Soma’da bilirkişiler katliamın temel nedeni olarak yönetimsel tercihlerle ortaya çıkan üretim zorlaması ve altyapı yatırımları yapılmadan işçilerin çalışmak zorunda bırakıldığı koşulları ortaya koymuştu. Özelleştirme süreçleri, denetim mekanizmasının devreden çıkarılması ve ardından istihdam yapısının değiştirilmesiyle güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerinde artış yaşandı.

Özelleştirmelerin ardından işçi sağlığı ve güvenliği uygulamalarında da sermayeden yana ve işçiyi değil iş sürekliliğini önceleyen değişimler yaşandı. Özelleştirilen iş yerlerinde özel sektör işverenlerinin, maliyetlerini azaltmak için işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaktan kaçınmaları, gerekli iş güvenliği mühendisi ve iş yeri hekimini çalıştırmamaları dolayısıyla hastalık, yaralanma ve ölüm riskleri de artmıştır.

Gerçek bir denetim için birleşelim!

Tek adam yönetimi ve sermaye güçleri, Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı çerçevesinde uyguladıkları sömürü ve baskı politikalarını saldırganlık dozunu artırarak sürdürüyor.

Ucuz emek gücüne dayalı yoğun sömürü, yeni hak gaspları, vergiler ve zamlarla yerli-yabancı tekellerin yüksek kar ve rantlarını garanti altına almak için izlenen Erdoğan-Şimşek programından vazgeçilmeyeceği, sermaye ve iktidar cephesi sözcüleri tarafından her vesileyle dile getiriliyor.

Bugün emek sürecinin kapitalist denetimi, işçi sağlığı ve güvenliği için gereken harcamaları kısarken; üretimi ve verimliliği artırarak daha fazla kâr elde etmek üzerine kuruludur. İşçilerin canına kasteden Soma düzeni, işçiler üzerindeki baskı ve sömürünün yoğunlaştırılmasının hesabını yapmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerçek anlamda sağlanması ve daha iyi çalışma koşulları için işçiler, emek süreci üzerinde doğrudan denetim sağlayarak, can güvenliklerini, sağlıklarını ve geleceklerini kendi ellerine almalıdır!

İşyeri komiteleri yoluyla işçiler üretimin her aşamasında denetim yapma, söz ve karar sahibi olmalıdır!

Sömürüye son, kahrolsun kapitalizm!

Emek Partisi olarak, 13 Mayıs vesilesiyle hayatını kaybeden madencilerimizi saygıyla anıyor, adalet mücadelesinin peşini bırakmayacağımızı belirtiyoruz. “


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.