Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), kent gündeminin ve siyasetinin en üst sıralarındaki yerini koruyor. Geçmişte 40-50 bin işçinin çalıştığı dönemlerde olduğu gibi, bugün de kentin gelişmesinde olduğu kadar, gelişememesinde ve dönüşememesinde de belirleyici bir aktör konumunda.

Taşkömürü yalnızca bu bölgede üretildiği için, geçmişte kent, Avrupa şehirlerine benzer çok kültürlü bir yapıya kavuşmuş; sanayi ve enerji alanlarında yön verici bir merkez hâline gelmişti. Ancak bugün, hantal ve kastlaşmış yapısıyla TTK, geçmişin olumlu mirasından beslenmesine rağmen kendini geleceğe taşıyamıyor. Teknik, ekonomik ve sosyal anlamda bir dönüşüm sağlanamıyor.

Örneğin, yeraltında hâlâ büyük kömür rezervlerinin bulunması, sanayide ve küresel ölçekte kömürün önemini artırmıyor; aksine, her geçen gün bu önem daha da azalıyor. Bu durum, yerüstünde çağın ruhuna uygun, üretim zincirine yeni değerler katacak ürünlerin ortaya çıkmasını da engelliyor.

Kent bürokrasisi ise hâlâ seçim vaatlerini ve siyaset tarzını TTK üzerinden, yeraltına işçi alımı vaadiyle şekillendiriyor. Oysa bunun ötesine geçip yaratıcı, güncel ve cesaretli bir dil kullanılmalı. Ne var ki, mevcut yapıda bunu söylemek bile cesaret istiyor.

Dünyada katı yakıt kullanımının sona yaklaştığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle, küresel gelişmelere ayak uyduracak yeni teknolojilerin ve üretim alanlarının teşvik edilmesi gerekiyor. Ancak biz hâlâ dar kent ilişkilerine sıkışmış, geleneksel davranış kalıplarını aşamayan bir hâlde umutsuzca çabalıyoruz.

Genel tartışmalarda, kömürden çıkış süreci öncesinde gündeme gelmesi gereken iki temel öneri yıllardır konuşuluyor ama bir türlü kent gündemine giremiyor.

Bunlardan ilki, mevcut sıkışmışlığı aşmak adına KOK fabrikasının yeniden kurulması ve üretim bandının canlandırılması. İkincisi ve belki de daha önemlisi, Maden Makinaları (Merkez Atölyesi) gibi üretim alanlarına yatırım yapılarak bu alanların daha verimli ve teknolojik gelişimin merkezleri hâline getirilmesi. Böylece, kamu eliyle yeraltında üretim daralırken, yerüstündeki bağlı kuruluşlar güçlendirilip geleceğe taşınabilir.

Bu sayımızda da gördüğünüz gibi, GMİS Genel Başkanı Hakan Yeşil, TTK’da bazı ayaklarda eksiklikler olduğu için üretimin durdurulacağı yönündeki iddialara ilişkin basına açıklamalarda bulundu. Şöyle dedi:“MAPEG ve Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin rutin kontrolleri bulunuyor; ancak üretimin durması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir.”Yani TTK kapanıyor mu, kapanmıyor mu? Bu belirsizlik ve sürekli gündem olması, kent insanının geleceğe dair umudunu törpülüyor.

Bu nedenle yukarıda sıralanan önerilerin artık ciddiyetle tartışılması ve kararlar alınması, benzer tartışmaların da önüne geçecektir.

Ancak tüm bu süreçlerde işçilerin söz ve karar mekanizma larında temsil edilmediği sürece, GMİS Genel Başkanı’nın açıklamaları da havada kalmaya mahkûmdur. İnandırıcılığı da tartışılır hâle gelir.

Bu nedenle GMİS yönetimine büyük sorumluluk düşüyor.

Bugünlerde yürütülen TİS (Toplu İş Sözleşmesi) görüşmelerinde sadece ekonomik ve sosyal talepler değil, aynı zamanda yönetimde söz sahibi olunmasını sağlayacak maddeler de masaya getirilmelidir.

Aksi takdirde, TTK yönetiminin ve siyasi iktidarın atacağı adımlara yalnızca seyirci kalınır.

Oysa yapılması gereken, kentin ve TTK’nın geleceğinde söz sahibi olabilmek için—tıpkı Amelebirliği örneğinde olduğu gibi—TTK yönetiminde işçi temsilcisinin yer almasını sağlamak ve bunu yasal güvence altına almaktır.

Hakan Yeşil ve yönetimi bunu başardığı zaman, TTK’nın üretim bandının nasıl olması gerektiği, hangi alanlara yatırım yapılacağı ve önceliklerin ne olacağı konularında, en az bir mühendis ya da yönetici kadar söz sahibi olabilir. İşte o zaman, yalnızca kendi içinde bir sınıf olmakla kalmayıp, bu rolünü aşarak kent ve toplumsal gelişim için öncü bir güce dönüşebilir.

Aksi hâlde, siyasetçilerin iki dudağı arasında kalan, gerektiğinde boyun eğen ama gücü yettiğince direnmeye çalışan bir yapıdan öteye geçilemez.

Dün kenti kent yapan nasıl emek ve üretimse, bugün de bu üretimin dönüşmesi, gelişmesi ve çağın gereklerine uygun bir yöne evrilmesi; ancak cesaretle, yönetimde söz sahibi olunarak ve üretimden gelen güç kullanılarak mümkündür.

GMİS Genel Başkanlığı, ancak böyle bir dinamizmle anlam kazanır ve geleceğe yön verir.

Sağlıcakla kalın.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.