
Yüzeysel anlamlarda asılı kaldığımız sürece, anlam dünyasının derin yapılarına inmekte zorlanırız. Bu, bazen istesekte gerçekleştirebileceğimiz bir durum değildir; iki şeyi bize şart koşar: Açıklık ve empati. Açıklık, dünyalarımızın pencerelerini karşılıklı olarak -en azından- aralamayı gerektirir. Empati ise anlayabilmeyi, o pencereden içeriye kırmadan, dökmeden girebilmeyi.
Mezunlarından olduğum Kdz. Ereğli Lisesiˈnin bir açık hava toplantısında adı geçince, 70ˈlerin başında beden eğitimi dersimize giren Suat Yazıcı’nın da aramızda olduğunu anladım. Yanılmıyorsam 2023 yılı yazında, 1973-1974 ders yılından bu yana ilk kez karşılaşıyorduk kendisiyle. Daha sonraki konuşmalarımızda anılarını yazacağını söylemişti. ˈHayat Bir Nefestirˈ başlıklı kitap, geçen yılın Aralık ayında okurlarla buluştu. Uzakta yaşamam nedeniyle kitabı Mayıs ayında edinebildim ve kitap üzerine düşüncelerimi yazmam da yoğunluk nedeniyle, bu tarihe sarktı.
Değerli hocam Suat Yazıcıˈnın yaşam öyküsünden bize sundukları, Zonguldakˈın Kozlu ilçesinin, o zamanki adıyla (E.K.İ.) Ereğli Kömürleri İşletmesi’nde başlıyor. Burada çalışan bir işçinin çocuğu olması, kitabın akışından çıkaracağımız üzere, onu çevresindeki ezilen aile çocuklarına yaklaştırdığı gibi, çevresindekileri de ona yaklaştırmıştı.
Kozlu deresinin 1955 yılındaki doğal ˈtaşkınlığıˈ, dere yatağındaki yoksul evlerini suya gömmüş, Yazıcı ailesi ise tesadüfen kurtulmuştu. Aile, bir yandan ˈdoğalˈ felaketlere, diğer yandan II. Dünya savaşı sonrası ˈkıtlık yılları’nda yaşanan yoksulluğa karşı hayatta kalma mücadelesi vermekteydi.
Babasının, yeni kurulan E.K.İ. Zonguldak lavuar (Fransızca lavoir) tesislerine gelmesiyle, aile de Zonguldakˈa taşınmak zorunda kalmıştı. Burada, Kozlu’dayken annenin dikiş dikerek ev bütçesine sağladığı katkıya, küçük Suat de, Zonguldak sokaklarında limon, simit satarak dahil olmuştu. Suat Yazıcı, Muammer Bülent Aytan adlı bir avukatın yanında çalışmaya başlamakla, kendi söylemiyle, ‘gerçek çalışma yaşamınaˈ adım atmıştı. Yardımcı olduğu Yılmaz Aytanˈın kitapçı dükkanı, Yazıcı için okuyup gelişebileceği ortamı sağlamıştı. Ailede yaşanan ayrılık, o zamanlar anne tarafının yaşadığı, daha sonraları Yazıcı’nın yaşamını sürdüreceği Kdz. Ereğli ile ilk ilişkilerin kurulmasına vesile olmuştu.
Suat Yazıcı’yı ilginç kılan, onun iyi bir öğretmen olmasının yanında, aynı zamanda iyi bir koşucu olmasıydı. Futbol ile başlayan spor yaşantısı, dönemin Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi Beden Eğitimi Öğretmeni Can Polat Pamayˈın özendirmesiyle maraton koşuculuğuna evrilmişti. Yerel koşulardaki başarılarıyla kendini sürekli ileriye taşımaya başlamıştı. Yazıcı, bu dönemde kendisine destek ve yol gösterici kişileri, C.P. Pamay ve Kemal Köksal’ı kitabında saygıyla anmaktadır.
Azimle ve kararlılıkla antrenman yapan Yazıcı, adını daha fazla duyurmuş, çok kısa zamanda Atletizm Federasyonu listelerinde yer almaya başlamıştı. Genç Milli ve Türkiye Kros Genç Milli takımlarına seçildi. 68ˈin Mart ayında yapılan 13. Balkan Kır Koşusu Şampiyonası sürecinde, düşüncesizliğin şampiyona öncesi yarattığı organize bozukluğu nedeniyle yaşanan takım başarısızlığını ayrı tutarsak, uluslararası başarılar arka arkaya gelmeye başladı: Saray Bosna’da 3000 metrede dördüncülük, Avusturya / Klagenfurt am Wörtherseeˈde 1000 metrede üçüncülük…
Yoksulluk nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesiˈne girme şansını kaybeden Yazıcı, önce İstanbul Üniversitesi Hukuk’ta öğrenimine başlamış, daha sonra İstanbul Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümüˈü kazanarak oradan beden eğitimi öğretmeni olarak mezun olmuştur.
Suat Yazıcı, Kdz. Ereğli’deki öğretmenlik yaşantısında da farklı bir profil sergilemiştir. O, öğrencilerine, doldurulması gereken boş tenekeler olarak değil, arkadaş olarak yaklaşmıştır. Okul içinde ve dışında bu ilişkileri sürekli kılmıştır. Öğretmen-öğrenci arasında korkuya dayalı saygı inşa etmek yerine, dostluğa dayalı saygı inşa edebilmiştir.
Kitap boyunca geçen kişi adları, Zonguldak, Kozlu ve Ereğliˈde yaşayanların kendine, belki de o yönlerini bilmediği bir çok tanıdık bulabileceği anlar yaşatacaktır. Bunlardan bazıları birilerimizin öğretmeni, antrenörü, komşusu, akrabası, arkadaşı olacaktır. Yer adları da hatırlayanları çok eskilere götürcektir. Öğrencilikten öğretmenliğe… Kozlu Cumhuriyet İlkokulu, Zonguldak Çelikel Lisesi, (İstanbul Eğitim Enstitüsü), Kdz. Ereğli Lisesi, Kdz. Ereğli TED Koleji, Kdz. Ereğli Anadolu Lisesi.
Tanıdık adlar geçince, ben o eskiye, çocukluğa, gençliğe gitme hallerini yaşadım. Şendağ kardeşler (Fatma ve Mustafa) Nimet İlkokulu’nda sınıf arkadaşlarımdı. Maksude Çubukçu ise, 70ˈlerin sonunda, Hükümetler değiştikçe gönderilip getirilen, devrimci düşüncelerim nedeniyle de beni sevmeyen lise müdürümüzdü.
Burada iki noktayı belirtmem gerekir: Yazıcıˈnın yakın tarihe bakış açısını benimsemiyorum. Bir yakın tarih tartışmama tanık oldu. Sonrasında yaptığımız ikili konuşmada beni daha iyi anladığını hissettirdi. Ben o tartışmada kendi dünya penceremi aralamıştım aslında, o bu pencereden içeri, insanların yaşam ve kültür ortamlarını iyi gözlemlemiş biri olarak girdi. Ben de, onun bu kitap aracılığıyla araladığı penceresinden girmiş oldum, empati kuruldu. İyi insanlar yaşamda bir şanstır!
Diğeri ise İsmet Sezgin! Kısa dönem (1969-1971, bir yıl beş ay) Gençlik ve Spor Bakanlığı yapan İsmet Sezgin, Yazıcı üzerinde iyi bir izlenim bırakmış olabilir. Aydın’ın değişmez milletvekillerinden (7 kez MV) olan bu kişinin İçişleri Bakanlığı döneminde (1991-1993) en az 47 kişi gözaltında kaybedilmiştir. Gözaltında kaybetme gibi bir insanlık suçu işleyen, sorulduğunda ise, ˈkayıp değil, firar etmişlerdirˈ gibi alaycı bir edayla karşılık veren İsmet Sezginˈi ve yaptığı kötülüklerde onun önünü açan devlet aklını asla affetmiyorum.
Kitabın elli bölüm halinde biçimlendirilmiş olması okumayı kolaylaştırırken, kitapta yer alan fotoğraflar da Yazıcıˈnın yaşam öyküsüne, bir film şeridinde olduğu gibi, dahil olmamızı sağlıyor. Kitaptaki yazım hataları, eseri yayına hazırlayanların özensizliğini gösteriyor. Oysa düzeltmeleri yapmaya gönüllü olmuştum.
Kitabın adı neden mi ˈHayat Bir Nefestirˈ? Bu başlık, yazarın kitabın sonunda anlattığı dramatik bir olayla bağlantılı. Bunu bulmayı ise okurun merakına bırakıyorum.
Ayrıca, Zonguldak’taki arkadaşlara duyurumdur: ˈZonguldaklı Yazarlar-Zonguldakˈı Yazanlarˈa Suat Yazıcı adı eklenmelidir.
(*) Suat Yazıcı, Hayat Bir Nefestir, Barış Kitap, Birinci Baskı: Aralık 2024 – Ankara
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
