Bir gün, köy mezarlığımızda yatan Basri Ağabeyimin ailece çok zor şartlardayken İTÜ’de okuyarak nasıl mühendis olabildiğini düşündüm.
Ulusal Kurtuluş Savaşındaki vahim durumlar aklıma geldi. Ülkeyi kurtarma mücadelesinde Ankara Meclisi için Zonguldak önemli bir stratejik bölgeydi. Karadenizin tek kömür bölgesi ve limanı olması yanında; Ankara Büyük Millet Meclisi için büyük bir gelir kapısı ve işçi mıntıkasıydı. Ankara’nın elinde askeriyeden veya Ankaraya gelenlerden 7 kişilik mühendis kadrosu bulunuyordu.

Ankara’daki durumu şu şekilde anlatıyor kitaplar:
“Meclis yeni kanunlar yapacaktı ama hukuk mezunları parmakla gösteriliyordu. İdadi mezunları da öyle. Madenler yabancılardan alınacaktı da., maden mühendisi yoktu. İşte bu koşullarda faaliyete geçildi. Ankara’da bir ‘Maden Mektebi’ açıldı. Rüştiye mezunları bile kabul edilerek kısa bir eğitimden sonra ellerine ‘maden mühendisi’ diploması verildi. Zonguldak’a şuraya buraya gönderdiler.”
İttihat Terakki’nin Avrupa’ya gönderdiği talebelerde Kurtuluş Savaşına katılmak için Ankaraya geçmeğe başlayınca biraz rahat bir nefes aldı Ankara Büyük Millet Meclisi.
Havzaya Esat Kerimoğlu’nu gönderdiler. Esat Kerimoğlu tahsilini İstanbul’da Vefa İdadisinde yapıyor, Bilahare Belçikaya giden Kerimoğlu, Liége Üniversitesinde Madeniyat Şübesinde okumuş ve Birinci Dünya Savaşında ülkeye dönmüş. Ankara’ya geçer geçmez Zonguldak Maden Dairesi müdürlüğüne tayin edilmiş. Sonraki süreçte Türkiye Cumhuriyeti madenciliğinin dayanak noktası olmuştur.
Atatürk 1924 den sonra, ülke ekonomisinin yettiği kadar Avrupa’ya talebe gönderdiği gibi, hazırladığı kanunlarla, kamu kuruluşlarına, özel şirketlere ve Ticaret ve Sanayi Odalarına Avrupa, Rusya ve Amerika’ya yüksel tahsil için talebe göndertmişti.
2014 yılında 445.365 oluyor ülkenin mühendis sayısı. Maden mühendisleri sayısı ise 14.187 ye ulaşmış, şimdi ne kadar maden mühendisimiz var bilmiyorum. (Madencilik Bülteni, Ocak, Şubat, Mart 2014)

Mezarlığın ana kapısından aşağı doğru inerken sola doğru ilk sapaktan aşağıda yolun sağında eski tip bakımsız ve kayboldu-kaybolacak bir mezar görürsünüz. Yakında onu yok sayıp yerine başka bir mezar açarlar. Mezarın başlık taşında: “Genç Yaşta Çok Sevdiği Mesleği Uğruna Vefat Eden Y. Maden Müh. Mustafa Ahı’nın Ruhuna Fatiha- 1326- 1951” Yazıyor.
Kimdir neden ölmüştür merakıyla kayıtlara baktım, sadece 1936 yılı “Maden” dergisinde; – Mustafa Ahi: 383 No.lu ocak mühendisi. Kozlu Kömür İşleri T. A. Ş, şeklinde bir bilgi var.
Mustafa Ahi ismine 20 yılı aşkın bir süre hiç bir yerde rastlayamadım. En son bir maden dergisinin kapağında “Musta Ahi’yi kaybettik” başlıklı bir yazı ilişti gözüme. Yine bir araştırmadır başladı. Milli kütüphanelerde, Maden Mühendisi Odalarında, Üniversite arşivlerinde yine bir iz yoktu. En son Ankara’da bir arkadaşımdan yardım istedim. O yakaladı, ‘Maden’ dergisinin izini. Dergi Konya’da üniversite kütüphanesinde vardı. Konya’ daki yoldaşlarım Ercihan Ağabeye söyledim derginin künyesini. Bir hafta sonra dergi elimdeydi. Kimse anlayamaz nasıl sevindiğimi. 75 yıldır mezarına kimsenin uğramadığı maden mühendisinin Türk madenciliğine hizmetini ortaya çıkarmak ve araştırmak görevimizdir zaten. Dergide ki yazı:
“Ecel kıymetli meslektaşlarımızdan Maden Yüksek Mühendisi Mustafa Ahi’yi de aramızdan almış bulunuyor.
1908 senesinde Şarkışla’da doğan Mustafa Ahi, 1930 yılında Yüksek Maden Mühendis Mektebini bitirdikten sonra, Belçika’da stajını ikmal etmiş ve Kömür Havzasında hayata atılmıştır. Sırası ile; Fransızların Ereğli Şirketinde, Kömüriş’te ve muhtelif madenciler yanında çalışan Mustafa, 1940 senesinde Füzyona müteakip Etibank’a intisap etmiş ve Ereğli Kömürleri İşletmesinin, hemen bütün bölgelerindeki ocaklarda, feragatla hizmet görmüştür. Son defa Kilimli Bölgesinde İstihsal Başmühendisi iken tutulduğu hastalıktan kurtulamayarak, genç denecek yaşta hayata gözlerini yummuştur.
Mustafa Ahi dürüst, çalışkan, namuslu feragat sahibi ve tertemiz ahlaklı bir insandı. Hayatta kimseyi incitmemiş olan meslektaşımızın, matematik alanındaki müstesna kabiliyeti, hocaları ve arkadaşları tarafından her zaman taktirle anılmıştır. 21 Senelik mühendislik hayatında, amirleri ve maiyyeti üzerinde bıraktığı iyi tesir hiç unutulmayacaktır. Vefatı günü, toplanmış bulunan Maden Teknisyenleri, cemiyetin kongrelerini başka bir güne tehir ederek son rasimeyi (tören) ifa etmek üzere, cenaze törenine katılmaları da bunun bariz bir delili ve büyük bir kadirşinaslık eseridir.
Cenazesi, Havzanın her tarafından gönderilen çelenklerle, meslekdaşları ve kendini seven çok kalabalık bir kitlenin elleri üzerinde toprağa tevdi edilmiştir. Kendisine Cenabı Haktan mağfiret ve geride bıraktığı ailesiyle üç çocuğuna baş sağlığı ve uzun ömürler dileriz.” (MADEN)
40 yaşlarında vefat etmiş Mustafa Ahı, iyi bir eğitim görmüş. Belli ki genç cumhuriyet yönetimi; iyi bir maden mühendisi olması için okutup, staj için Belçikaya gönderdiğine göre gerçekten idealist bir insanmış.
Maden mühendislerinden iş kazalarında da bir çok kayıplar verildi. İsimlerini bulamadığımız bilemediğimiz mühendisleri araştırmak görevimiz olmalı. Özellikle İttihat Terakki döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında sıfır noktasından kalkışla yetiştirildi maden mühendislerimiz. Özellikle Cumhuriyetin kuruluşunda ve inşaasında imkansız bir mucize yarattılar. İlk maden mühendisi Avrupaya madencilik tahsili için gittiğinde çocuktu. İttihat Terakki ve Cumhuriyet döneminin başlarında gidenler de çocuk yaşlarındaydılar.
Bahri Savaşkanla ölümünden bir kaç ay evvel yaptığım görüşmede; “Bütün mücadelemiz bir avuç fazla kömür çıkarmaktı ve biz bunu herşeye rağmen başardık” diye anlattı. Doğrudur. Avrupa ve Amerika petrole geçtiği zaman yılda 40 – 60 ile 300 milyon tona kadar kömür üretenler vardı dünya ülkelerinde. Üstüne üstlük içten yanmalı motorlarla demiryollarını, deniz yollarını ve hava gücünü donatmışlardı. Bizim ise bir tek taşkömürü havzamız vardı, üretim 1,5- 2 milyon tondu. Tabii ki üretim zorlamasından iş kazalarıda tavan yapmıştı. İşçilerde yoğun bedeller ödedi.Ülke bağımsızlığına halel getirmedi.
2. Zonguldak Kent Sempozyumu 21-22 Mayıs 2015. TMMOB Zonguldak İl Kordinasyon Kurulu Başkanlığında; “1940 Öncesi Türk Maden Mühendisleri ve Vazgeçilmez Misyonu” başlıklı sunumumda; Maden mühendislerinin Cumhuriyetin kuruluş ve inşaası döneminde yüklendikleri misyonu anlatmıştım.
Özellikle bu günlerde ülkemizin ve cumhuriyetimizin yurtsever aydınlara ihtiyacının en fazla olduğu zor günleri yaşıyoruz. Misyonunuz eskisinden çok daha fazla kendini ihtiyaç hissettiriyor.
Yazımın başlığı; “Kimsesiz Bir Maden Mühendisinin Mezarı Sahipsiz Olmamalı” dır. Bu düşüncelerimi sizlere ileterek bir görevimi yapmış olduğumu düşünüyorum.
Her türlü şekilde “misyonunuza” sahip çıkacağınıza inanıyorum ve sizlere saygılarımı iletiyorum.
Erol Çatma 05316728615

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
