Yerel Tarih Araştırmacısı Ekrem Murat Zaman
Şehit Binbaşı Mehmet Tevfik Bey’e ait evrakların bulunduğu tahta bavulunun içinden Çaycuma çıktı.
Binbaşı Tevfik Bey, Sakarya Meydan Savaşında Şehit verdiğimiz, Millî Mücadele Şehitlerinden biriydi. Binbaşı Mehmet Tevfik Bey’e ait olan, tahta bavulunun içinden çıkan evraklar 1911 öncesindeki Çaycuma ile ilgiliydi.
23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında kıran kırana süren Sakarya Meydan Savaşı aynı zamanda subay savaşıydı. Bu savaşta 5.401 subayımız görev yaptı. En çok subayı şehit ve yaralı verdiğimiz savaş oldu. 21 gün 21 gece süren kanlı meydan muharebesinde 277’si subay, 5 bin 436’sı er, toplam 5 bin 713 şehit verdik. (https://bizimtv.com.tr/guncel/gercek-bir-vatan-savasiydi-emekli-tumgeneral-sakarya-savasini-anlatti-56069h)
Şehit subaylardan biri de BİNBAŞI MEHMET TEVFİK BEY… Mezarı bile bilinmeyen kahramanlardan biri olan Mehmet Tevfik Bey, yüzbaşı olarak Çaycuma da 11. Alay, 4 Redif Taburu, 1. Çaycuma Bölüğü Komutanlığı yapmıştı.
Bu bilgileri bana ulaştıran, Şehit Binbaşı Mehmet Tevfik Bey’in torunu Türk Büyükelçisi Can ALTAN..
CAN ALTAN, 1946 doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1968 yılında mezun oldu. Dışişleri Bakanlığı’na girişte çeşitli makamlarda bulundu. 1999-2001 yılları arasında Kinşasa Büyükelçisi oldu, 2001-2004 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı müşaviri ve Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar yardımcısı vekili olarak görev yaptı. 2004-2005 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu üyesi oldu. 2005-2008 yıllarında Addis Ababa, 2008-2010 yıllarında Pretoria Büyükelçiliği olarak görev yaptı, 2011 yılında Dışişleri Bakanlığı müşavirliğine atandı ve bu görevi emekli olduktan sonra da sürdürdü.
Can ALTAN, “10 yaşlarındaydım” diyor ve belgeler hakkında şu bilgileri veriyor; “1958 yılı olacağını tahmin ediyorum. Anneannem ölünce atılmak üzere olan tahta bavul içindeki eski yazı ile yazılmış evrakları, annemin ve teyzemin izniyle aldım. Evrakların Mehmet Tevfik Dedeme ait olduğunu tahmin etmekle birlikte, içeriğini bilmiyorduk. Anneannem Mihri Nigar Hanımın Çaycuma anıları hep aklımın bir köşesinde yer alıyordu. Anneannem, Zonguldak üzerinden İstanbul’a gemi ile geldik diye anlatıyordu. Annem Fatma Saadet İkesus’u ve annemin kardeşlerini anneannem Fatma Mihri Nigar Hanım büyüttü. Nigar Hanım 1312 tarihli (Ebe) lise mezunu.”
Dede anne torun! Her biri için birkaç sempozyum düzenlenecek üç kuşağı kısa yazıda anlatmak oldukça zor. Dede ve torunun kısaca tanımından sonra anne Saadet İkesus Altan da bu makaleye sığmaz sanırım.
Fatma Saadet İkesus Altan, bir Osmanlı vatandaşı olarak 3 Mart 1916 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. 9 yaşındayken Ankara’ya gelerek, eğitim hayatına burada devam etti. Annesinin, 1936 yılında açılan sınavı kazanarak şan eğitimi almak üzere Almanya’ya gittiğini belirten Can Altan; “Annem, 1941 yılında Türkiye’ye döndü. Savaş koşullarında Ülkelerine dönüşleri de ayrı bir macera… Ankara Devlet Konservatuvarında şan öğretmeni olarak çalıştı. Operalarda başrol oynadı, sayısız öğrenci yetiştirdi. Yetiştirdiği öğrenciler, Türk operasının sanatçıları oldu. 50’nin üzerinde operayı Türkçe’ ye çevirdi. Ses eğitimi konusunda ilk kitabı yazdı. Öğrencileri ile ilişkisine ve onların iyi sanatçılar olmasına çok önem verirdi. 12 Aralık 2007 tarihinde Ankara’da hayata gözlerini yumdu.” Bilgisini verdi.
Türkiye’nin ilk kadın opera yönetmeni oldu. Ankara Devlet Konservatuarı’nda ilk kadın şan pedagogu olarak görev aldı; pek çok opera sanatçısı yetiştiren sanatçı, “Hocaların Hocası” olarak anılır. Sahnede eserlerin Türkçe seslendirilmesi gerektiğini savunmuş ve yaklaşık elli operayı İtalyanca, Almanca ve İngilizceden Türkçeye çevirmiştir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Saadet_ikesus)
Süleyman Demirel Üniversitesi Saadet İkesus Altan’ın adını taşıyan resital salonu, Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde, Büyükelçi Can ALTAN’ın katılımıyla açıldı.

“Dedem Mehmet Tevfik Bey’in, 26 Nisan 1908’tarihinde eşine yazdığı aşağıdaki mektuptan teğmen rütbesi ile atamasının yapıldığı 1898 yılında evlendiğini anlıyoruz.” Diyor Can Altan.
Refikayı Hayatım,
(Refah ve Saadetim), (Sevgili Refika Efendim),
Onuncu seneyi devreyi izdivacımızın bugün şeref (evrakı ?) saduhan da olduğundan taharrühatı mesude nadar (mutlu altın) huzurunuza arzeder, nice nice senin ve evladı ahfadımıza kemali ömür ve saadetle iras (verme) arz ve niyaz eylerim ruhum.
Bugünlerde vapur bulup avdet etmek (dönmek) üzereyiz. Çıkacağımız iskele ya …. ya da Zonguldak’tır.
Refikanız Mehmet Tevfik


Binbaşı Mehmet Tevfik Bey (1880-1921).

Nicolas Andriomenos Fotoğrafhanesi Sultan-Bayazıd 99 Kayıkçılar Başı Constantinople.
Büyükelçi CAN ALTAN dedesi (annesinin, kucağında oturduğunu hatırladığı babası), BİNBAŞI MEHMET TEVFİK Bey hakkında temel bilgileri dört evrakla aktarıyor.
DOĞUM TARİHİ, YAŞADIĞI YER
Muhtemel Doğum Tarihi : 1879/1880 (Rumî 1295)
Babasının ismi : Süvari Mirliva Ahmet Paşa
Oturduğu Adres: Üsküdar’da Selimiye Mahallesi 56’ nolu Hane
Topbaşı Askeri Rüştiye’sine giriş (Duhul) tarihi: 1305 (Eylül/Ekim 1889 – muhtemelen)
TAHSİLİ
Üsküdar Toptaşı Askeri Rüştiyesi
Topbaşı Askeri Rüştiye’sine Girişi : Eylül 1889 (Rumî 1305)
Askeri Rüştiye Diploması: 9 Nisan 1893 (22 Ramazan 1310)
102 mevcudu olan sınıfta üçüncü olmuştur. (Not toplamı 445 üzerinden 390)
İdadi Eğitimi
Binbaşı Mehmet Tevfik’in, günümüz Orta Okulu düzeyindeki Askeri Rüştiye sonrasında, Nisan 1893- Mart 1896 tarihleri arasında Lise düzeyindeki bir
“İdadî” ye gittiği anlaşılıyor, ancak, bu döneme ilişkin bir diploma bulunmuyor.
Harbiye
Harbiye’ye Girişi Tarihi : 14 Mart 1896 (12 Mart 1312)
Harbiye Diploması Tarihi : 25 Aralık 1898 (13 Kanunuevvel 1314)
Piyade Mülazımı – 511 mevcutlu sınıfının birincisi olmuştur.
GÖREVE BAŞLAMA
Mezuniyet sonrası dedemin hayatındaki gelişmelere ilişkin ilk belge 8 Kasım 1899 (27 Teşrinevvel 315) tarihli tayin emri. (Harbiye’den mezuniyetinden yaklaşık 11 ay sonraki bir tarihte)
Redif Fırka 1. Liva 1. Alay 2. Bölük 4 Mülazim Sani
Mehmet Efendi- İbni Ahmet bin Salih İhsaniye.
Günümüz Türkçesine aktarılan bu İhsaniye içeriği tam anlaşılamıyor. Özellikle Harbiye’den mezuniyet ile bu İhsaniye arasında geçen süre içinde dedemin hangi görevde olduğunu anlamak zor.
GÖREV YERLERİ
Bursa’ya Teğmen rütbesi ile 8 Kasım 1899 (27 Teşrinevvel 1315) tarihinde ataması yapılır. Bu tarih ile 1908 arasındaki sürede başka bir atama olduğu anlaşılıyor.
“Mümaileyhin (adı geçen) Hassayı Ordu Redif açığında Yüzbaşı iken 6 Ağustos 1324 (19 AĞUSTOS 1908) tarihinde şeref vaki olan müsaideyi aliye naspı panehi mucibince (ataması gereği) balada muharren (yüksek makamların ataması gereği) Çaycuma Taburunun 1. Bölük Yüzbaşılığına rütbeyi haliyesi ile nakli icra olunduğuna mübeyyin (bildiren) işbu ilmühaber ita kılındı.”
Çaycuma’ya Tayin:
Hassa Orduyu Humayunu Alay 11, Redif Taburu 4, Çaycuma Bölüğü 1’e Yüzbaşı olarak 19 Ağustos 1908 tarihinde tayin oluyor.
Mehmet Tevfik Bey, Çaycuma’da 3 yıla yakın görev yaptıktan sonra, 11 Mart 1911 tarihinde Erkanı Harbiye Harita Askeriyesine (İstanbul) Yüzbaşı olarak tayin olur.
On bir redif taburundan biri olarak, 1835 yılında Kastamonu sancağında, 1.426 mevcutlu Kastamonu Redif (Yedek Piyade) Taburunun teşkili tamamlanmıştı. 1881 yılında yapılan yeni teşkilat yapısıyla Kastamonu Redif Taburu, Bartın 11. Redif Alayı, Çaycuma 4. Redif Taburu, 1. Redif Bölüğü teşkilatları varlığını 1913 yılına kadar sürdürdü.
Aşağıdaki harita, Çaycuma 4. Redif Taburunun konumunu göstermektedir.

Balkan Savaşlarından ağır bir yenilgi ile çıkan Osmanlı Devleti, Rumeli’yi kaybetmiş, silahlı kuvvetler maddî ve manevî yönden zedelenmişti. Bu nedenle kara kuvvetlerinin kuruluşunun yeni baştan düzenlenmesi ve orduya yeni bir ruh ve canlılık kazandırılması amacıyla Almanya’dan bir askerî ıslahat heyeti getirildi. Redif Teşkilatı, 14 Şubat 1913 tarihli “Teşkilat-ı Umûmiye-i Askeriye Nizamnâmesi” ile kaldırıldı.
Bolu vilayeti, 1842 yılında kurulurken, Bolu vilayetine bağlanmış olan Safranbolu (Viranşehir) Sancağı, bugünkü Karabük, Bartın illeriyle Çarşamba (Çaycuma merkez) havalisini de kapsıyordu.
1846 yılı öncesinde Bolu vilayeti, Viranşehir Sancağına bağlı Çarşamba kazasının, günümüzdeki Zonguldak ilinin (Ereğli hariç) büyük bir bölümünü kapsadığı anlaşılır. Devrek’in nahiyesi olan Çarşamba, 30 Eylül 1910’da Zonguldak’a bağlanır ve 28 Kasım 1911 tarihinde de adı Çaycuma’ya dönüştürülür.
Yerel Tarih Araştırmacısı Ekrem Murat Zaman
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
