“Bu Yol, Rızalık Üzerine Kuruludur”

Zonguldak’ın Karakavuz Köyü, Alevi-Bektaşi kültürünün tarihsel kökenlerinden güncel sorunlarına kadar uzanan pek çok başlığın ele alındığı kapsamlı bir söyleşiye ev sahipliği yaptı. Etkinliğe araştırmacı-yazar Ali Aksüt, Gaziantep Yavuzeli Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği Kurucu Başkanı Ali Ekrem Yıldırım ve Alevi Dedesi Murat Şen‘in yanı sıra köy halkı yoğun katılım sağladı

Söyleşi, Karakavuz halkından Cevat Kenenoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Etkinlik boyunca Naciye Çokbilir, seslendirdiği deyiş ve türkülerle programa duygusal bir derinlik kattı.

Ali Ekrem Yıldırım: “Alevilik, insanı kemale erdiren bir yaşam felsefesidir”

Söyleşinin ilk konuşmacısı Ali Ekrem Yıldırım, Aleviliğin tarihsel derinliği ve felsefi temellerine dair yaptığı sunumda, Aleviliğin yalnızca bir inanç biçimi değil, “insanı hamlıktan olgunluğa taşıyan bir yaşam felsefesi” olduğunu vurguladı.

Yıldırım, Türkiye genelinde 36 ilde yaklaşık 825 yerleşim yerinde Çepni topluluklarının yaşadığını belirterek, “Bu toplulukların varlığı, Anadolu’daki Alevi kültürünün sürekliliğini gösterir. Biz, uzak olsak da yürekten bağlıyız. Nerede bir düşen, nerede yardıma muhtaç biri varsa, biz oradayız,” dedi.

Alevi-Bektaşi öğretisinin özünü “eline, beline, diline sahip ol” sözüyle açıklayan Yıldırım, bu anlayışın yalnızca ahlaki bir öğüt değil, toplumsal bir sözleşme olduğunu belirtti:

“Cemevine giren kişi, nefsini dışarıda bırakır. Orada kadın-erkek ayrımı yoktur; Hak katında herkes eşittir. Çünkü Alevilikte insanın değeri cinsiyetle değil, ahlakla ölçülür.”

Tarihsel kökene dair değerlendirmesinde Çepnilerin, Uygur Türklerinin dokuz boyundan biri olduğunu hatırlatan Yıldırım, “Köklerimiz Orhun-Selenge havzasına kadar uzanır. Uygurların Gök Tanrı inancından başlayarak Mani, Budist ve sonrasında vahdet-i vücut anlayışına yönelen düşünsel mirası, Anadolu’daki Aleviliğe de ilham olmuştur,” dedi.

Yıldırım, Alevi öğretisinin “Hakk ile bir olma” felsefesini şöyle özetledi:

“Hallacı Mansur’un ‘Enel Hak’ sözü, ben Tanrıyım demek değildir. O söz, ‘Ben Hakk’ın bir parçasıyım’ anlamını taşır. Alevilikte insan, Hakk’tan ayrı değil; Hakk’ın yeryüzündeki nefesidir.”

Ali Aksüt: “Aleviliği devletin tanımına sıkıştırmak, inancın özüne ihanettir”

Araştırmacı-Yazar Ali Aksüt, Aleviliğin tarih boyunca uğradığı baskılara ve devletin inancı tanımlama çabalarına değindi.

“Yüzyıllardır bu inanç kendi erkânıyla, kendi diliyle var olmuştur. Bugün devlet, Aleviliği bir ‘kültür öğesi’ olarak tanımlamaya çalışıyor. Oysa Alevilik, halkın vicdanında, meydanında, cemde yaşayan bir yol ve erkândır.”

Aksüt, Aleviliğin özünde akıl, bilim ve adaletin bulunduğunu vurguladı:

“Buyruklar, nefesler ve deyişler yalnızca dini metinler değildir; toplumsal eşitliğin, paylaşmanın ve adaletin sözüdür. Yolumuz akıl ve vicdan yoludur. Bu yolda hiçbir inanç, hiçbir kimlik dışlanmaz.”

Konuşmasında ayrıca Çepni boylarının tarihsel yol güzergâhına da değinen Aksüt, Anadolu’daki Alevi yerleşimlerinin tarihsel sürekliliğini şöyle anlattı:

“Çepniler, Orta Asya’dan Horasan’a, oradan İran üzerinden Azerbaycan’a ve Anadolu’nun kuzey hattına uzanan bir göç güzergâhı izlemiştir. Bu hattın Sinop’tan Giresun’a, oradan Tokat, Amasya, Çorum ve Kastamonu’ya kadar uzanan bölümünde çok sayıda Alevi yerleşimi vardır. Bu coğrafya, inancın taşındığı ve dönüştüğü bir kültürel damar gibidir. Çepniler, yalnızca savaşçı bir topluluk değil, bilgiyi, inancı ve dayanışmayı Anadolu’ya taşıyan öncü bir halktır.”

Cemevlerinin statüsüne ilişkin değerlendirmesinde de açık konuştu:

“Cemevleri ibadethanedir. Bunu bir ayrıcalık olarak değil, eşit yurttaşlık hakkı olarak istiyoruz. Laik devlet, inançlar arasında ayrım yapmaz; yapmamalıdır.”

Aksüt, Aleviliğin toplumsal dayanışma yönüne dikkat çekerek,

“Bizim yolumuzda lokma, sadece yemek değildir; paylaşımın, rızanın ve eşitliğin simgesidir. Bugün Anadolu’nun en küçük köyünde bile insanlar lokmasını paylaşıyorsa, bu halkın vicdanı hâlâ diri demektir,” dedi.

Konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Aleviliği korumak, onu siyasetin değil, halkın elinde tutmaktan geçer. Bizim gücümüz iktidardan değil, rızalı halktan gelir.”

Alevi Dedesi Murat Şen: “Rızalık olmadan hiçbir işin bereketi olmaz”

Söyleşinin son konuşmacısı Alevi Dedesi Murat Şen, inancın ruhsal boyutuna ve “rızalık” kavramına dikkat çekti:

“Bizim yolumuz rızalık üzerinedir. İkrar veren, kendi rızasıyla verir; lokmasını da rızasıyla paylaşır. Rızasız yapılan hiçbir işin bereketi olmaz. Hakk, razı olunan yerde tecelli eder.”

Dedelik kurumunun yalnızca dini bir görev değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğunu belirten Şen, “Dede, halkının önünde değil, halkıyla birlikte yürür. Bilgisiyle öğretir, örnekliğiyle yol gösterir. Yolumuzda bilgi kadar ahlak da rehberdir,” dedi.

Kadın-erkek eşitliğinin Alevi inancındaki temel yerini hatırlatan Şen,

“Cem erkânında kadın ve erkek yan yanadır. Çünkü Hakk iki bedende bir candır. Kadın ana’dır, üretendir, yol gösterendir. Bu, inancımızın en köklü değeridir,” ifadelerini kullandı.

Kültürel Devamlılığın Halkta Yaşayan Yüzü

Karakavuz Köyü halkının yoğun ilgi gösterdiği söyleşi, köy meydanında yapılan lokma paylaşımı ile sona erdi. Katılımcılar, Alevi-Bektaşi kültürünün yalnızca geçmişin bir mirası değil, toplumsal vicdanı diri tutan bir direniş ve yaşam biçimi olduğunu vurguladı.

Etkinlik sonunda ortak düşünce, şu sözlerle özetlendi:

“Bu yolun temeli insandır. İnsanı incitmemek, Hakk’ı incitmemektir.”

Horasan’dan Anadolu’ya Alevi İzleri

Çepni Boyunun Güzergâhı: Orta Asya’nın Orhun-Selenge havzasından başlayan tarihsel yolculuk, Maveraünnehir ve Horasan üzerinden Anadolu’ya uzanır. Horasan’da Ahmed Yesevî çevresinde şekillenen inanç anlayışı, göçlerle birlikte Azerbaycan’a, oradan da Anadolu’nun kuzey kuşağına taşınmıştır.
Anadolu’da Yayılım: Sinop, Giresun, Tokat, Amasya, Çorum, Kastamonu ve Zonguldak hattı boyunca yaşayan Çepni toplulukları, Alevi-Bektaşi inancının taşıyıcısı olmuş; ocak kültürünün, deyişlerin ve cem erkânlarının kuşaktan kuşağa aktarılmasında belirleyici bir rol üstlenmiştir.
Kültürel İzler: Bugün Karakavuz Köyü gibi birçok yerleşim, bu tarihsel göçün Anadolu’daki canlı hafızasını temsil etmektedir. (Haber/ Bahaddin Arı)


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.