Bir zamanlar maden ocaklarının ışığıyla anılan Zonguldak’ta bugün karanlık yalnızca yerin altında değil; sofralarda, maaş zarflarında, faturaların üzerinde.Emeğin onuruyla anılan bu kent artık geçim derdinin, düşük ücretlerin ve işsizlik kaygısının merkezi.
Kamu emekçisinden öğretmene, sağlık çalışanından belediye işçisine herkes aynı sözü söylüyor: “Hayat pahalı, emek ucuz.”Asgari ücret açlık sınırının altına indi, memur maaşları hızla eriyor. Büro Emekçileri Sendikası (BES) verilerine göre bir memur ailesinin sağlıklı beslenmesi için 37 bin lira, tek bir çalışanın yaşam maliyeti için 60 bin lira gerekiyor.
Zonguldak’ta kamu çalışanları, vergi dilimlerinin erken devreye girmesiyle maaş ortasında “gizli kesinti” yaşıyor. Vergi, zam ve hayat pahalılığı arasında sıkışan emekçiler artık “sabrın değil, mücadelenin zamanı” diyor.İktidarın açıkladığı yeni bütçe, kentte umut değil kaygı yarattı. Kamu yatırımları azalırken vergi yükü artıyor; üretim desteklenmediği için Zonguldak hâlâ “geçimlik kent” sınırında.Üniversite mezunları iş bulamıyor, esnaf borçla ayakta kalıyor, kamu çalışanı kredi kartına sığınıyor. Orta Vadeli Program ise emekçiye yalnızca “kemer sıkma” öneriyor. Kamusal emeklilik yerine tamamlayıcı sistemle yeni kesintiler gündeme geliyor.“Emeklinin hakkı, ömrü değil; ömrünün bedeli ölçülüyor.”Merkez Bankası’nın son faiz indirimi, Zonguldak’ta bir ekonomi grafiği değil, sofradan eksilen ekmek dilimi olarak hissedildi. Faiz düşerken gıda fiyatları yükseldi.
Kamu işçisi ek zam isterken, emekliler “torba yasa değil, insanca yaşam” talep ediyor.
TÜM EMEK-DER temsilcilerinin dediği gibi: “Maaş zamları kömür tozuna karıştı.”Zonguldak, bu ülkenin emeğe dair hafızasıdır; kömürle, alın teriyle, dayanışmayla yoğrulmuş bir şehir. Ama bugün o hafıza yorgun. TTK’da alımlar durdu, taşeronluk kalıcılaştı, gençler madene değil, göçe yöneliyor.Yine de meydanlarda hâlâ bir ses var: “Biz sefalet zammını değil, insanca yaşamı istiyoruz.”Bu ses, yalnızca Zonguldak’ın değil, bütün ülkenin sesidir.
Çünkü bu kent biliyor: Kömür karanlıktır ama onu çıkaran ellerin umudu hep aydınlıktır.
Kent polemikten besleniyor
Siyasi gündem büyük ölçüde aktörlerin basın üzerinden verdiği demeçlerle ya da basının haber yapma alışkanlıklarıyla şekilleniyor.
Kent insanı da çoğu zaman siyasilerin günlük açıklamalarıyla besleniyor.
Pusula İnternet Gazetesi sahibi Ali Rıza Tığ’ın sık sık hatırlattığı gibi: “Yazar Jim Rohn, ‘İnsan, en çok vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır’ demiştir.”Gerçekten de kent gündemi neredeyse beş haber türü ve beş siyasi aktörün etrafında dönen polemiklerle sınırlı hale geldi. Bu durum, habercilikte de bir alışkanlığa dönüştü; artık haberi görür görmez kimin yaptığını tahmin edebiliyoruz.
Ne yazık ki bu hal, kentin moral ve motivasyonuna katkı sunmak yerine olumsuzluk üretiyor.Uzun süredir dile getiriyorum:
Zonguldak’ın en tıkanık alanı merkez ilçe, Kozlu ve Kilimli’dir. Buna karşılık Ereğli-Alaplı hattı ile Çaycuma-Devrek vadi Bölgesi, geleceğe daha umutla bakan, moral motivasyonu yüksek insan tipinin yetiştiği bölgeler haline geldi.
Örneğin AKP Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt’un açıklamasına göre, Karadeniz Ereğli’ye bağlı Beyveren ve Buruncuk adlarıyla iki yeni köy kurulmuş, Kozlu ilçesi Yahya Mahallesi ise köy statüsüne dönüştürülmüştür.
Bu adımlar, daralma değil genişleme yönünde bir gelişmeye işaret ediyor.
Ancak Merkez İlçe hâlâ günlük polemiklerden, aynı isimlerin demeçlerinden kurtulamıyor. Kısacası, kentin önünü tıkayan yalnızca siyasetçiler değil; aynı konuları tekrar tekrar gündeme taşıyarak asıl meseleleri öteleyenlerin de büyük payı var.
Yine de inanıyorum: Kömür karanlıktır ama onu çıkaran ellerin umudu hep aydınlıktır.
Kurtuluş ellerimizdedir — ya hep beraber, ya hiçbirimiz.
Sağlıcakla

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
