Maden Mühendisi Mehmet Torun, BirGün Pazar’daki yazısında dijital çağın “stratejik madeni” olarak tanımlanan nadir toprak elementleri (NTE) üzerine dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Torun, bu elementlerin çıkarılması ve işlenmesinin hem çevresel yıkım hem de küresel güç mücadelesi açısından büyük riskler taşıdığına işaret etti.

“Dijital dönüşümün madeni”
Sanayi devrimlerinde kömür ve petrolün oynadığı rolü, dijital dönüşüm döneminde nadir toprak elementlerinin üstlendiğini belirten Torun, bu 17 elementin aslında doğada yaygın bulunduğunu, ancak düşük cevher oranları ve zorlu zenginleştirme süreçleri nedeniyle “nadir” olarak adlandırıldığını ifade etti.
Torun, bu madenlerin akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, rüzgar türbinlerinden savunma sanayine kadar geniş bir alanda kullanıldığını vurguladı.
Çin tekelini koruyor
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) verilerine göre, dünya NTE madenciliğinin yüzde 70’i Çin’de gerçekleşiyor. İşleme kapasitesinin ise yüzde 87’si yine Çin’in elinde. Torun, “Otomotivden savaş uçaklarına kadar kullanılan mıknatısların yüzde 98’ini Çin üretiyor. Bu tablo Çin’i dev bir tekel haline getirmiş durumda” dedi.
Çin’in bu tekelini zaman zaman siyasi koz olarak kullandığını hatırlatan Torun, 2010’da Japonya’ya, 2025 başında ise ABD’ye ihracat kısıtlaması getirdiğini anımsattı. ABD’nin üretim stoklarının birkaç ay içinde tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.
Ticaret savaşında yeni cephe
Torun, ABD Başkanı Trump’ın 1 Kasım 2025’te Çin ürünlerine yüzde 100 ek gümrük vergisi getirme kararının, iki ülke arasındaki ticaret savaşını yeni bir boyuta taşıdığını kaydetti.
Çin’in de buna karşılık, nadir toprak elementleri içeren ürünlerin ihracatına ek izin zorunlulukları getirdiğini aktaran Torun, “Bu, 2019’dan bu yana süren teknoloji savaşının en sert aşamasıdır” dedi.
Türkiye için stratejik bir dönemeç
Torun, Eskişehir-Beylikova’daki NTE rezervlerinin önemine dikkat çekerek, “Rezerv sahibi olmak kadar bu elementleri ürüne dönüştürebilmek stratejik bir meseledir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin daha önce Çin ve Rusya ile görüşmeler yaptığını ancak anlaşmaya varamadığını hatırlatan Torun, ABD ile yeni temasların gündemde olduğunu belirtti:
“Cumhurbaşkanının ABD gezisi öncesinde bu konunun masaya geleceği konuşuluyor. Ancak bu tür iş birlikleri, teknoloji transferi adı altında yeni sömürü biçimlerine dönüşebilir. Bu kaynakları korumak için çelik gibi bir irade gerekir.”
Çevresel yıkım tehlikesi
Torun, NTE madenciliğinin büyük miktarda toksik atık ürettiğini ve ağır kimyasallar gerektirdiğini belirterek çevre felaketi uyarısında bulundu:
“Bu metallerin düşük konsantrasyonlarda bulunması nedeniyle, tonlarca kayaç işlenmek zorunda kalınıyor. Bu durum hem ekosisteme hem de insan sağlığına ciddi zararlar veriyor.”
“Sömürge madenciliği anlayışı sürüyor”
Türkiye’deki madencilik politikalarını eleştiren Torun, mevcut yaklaşımın “hammadde ihracına dayalı sömürge madenciliği” olduğunu söyledi.
Bor, krom, bakır ve altın gibi madenlerin uzun yıllardır çok uluslu şirketler ve yerli işbirlikçileri tarafından yağmalandığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Maden rezervlerimizin halkın yararına kullanılabilmesi için bağımsızlığı önceleyen politik bir irade şart. Aksi halde nadir toprak elementlerinde de aynı tabloyu yaşarız.”
Torun, yazısını şu uyarıyla sonlandırdı:
“Yüksek teknolojiye dayalı üretim kabiliyeti ve bağımsız bilimsel irade geliştirilmedikçe, nadir toprak elementleri konusunda farklı bir sonuç beklemek ancak hayal olur.” (Kaynak: Birgün Gazetesi’nden özetlenmiştir)
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
