30 Ekim 2025 Cumhuriyet Gazetesi / Kamuya İhale Yasası hükümlerine tabi olmadan 250 milyar liralık alım devam ediyor.
“Bu yıl için belirlenen 200 milyarlık ilansız ve teminatsız kamu alımları hedefinin aşılacağı ortaya çıktı.
Kamu ihale kurumuna göre 2024’te ilan yapılmaksızın doğrudan temin yoluyla 250 milyar liralık kamu alımı yapıldı. Bu yıl 200 milyar liraya düşürülmesi hedefleniyordu, ancak hedef tutmadı. Yılsonunda 250 milyar lira olması bekleniyor.
Gelecek yıllarda da bu yolda alımlar öngörülüyor. 2026’da 275 milyar lira, 2028’de 350 milyar lira. İstisnalar kapsamında ise geçen yıl 436,1 milyar lira alım yapıldı. Bu yıl 600 milyar lira öngörülüyordu, gerçekleşmesi tahmin edilen 450 milyar lira. Gelecek yıl için öngörülen ise 600 milyar lira.”
Bu tür satın almalar neden bu kadar yüksek? Özel ve tekel üretimler mi var? Bu satın almaların üretimlerinde ne gibi özellikler var? Satın alınan ürünlerin mukayeseli fiyatları mevcut mu? Satın alınan ürünlerin devletle ne gibi bağları var? Kamuoyu aydınlatılmalı ve tereddüt ve endişeler giderilmeli…
23 Ekim 2025 Cumhuriyet / Protestolu senet yüzde 54 çoğaldı
“Türkiye ekonomisinde yaşanan çok yönlü sorunlar nedeniyle iş dünyasının borç ödeme krizi de büyüyor. Türkiye Bankalar Birliği Merkezi’nin yayınladığı güncel verilere göre Eylül 2025’te, geçen yılın aynı ayına göre protesto edilen senet sayısı yüzde 25 artarak 25 bin 861 adet, bunların tutarı yüzde 54,3 artışla 7,5 milyar liraya ulaştı.
İlk 9 ayda ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla protesto edilen senet yüzde 25,2 artışla 216 bin 163 adet, bunların tutarı yüzde 99,3 artışla 63,2 milyar liraya yükseldi.”
Bugünkü senet protestolarının bu denli artmasının nedeni ekonominin çok büyük oranda tekelleşmesidir. Sanayiden çok ticaretin tekelleşmesi tüm ekonomiyi denetler ve yönetir hale getirmiştir. Dolayısıyla küçük ölçekli işletmeler de büyük ölçekli işletmelerin kapıkulu olmuşlardır ve uyum sağlayamayanlar birer birer iflas etmeye, kapanmaya başlamışlar; kapanan işletmelerin sahipleri de başkalarının işçisi olmuşlar ve olacaklardır.
Sorunun kaynağı devletin ticari işletmelerin tekelleşmesine 13 binlere varan şubelerine izin vermesi ve muhalefet partilerinin de seyirci kalması ve göz yumması da asıl sorunlardandır.
Buna mukabil nitelikli insan da kritik düzeyde.
Bu yolda İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan ile Prof. Dr. Erol Özvar Türkiye’nin üretim gücü ile bilgi gücünü aynı zeminde buluşturacak kıymetli adımı birlikte attıklarını ifade ettiler.
“Dönüşümün başarılı olabilmesi için en kritik unsurlardan biri, nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesidir. Ülkemizde temel eğitimden mesleki eğitime, üniversiteden lisansüstü eğitime kadar hayat boyu öğrenme yaklaşımını da içeren kapsamlı reform ihtiyacı kendisini gösteriyor. Üniversitelerimiz sanayimizin ve iş dünyamızın ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetişmesinde kritik bir role sahip. Bununla birlikte, çoğu zaman üniversiteden mezun olan gençlerimiz ile iş gücü piyasasının beklentileri arasında uyumsuzluklar görüyoruz.”
Demek ki şapka düştü kel göründü!!
Yıllardan beri basından yüksekokul-üniversite mezunu gençlerimizin ülkeden ayrılıp, Avrupa ve ABD’ye giderek çalışmaya çalıştıklarını okuyoruz. 2025 başındaki istatistiklere göre son 5 yılda 600 bin kendine güvenen gencimizin gittiklerini öğrendik. Sonra ne dediler bu gençler için: “giderlerse gitsinler” dediler ve muhalefet de ses çıkarmadı bu sonuca..!
Bu konuda sorun nedir? Sorun değer vermemektir? Bu ülkede işçilere değer verilmiyor, yüksek eğitimli emekçilere değer verilmiyor; sadece kaliteli ve verimli bir üretim bekleniyor. Peki, soruyorum: ekmeden biçilir mi? Biçilmez… Önce ekeceksin sonra biçeceksin. Sonuçta tüm emek kesimi mutsuz olduğundan mutsuz bir sermaye, mutsuz bir halk ortaya çıkıyor.
Sermaye ve devlet önce çalışanların haklarını versin! Ondan sonrası kolay!

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
