Zonguldak haftalardır Zonguldakspor’un “başkanı kim?” tartışmasına kilitlenmiş durumda. Bir spor kulübünün yönetimi elbette önemlidir; ancak bu tartışmanın aylarca sürmesi, kentin asıl sorunlarını görünmez kılan bir perdeye dönüşmüş durumda. Bu tabloyu yalnızca spor penceresinden okuyamayız; mesele, Zonguldak’ın siyasal ve bürokratik yönetim kültürüyle ilgilidir.
Pusula Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Rıza Tığ’ın konuyu ısrarla takip edişini kimi yönleriyle eleştirmekle birlikte, hakkını teslim etmek gerekir: Eğer Tığ bu ısrarı göstermeseydi, Harun Demir’in Zonguldakspor FK A.Ş. adına tam yetkili yönetici olduğu bu kadar netleşmeyecekti. Bu durum, gazeteciliğin temel sorularının kent yaşamı açısından ne kadar belirleyici olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Fakat tartışmanın kendisi bizi daha büyük bir soruyla yüzleştiriyor:
Neden Zonguldak’ta hiçbir mesele zamanında, açık ve şeffaf şekilde açıklanmıyor?
Noter belgesi, yönetim yetki kararı, valilikle denetim görüşmeleri… Hepsi daha erken paylaşılabilir, ama paylaşılmadı. Bu kentte, basın gündeme getirmeden açıklama yapılmaması; hatta “basın yazdı diye açıklama yapıyor görünmeyelim” kaygısıyla gecikmeler yaratılması, artık kökleşmiş bir yönetim alışkanlığına dönüşmüş durumda.
Bu yalnızca sporla sınırlı bir mesele değil; kentin genel yönetim anlayışının bir yansımasıdır. Zonguldak’ta eleştiri duyulunca içine kapanan, bilgi paylaşımını geciktiren, şeffaflığı gereksiz bir lüks gibi gören bir bürokratik refleks var. “Basın mı kenti yönetiyor?” sorusuyla savunulan bu refleks, aslında kamuoyunun bilgi alma hakkını sınırlıyor.
Öte yandan Harun Demir’in etnik köken üzerinden hedef alınmasına yönelik tepkisi de yerindedir. Sosyal medyada dolaşan bu tür aidiyet sorgulamaları, demokratik kültürü zedeleyen, tehlikeli bir nefret dili taşıyor. Bir yöneticiyi kökeni üzerinden tartışmak, hem sporun hem siyasetin hem de kent kültürünün çürümesidir.
Ancak Ali Rıza Tığ’ın işaret ettiği “kadrolaşma ve dışarıdan belirlenen güç ilişkileri” tartışmasının da siyasal bir karşılığı bulunmaktadır. Sorun, Trabzonlu–Zonguldaklı gerilimi değildir. Sorun, kentin karar mekanizmalarının yerel iradenin dışında şekillenip şekillenmediğidir. Eğer belirli kliklerin, hemşehrilik bağlarının veya kapalı kapılar ardındaki güç birliklerinin etkisi artıyorsa, bunun tartışılması son derece meşrudur. Çünkü siyaset, tam da bu ilişkileri görünür kılma sanatıdır.
Aynı yönetim sorunu bugün Amele Birliği Göğüs Hastanesi meselesinde de karşımıza çıkıyor. “Depreme dayanıksız” deniyor, ama ortada kamuoyuyla paylaşılmış bir statik rapor yok. Zemin etüdü, taşıyıcı sistem analizi, güçlendirme raporu sunulmuş değil. Yine rapor yok, ama yıkım gündemde. Bu bina, sadece tuğla ve beton değil; Zonguldak’ın emek tarihinin ve işçi sağlığı mücadelesinin somut hafızasıdır. Risk varsa bilimsel raporlarla, şeffaf biçimde açıklanmalıdır. Aksi hâlde karar spekülasyondan ibaret olur.
Türkiye’de yapı stokunun yaklaşık %40–50’sinin 2000 öncesi olduğu düşünüldüğünde, asıl soru şudur: Somut veriler yokken neden yine hafızamız olan yapılar hedef alınıyor?
Bu kent, belgeler olmadan atılan hiçbir adımı kabul etmek zorunda değildir.
Sonuç açıktır:
Zonguldakspor tartışması da, Amele Birliği tartışması da aynı sorunu işaret ediyor:
Bu kent şeffaf, hesap verebilir bir yönetim kültürüne sahip değil.
Gündemi kim belirliyorsa, kenti de o yönetir. Bu yüzden mesele, başkanın kim olduğu değil; kimin hesap verdiği meselesidir. Zonguldak’ın ihtiyacı polemik değil; geciktirilmemiş bilgi, demokratik bir yönetim anlayışı ve halkın hafızasına saygıdır.
Gazetecilerin Eğitimi
Geçtiğimiz hafta Karaelmas Gazeteciler Derneği olarak ‘Medyada Dil ve Anlatım’ konulu atölye tipi bir eğitim düzenledik.
Öncelikle, emekli öğretmenimiz ve aynı zamanda gazetemiz yazar ailesinden Aynur Muslu’ya çok teşekkür ediyorum.
Çok zevkli, anlaşılır, diyalog ve dinamik bir çalışma oldu.
Katılımcı sayımız henüz istediğimiz düzeyde değil; zamanla daha da güçlü bir sayısal katılıma ulaşacağımıza inanıyorum.
Ancak şunu da belirtmeliyim: Katılımın önündeki başlıca engel, meslektaşlarımızın yoğun çalışma temposu ve medya sahiplerinin (KGD Kurucuları da dahil) personel politikalarının, bu tür etkinliklere katılımı teşvik etme konusunda yeterince destekleyici olmadığını da eklemeliyim.
Sağlıcakla

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
