Bilim İnsanları ve Halk Sağlığı Otoriteleri Göreve
Bir kentin sağlığı, en temelinde musluğundan akan suyun güvenilirliğiyle ölçülür.
Ancak bugün Türkiye’nin pek çok şehrinde olduğu gibi Zonguldak’ta da durum giderek ağırlaşıyor.
Özellikle Merkez ilçe başta olmak üzere, son yıllarda hızla gelişen Filyos beldesi gibi turizm odaklı bölgelerde şebeke suyunun içilemediği; içilebilen alanlarda ise altyapının çok eski borulara dayanması nedeniyle suyun niteliğinin tartışmalı olduğu sıkça dile getiriliyor.
Kentte, suyun güvenle içilebildiği yerlerin sayısı giderek azalıyor; vatandaş kamusal bir hizmetten vazgeçmiş gibi pet şişelere, damacana sularına ve ev tipi arıtma cihazlarına yöneliyor.
Tam da bu noktada önemli bir yanılsama ortaya çıkıyor:
Vatandaşların, haber ve yorumlarda sıkça dile getirdiği “yerel yönetimler suyu pahalı veriyor” şeklindeki tepkiler, gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Çünkü kamusal hizmetten uzaklaşıp yönelinen pet şişe ve damacana gibi alternatiflerin toplam maliyeti hesaplandığında, belediye tarifelerinin katbekat üzerine çıktığı açıkça görülüyor. Dahası, bu alternatif suların doğal mineral yapısından uzak olması nedeniyle ortaya çıkan sağlık sorunları ve sonrasında kullanılan takviye ilaçlarının maliyeti de bu farkın çok üzerinde. Yani vatandaş hem daha çok ödüyor hem de sağlığından oluyor.
Bu yalnızca günlük alışkanlıkların değişmesi değil; halk sağlığını, çevreyi ve kamu ekonomisini derinden etkileyen çok boyutlu bir krizdir.
Bu nedenle bilim insanlarına, halk sağlığı uzmanlarına, il sağlık müdürlüklerine ve çevre mühendislerine yönelik çağrımız yalnızca bir uyarı değil; aynı zamanda gecikmiş bir sorumluluğun yeniden hatırlatılmasıdır.
İçilebilir Su Sorunu Artık Bilimsel ve Kurumsal Bir Krizdir
Zonguldak’ın pek çok noktasında su iletim hatlarının 40–60 yıl öncesinin borularından oluşması, bazı bölgelerde hâlâ asbest riski taşıyan boruların kullanımda olduğu iddiaları, suyun kimyasal ve biyolojik bütünlüğünü bozuyor.
Özellikle Filyos’ta turizm yatırımlarının artması ancak içilebilir su altyapısının buna paralel geliştirilmemesi, bölgenin geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Bu tablo karşısında temel soru şudur:
Bir kentte içilebilir su yoksa, o kentin sağlık ve çevre otoritesi bu tabloya neden müdahale etmez?
Bilimsel Denetim Mekanizmaları Şeffaf ve Kamuya Açık Olmalıdır
Halk sağlığı birimleri ve ilgili bilimsel kurumlar, su analiz sonuçlarını yalnızca iç raporlara değil; kamuoyuna açık, düzenli ve periyodik biçimde sunmakla yükümlüdür.
Oysa Zonguldak’ta da dahil olmak üzere pek çok kentte:
• Su analiz raporları sınırlı yayımlanmakta,
• Bazı parametreler açıklanmamakta,
• Analiz sonuçları güncel tutulmamakta,
• Vatandaşın bilgiye erişimi engellenmektedir.
Bu durum, yanlış bilgi yayılımını artırırken musluk suyuna olan güveni iyice zayıflatıyor.
Buradan çağrımızdır:
• Üniversitelerin halk sağlığı birimleri bağımsız saha analizleri yapmalıdır.
• İl sağlık müdürlükleri şeffaf su kalite raporlarını düzenli olarak yayımlamalıdır.
• Çevre mühendisleri teknik incelemeleri kamuoyuna açık şekilde paylaşmalıdır.
Plastikleşen Su Tüketimi Yeni Bir Çevre Sağlığı Krizine Dönüşüyor
Zonguldak’ta var olan şebeke suyunun halk tarafından içme suyu olarak kullanımının her geçen gün azalması, pet şişe ve damacana tüketimini olağanüstü artırıyor. Bu yeni su tüketim alışkanlığı, başka bir ekolojik krizi beraberinde getiriyor.
Tek kullanımlık plastiklerin yol açtığı:
• mikroplastik yayılımı,
• artan atık yükü,
• geri dönüşüm maliyetlerinin büyümesi
her geçen yıl daha görünür hâle geliyor.
Suyun içilebilirliği konusundaki güven kaybı, yalnızca belediye hizmetlerine yönelik bir sorun değil; aynı zamanda ekolojik bir felaketin hızlanmasıdır.
Bu nedenle çevre mühendislerinin, çevre sağlığı uzmanlarının ve ilgili kurumların sürdürülebilir su yönetimi konusunda uyarıları artık kaçınılmazdır.
Sağlıklı Su Eksikliği, Sağlık Sektörüne Bağımlılığı Artırıyor
Mineral dengesi bozulmuş, yetersiz arıtılmış veya ev tipi cihazlarla filtrelenmiş sular, insan bedeninin ihtiyaç duyduğu doğal bileşenleri taşımıyor.
Bu nedenle vatandaş:
• eksilen mineraller için takviye ürünlere,
• elektrolit içeren ilaçlara,
• sürekli doktor kontrollerine
yönelmek zorunda kalıyor.
Bunun adı artık bireysel bir tercih değil, kamusal bir sağlık sorununun ticarileşmesidir.
Bu Bir Eleştiri Değil, Bilimsel ve Kamusal Bir Sorumluluk Çağrısıdır
Zonguldak’ın içilebilir su meselesi, yalnızca belediyelerin görev alanı değildir;
akademinin, sağlık otoritelerinin, mühendislik disiplinlerinin ve tüm kamu kurumlarının ortak sorumluluğudur.
Çağrımız nettir:
• Halk sağlığı birimleri su güvenliği üzerine bağımsız raporlar yayımlamalıdır.
• İl sağlık müdürlükleri ölçüm ve analiz sonuçlarını şeffaflıkla duyurmalıdır.
• Çevre mühendisleri sürdürülebilir su politikalarının oluşturulmasında aktif rol almalıdır.
• Üniversiteler yerel yönetimlerle ortak bilimsel çalışma ağları kurmalıdır.
Bir kentin su hizmeti çökerse, yalnızca musluk kurur.
Ama bilimin, sağlığın ve toplumun sesi de kısılır.
Bilim Susarsa, Su da Susar.
Bu yazı bir ihbar niteliğindedir.
Bilim insanlarını, sağlık otoritelerini ve çevre uzmanlarını göreve çağırıyoruz:
İçilebilir suyun kaybı yalnızca bir altyapı sorunu değil, bir halk sağlığı felaketidir.

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
