Cumhuriyet 23 Kazım 2025

Eğitim dışında kalanların sayısı artıyor. Eğitimciler değişim istedi.

Bir milyondan fazla

Eğitim Girişimi Reformu 2024-2025 dönemi raporuna göre bir milyondan fazla öğrenci eğitim dışı.

Eğitim dışındaki çocuk sayısı yaklaşık 804 bin 250. Bu sayının 611 bin 612’si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. 192 bin 638’i yabancı uyruklu. Bu sayıya 392 bin 887 (MEDEM) Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi de eklendiğinde özgün eğitim dışında kalan sayısı 1 Milyon 470 bin 694.

2024 verilerine göre Türkiye’de çocukların yüzde 39,5’i yoksulluk veya sosyal dışlanmışlık riski altında. Bu alanda  Avrupa Birliği (AB) ortalaması yüzde 24,2.

Maliyet artınca kalite düştü, yetersiz personel çalıştırıldı, zincir kırıldı.

Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği Gıda Mühendisleri Odası İstanbul, Ankara ve İzmir’de son günlerde artan gıda ve zehirlenmeleri vakalarına ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamada gıda kaynaklı hastalıkların insan sağlığı üzerinde yaptığı sorunların ölümlü sonuçlanma ihtimaline kadar gidebileceği(gittiği) belirtildi.

Denetim artırılmalı

Yalnızca kasım ayının ilk haftasında 750’den fazla yurttaşın zehirlenme şikâyetiyle hastaneye başvurduğunun belirtildiği açıklamada, ”Tüm bunların altında yatan temel neden, gıda güvenliği ilkelerine uyulmamasıdır”. Özellikle toplu tüketim yerlerinde artan maliyetler karşısında, düşük kaliteli ürün kullanımı, hijyen gereklerinin yerine getirilmemesi, soğuk zincirinin kırılması, yeterli sayıda ve nitelikte personel çalıştırılmaması…

Kurucu felsefeye dönüş

Prof. Dr. Mehmet Tamambay-22. Dönem Ankara milletvekili

Son resmi açıklamaya göre işsizlik oranı Ağustos 2025’te yüzde 8.5’tir. TÜİK tarafından açılanan geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 29,7’ye ulaşmıştır. Bu orana göre 13 milyon 400 bin vatandaşımız işsizdir. Sosyal açıdan durum vahimdir.

Gıda ürünlerinde düşürülemeyen yüksek enflasyon ve yaşam pahalılığı ile gelir dağılımında artan bozulma derin yoksulluğun yaygınlaştığını göstermektedir.

Türk İş’e göre 4 kişilik aile için gerekli asgari aylık gıda harcamasını tanımlayan açlık sınırı Ekimde 28 bin 412TL’ye gıdayla birlikte kira, ulaşım gibi temel gereksinimler için gereken asgari harcamayı gösteren yoksulluk sınırı ise 92 bin 547 TL’ye çıkıştır. Bekâr çalışanın yaşam maliyeti ise aylık 36 bin 934 TL’dir.

Derin yoksulluk büyüyor

Nüfusu yüzde yirmilik 5 gruba ayırarak grupların milli gelirden aldığı payı gösteren sınıflandırma, açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşamaya çalışanların nüfusumuzun büyük bir bölümünü oluşturduğunu göstermektedir. TÜİK verilerine göre Mart 2024’te yayınladığı oranlarda nüfusun en zengin yüzde 20’lik kısmının yüzde 48.1’ini, yani yaklaşık yarısını alırken, ikinci yüzde 20’lik kısım yüzde 20.7, üçüncü yüzde 20 14.6, dördüncü yüzde 20 10.4, en azını alan yüzde 20’lik kısmının ise sadece yüzde 6.3’ünü alabilmektedir. (Bu oranların bu yıl ise en zenginlerin yüzde 55’ini, en fakirlerin ise yüzde 5 kadarını aldığını düşündürmektedir.)

Ülkemizde nüfusun yüzde 25’i yoksulluk sınırının üzerinde gelir sağlarken, yüzde 75’i yoksulluk sınırı altında gelir sağlamaktadır.

2002 yılında kişi başı ortalama geliri Türkiye’den daha düşük olup 2020 yılında daha yüksek olan ülkeler: Rusya, Çin, Romanya, Bulgaristan ve Kazakistan.”

Peki, bu yıkımın nedenleri nedir? Bunun nedeni hükumet politikası olmasıdır.

 Bunun kaynağı ise devletin emperyalist güdümlü ve denetimli yönetiliyor olmasıdır. 1946’dan beri devlet, ABD mandası ve himayesi altında yönetilmektedir(Emekli Korgeneral Vedii Bilget-2008 yılı Cumhuriyet Gazetesi). 1946’dan beri özgürlükten yana olanlar yönetimde kalamamakta ve hükumetler kısa zamanda düşürülmektedir ve Adnan Menderes ve arkadaşları bu yolda idam edilmişler ve Bülent Ecevit 3 kez ABD istemlerine karşı çıktığı için hükumetleri dağıtılmıştır. Son yirmi üç yıldır ise Osmanlıya dönmeye çalışan, Düyunu-Umumiye ve kapitülasyonlara bağlı, Galata Bankerleri egemenliğinin parasına muhtaç, devletin bu konuda özenli bir politika göstererek yoksul, cahil, üretemeyen ve kapı-kulu bir toplum yaratmaya çalışılmasıdır.

Bu ülkede ağır ekonomik yıkım yaratıldı son 20 yılda; kamu varlıkları satıldı, altın rezervlerimiz harcandı, dış borç 150 milyar dolardan 500 milyar dolara çıkarıldı, şişirilşmiş maliyetlerle yapılan yollara ve hava alanlarına borçları için 30 yıllık enflasyon garantiler verildi, vasıfsız 10 milyondan fazla sığınmacı ülkeye dolduruldu, kuvvetler ayrılığı kaldırıldı ve bir kişiye tekelleştirildi, askeri okullar ve hastaneleri kaldırıldı, eğitim sistemi dinselleştirildi, anayasa hükümlerine uyulmuyor, sağlık sistemi özelleştirildi, üretim ekonomisi çökertildi, ekonomi yabancılaştırıldı, tarıma destek verilmiyor. Emekliye ve asgari ücretliye açlık sınırının yarısı kadar maaş veriliyor. Neden…   Çünkü Osmanlıya geri dönecektik ya..!   

O zaman soralım: Osmanlı İmparatorluğu ne oldu? Sevr Anlaşması’yla yok oldu. Bir Fransız temsilci 8 yıl kadar önce Avrupa Parlamentosunda şöyle demişti: Artık Türkiye Sevr’i kabul etmeli… Yoksa oraya mı getirildik?

Bu tuzaktan kurtulmak için 1938 Atatürk felsefesine geri dönmemiz, Bülent Ecevit duruşuna bağlı kalmamız için Özgür Özel Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok ihtiyacımız var.

“Özgürlük ve bağımsızlık karakterimdir, Yurtta barış dünyada barış, Hayatta en hakiki mürşit ilimdir… Mustafa Kemal Atatürk.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.