Zonguldak’ta Fevkani Köprüsü’nün yıkılmasıyla başlayan süreç, bir ulaşım projesinin nasıl kentsel krize dönüştürülebileceğinin derslik örneğine dönüştü.

Sorun sadece bir köprünün ortadan kaldırılması değildi. Sorun; yerine ne konulacağı, nasıl konulacağı ve en önemlisi bunun kim tarafından, hangi planla yapılacağı sorularının hiçbir zaman netleşmemesiydi.

Bugün geldiğimiz noktada kent merkezinde yaya ve araç trafiği kilitlenmiş durumda. Daha da ağır olanı, bu plansızlığın üç insanın yaşamına mal olmuş olmasıdır. Buna rağmen ders çıkarıldığına dair güçlü bir emare yok.

Üst Geçit Yapmak Değil, Ulaşımı Yönetmek Gerekir

Karayolları tarafından aynı güzergâh üzerinde, yaklaşık 400 metre arayla iki ayrı üst geçit inşa edildi. Ancak bu üst geçitler henüz tamamlanmadan, asansörleri yapılmadan, koruyucu ekipmanları yerleştirilmeden ve iş güvenliği tedbirleri alınmadan devreye sokuldu.

Daha vahimi şu oldu:

Orta refüjdeki yaya geçişleri kapatıldı ama alternatif geçişler yeterince yönlendirilmedi. Ne doğru dürüst bir tabela vardı, ne bilgilendirme, ne de süreklilik arz eden trafik denetimi…

Sonuç?

Vatandaş, üst geçidi kullanmak yerine, açık bulduğu yerden akan trafiğin içine dalarak yürümeye başladı. Bu, açıkça yeni kazalara davetiye çıkarmaktır.

Basının uyarısı sonrası bazı noktalar yeniden yayaya açıldı. Yani yine bildik yöntem devredeydi:

Önce yap, sonra boz; sonra yeniden yap.

Bu Bir Teknik Sorun Değil, Yönetim Sorunudur

Altını çizmek gerekir:

Bu yaşananlar ne bir “iletişim kazasıdır” ne de basit bir uygulama hatasıdır. Bu, planlama eksikliğinin, kurumlar arası koordinasyonsuzluğun ve sorumluluğu sürekli birbirine atma alışkanlığının sonucudur.

•             Karayolları “bakımı belediye yapsın” diyor,

•             Belediye “kaynak yok” diyerek geri duruyor,

•             Valilik sürece sonradan müdahil oluyor,

•             Meslek odaları ise iş bittikten sonra devreye giriyor.

Olan yine yurttaşa oluyor.

Üst geçit dediğiniz yapı, sadece çelikten ve betondan ibaret değildir.

•             Engelli erişimi olmadan,

•             Yaşlılar düşünülmeden,

•             Okul, hastane, iş güzergâhları analiz edilmeden yapılan her üst geçit, kâğıt üzerinde çözüm, sahada sorundur.

Sorumluluk Kimde? Herkeste. Ama Önce Yetkililerde

Bu noktada sorulması gereken sorular hâlâ ortada duruyor:

•             Üst geçitler neden asansörleri olmadan açıldı?

•             Yayalar neden önceden ve açık biçimde bilgilendirilmedi?

•             Sabah kapatılan geçişler neden akşam tekrar açıldı?

•             Bu süreçte yeni bir ölüm yaşansaydı, sorumluluk kimde olacaktı?

Bu soruların muhatabı sadece Karayolları değildir.

Yerel yönetim, valilik, ilgili meslek odaları ve karar vericiler bu tablodan kendi payına düşeni almak zorundadır.

Kent Deney Yanılma Alanı Değildir

Zonguldak, “olur mu olmaz mı bakalım” denilecek bir kent değildir.

Trafik, ulaşım ve yaya güvenliği günübirlik kararlarla yönetilemez.

Bugün üst geçit, yarın alt geçit…

Ama akıl yoksa, plan yoksa, bilim yoksa;adına ne derseniz deyin, sonuç değişmez.

Bu şehir daha fazla yap-boz mühendisliğini kaldırmaz.

Ve Susma Gazetesi olarak soruyoruz:Bu kentte ulaşımı kim planlıyor, kim denetliyor ve kim sorumluluk alıyor?

Sessizlik çözüm değil.

Plansızlık ise artık mazeret hiç değil.

Susma Ailesi daha güçlü

Kuruluşundan bugüne, bir yandan kent hafızası oluşurken, diğer yandan kentin değerlerini aynı potada buluşturma görevinde önemli adımlar atarak yoluna devam ediyor. Susma ailesi, her geçen gün güçlenerek bu hikâyenin canlı kalmasını sağlıyor. Farklı meslek gruplarından, farklı toplumsal gruplardan oluşan yazar ailesi giderek büyüyor. Bu kez aramıza yeni bir yazar kattık. Aslında yeni yazarımızın çok özel bir yanı var: Susma’nın birinci sayısından (1997) bugüne, iyi bir okuyucusu ve abonesi olması.Hoş geldin Sevil Hocam.

Sağlıcakla


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.