Zonguldak’ta son günlerin manzarası net: Yukarıdan açıklamalar geliyor, aşağıdan itirazlar yükseliyor. Aradaki mesafe ise her geçen gün biraz daha açılıyor. Asgari ücret açıklandı, bütçe görüşüldü, meydanlar doldu; ama kentte hâlâ temel bir soru yanıtsız: Bu şehir kim için yönetiliyor?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açıklamasına göre 2026 yılı asgari ücreti net 28 bin 75 TL olarak belirlendi. Masada işçi yoktu, itiraz yoktu, müzakere yoktu; yalnızca “açıklandı ve oldu.” DİSK-AR’ın verileri ise tablonun aslında ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Araştırmaya göre Türkiye’de 11,2 milyon işçi asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alıyor. Bu, kabaca 45 milyonluk bir nüfusun yaşamını tek bir ücret seviyesinin belirlediği anlamına geliyor (DİSK-AR, 2024).
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın sözleri, bu tablonun siyasi tercümesi niteliğinde:
“Milyonlarca emekçiye açlık sınırının altındaki bir ücret reva görüldü.”Açlık sınırının 30 bin lirayı aştığı bir dönemde, ara zam yapılmadan bir yıl boyunca bu ücretle yaşamanın dayatılması, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir tercih. Yoksulluk tesadüf değil; planlı ve yönetilen bir süreç.
Bu tercihlerin sahadaki karşılığı ise Madenci Anıtı’nda görüldü. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı sendikalar, “Bugün işyerlerinde değil meydanlardayız” diyerek iş bıraktı. Zonguldak’ta yapılan açıklamada Birleşik Kamu-İş İl Temsilcisi Metin Kahveci şu cümleyi kurdu:“Bu bütçede hak yok, halk yok, emekçi yok. Sermaye var.”
Bu sözler bir slogan değil, bir durum tespiti. Asgari ücretin fiilen genel ücret haline geldiği, TÜİK verilerinin hayat pahalılığını yansıtmadığı, dolaylı vergilerle emekçinin nefes alamaz hale geldiği bir ülkede, meydanlar artık istisna değil; zorunluluk.
Ancak kent gündemi yalnızca ekonomiyle sınırlı değil. Zonguldak’ta başka bir eşik daha aşılmak üzere: yönetilmeme hissi. Demokrasi Platformu’nun Madenci Anıtı’nda yapacağı geniş katılımlı basın açıklaması, bu nedenle sıradan bir etkinlik değil. Farklı toplumsal kesimlerin aynı cümlede buluştuğu nadir anlardan biri. Gençler gözaltıları, emekçiler yoksulluğu, yurttaşlar ise cevapsız bırakılan soruları konuşuyor.
Özellikle üst geçit sorunu, bu sessizliğin somutlaştığı başlıklardan biri. Yurttaş soruyor, platformlar açıklama yapıyor, basın yazıyor; fakat yerel yönticilerden gelen yanıtlar ya kaçamak ya da hiç yok. Oysa cevap vermemek bir tutumdur ve bugün Zonguldak’ta bu tutum neredeyse bir yönetim biçimine dönüşmüş durumda. Sessizlik, sorunları çözmüyor; yalnızca büyütüyor.
Kentte dikkat çeken bir başka gerçek de şu: Resmi kurumlar sustukça, kamusal alanı sendikalar, meslek örgütleri ve platformlar dolduruyor. Bu bir tercih değil, bir zorunluluk. Çünkü cevap alınamayan her soru, bir süre sonra kolektif bir itiraza dönüşüyor. Demokrasi Platformu’nun çağrısı da tam olarak bu noktada anlam kazanıyor: Bu kentte söz söyleyenler var ve artık duyulmak istiyorlar.
Zonguldak’ın bugünkü panoraması bize şunu söylüyor: Kent, yönetenlerin açıklamalarıyla değil, yurttaşların itirazlarıyla şekilleniyor. Bu itirazlar bastırıldıkça azalmaz; aksine daha örgütlü, daha ortak ve daha yüksek sesli hale gelir.
Bu kentte sorunlar yokmuş gibi davranmak, onları ortadan kaldırmıyor. Cevapsız bırakılan her soru, yarın daha sert bir başlıkla geri dönüyor. Zonguldak konuşuyor; asıl mesele, kimlerin dinlediği.
Çaycuma’da Emek Demokrasi Güçleri vardı
Emek ve demokrasi güçleri, farklı adlar altında olsa da kentlerde önemli bir toplumsal muhalefeti temsil ediyor. Zonguldak’ta Demokrasi Platformu bu açıdan örnek bir mücadele sergiliyor. Geçmişte Çaycuma da bu alanda önemli merkezlerden biriydi. Selüloz-İş, uzun yıllar bu mücadelenin lokomotifi ve öncü sendikası oldu.
80 sonrası dönemde bu rolü Eğitim-Sen üstlenmeye çalıştı. İsmet Akyol’un kişisel çabasını ayrı tutarsak, onun olmadığı dönemlerde bu etkinliğin zayıfladığı biliniyor. Günümüzde Türk Metal Sendikası da bu alana dahil olmaya başladı; ancak Selüloz-İş’in tarihsel misyonunu üstlenebilmesi için henüz gerekli bilinç ve kadro düzeyine ulaşılamadı.
Bu boşluk, son dönemde kadına yönelik şiddet, çocuk istismarları ve yerel yönetim politikalarına karşı tutum alma konusunda açık biçimde hissediliyor. Zonguldak Demokrasi Platformu’nun bu konularda Çaycuma’da eylem yapması, üzerinde düşünülmesi gereken bir tabloyu ortaya koyuyor. Sağlıcakla

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
