2025’i geride bırakırken Zonguldak’ta yaşananlar artık yalnızca “hissedilen” değil, resmî raporlarla kayıt altına alınan bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Kentin sosyal, ekonomik ve yönetsel kırılganlığı; sokakta olduğu kadar Zonguldak Valiliği’nin yayımladığı asayiş ve güvenlik raporlarında da açık biçimde görülüyor. Rakamlar soğuk olabilir, ancak anlattıkları son derece sert. Bu veriler, suçun bireysel sapma değil; derinleşen yoksulluk, işsizlik ve sosyal çözülmenin bir sonucu olduğunu ortaya koyuyor.
Valiliğin 2025 Ocak–Kasım Asayiş Değerlendirme Raporu’na göre kent genelinde kişilere karşı işlenen suç sayısı 6 bin 353. Bu, Zonguldak ölçeğinde sıradan bir istatistik değil; her gün ortalama 19 kişinin şiddet, tehdit, darp ya da benzeri suçlarla karşı karşıya kaldığı anlamına geliyor. Yetkililer suçların büyük bölümünün “aydınlatıldığını” vurguluyor. Ancak asıl mesele suçun failinin bulunması değil, bu suçların neden bu kadar yaygınlaştığıdır. Yoksulluk derinleşirken, asayiş verileri yalnızca sonucun fotoğrafını çekiyor.
Aynı raporda malvarlığına karşı işlenen suç sayısı 1.953 olarak yer alıyor. Hırsızlık ve dolandırıcılık vakalarının arttığı bir kentte, “aydınlatma oranı” ile övünmek, yaşanan geçim krizini görünmez kılmaya yetmiyor. Çünkü suçun kaynağına inilmeden, yalnızca güvenlik politikalarıyla toplumsal sorunlar çözülemiyor.
Kadına yönelik şiddet ve silahlanma verileri ise tablonun en karanlık başlığını oluşturuyor. KADES uygulamasının Zonguldak’ta on binlerce kişi tarafından indirilmiş olması bir başarı değil; binlerce kadının kendini güvende hissetmediğinin açık göstergesi. Aynı yıl içinde yüzlerce ruhsatsız silahın ele geçirilmesi, şiddetin artık istisna değil, gündelik bir tehdit hâline geldiğini ortaya koyuyor. Rakamlar, güvenliğin arttığını değil; güvensizliğin sıradanlaştığını söylüyor.
Uyuşturucuya ilişkin veriler de bu tabloyu tamamlıyor. Yıl boyunca yapılan yüzlerce narkotik operasyonu, mücadeledeki başarıdan çok, uyuşturucunun kentte ne denli yaygınlaştığını gösteriyor. Özellikle gençler ve çocuklar açısından bu tablo, sosyal çöküşün en tehlikeli eşiğine işaret ediyor.
Zonguldak’ın kronik yaralarından biri olan kayıtdışı maden ocakları da 2025’te gündemden düşmedi. Yüzlerce denetime, kapatılan onlarca ocağa rağmen yer altındaki ölüm riski, yer üstündeki yoksullukla birlikte devam etti. Kayıtdışı ocaklar kapatıldı; ancak insanları bu ocaklara iten koşullar değişmedi.Bu geniş tabloya, geride kalan haftanın gündemi de eklendi. Bahçelievler Mahallesi’nde günlerce süren Türk Telekom internet ve Tivibu kesintisi, kamusal hizmet anlayışının geldiği noktayı gözler önüne serdi. Kent merkezinde günlerce hizmet veremeyen bir kurum, denetimsizliğin ve yaptırımsızlığın somut bir örneği oldu. Yurttaşın elinde kalan tek seçenek ise yine hukuki mücadele tehdidiydi.
Zonguldak Demokrasi Platformu’nun kar altında gerçekleştirdiği yürüyüş ise kentin ekonomik gerçeğini açık biçimde ortaya koydu. “Geçinemiyoruz, sefalete teslim olmayacağız” sloganları artık bir protesto değil, gündelik hayatın özeti hâline gelmiş durumda. İnsanca yaşamaya yetecek ücret, emeklilere onurlu bir maaş ve adil bir vergi sistemi talepleri, mutfağın yangınını işaret ediyor.
Spor alanında yaşananlar da bu kırılganlığı yansıttı. Zonguldakspor FK ve Ereğli Belediyespor’u kapsayan bahis soruşturmaları, yalnızca sportif bir sorun değil; denetimsizlik ve yapısal çöküş tartışmasını yeniden gündeme taşıdı. Cezalar uygulandı; ancak bu tabloyu yaratan koşullar sorgulanmadan kalıcı bir çözüm üretilemedi.
Tüm bu yoğunluk içinde Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Ekrem Murat Zaman’a verdiği 2025 Atatürkçü Düşün Onur Ödülü, kentin tarihsel belleğini ve Cumhuriyet değerlerini hatırlatan anlamlı bir durak oldu. Aynı günlerde Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’nın açıkladığı ödüller de kentin kültürel damarının hâlâ canlı olduğunu gösterdi. Kültür ödülünün Zonguldak Fotoğraf Derneği’ne, bilim ödülünün TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi’ne, eğitim ödülünün ise TTK İş Sağlığı Güvenliği ve Eğitim Daire Başkanlığı’na verilmesi, bu kentin yalnızca sorunlarıyla değil, birikimiyle de ayakta durduğunu hatırlattı.
Bütün bu başlıklar yan yana konulduğunda ortaya çıkan gerçek açık: Zonguldak’ta sorunlar artmadı, derinleşti. Hizmet aksıyor, emek değersizleşiyor, denetim zayıflıyor ve yurttaş her alanda “idare etmeye” zorlanıyor. Buna karşılık itiraz eden, talep eden ve kent hafızasını diri tutmaya çalışan bir toplumsal damar da güçleniyor.Asıl mesele artık şu:
2026’da da aynı raporları mı konuşacağız, yoksa bu kentin gerçek sorunlarıyla yüzleşmeye cesaret mi edeceğiz? Çünkü Zonguldak, açıklama değil çözüm; vaat değil sorumluluk bekliyor.Yeni bir yıla, yeni bir yaşa giriyorum. Ümidimi yitirmeden…

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
