Bilge vatandaşların anayasası:

Yerel seçimler sonrası ramazan bayramının bitiminden sonra “yeni anayasa” çalışmaları olacağı haberleri var. Başta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş olmak üzere, Cumhur ittifakı yöneticileri muhalefetle görüşmelere başlayacakmış. Fakat anayasada değişiklikler mi olacak veya anayasa yeniden mi yazılacak ve oylanacak belli değil.

Benim önerim, 1982 Anayasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması ve çağdaş, toplumsal, adalete, bilime ve laikliğe dayalı bir anayasanın hayata geçirilmesini sağlamaktır.   Neden mi? Çünkü bu anayasa artık anti-demokratik, anti-sosyal, anti-adalet ve anti-gelecek bir yapıya kavuşturulmuştur.

Bu konuda 12 Eylül 2010 Referandumu sonrası Doç. Dr. Çetin Arslan(Yargıtay Savcısı) ve Murat Kayançiçek(Cumhuriyet Savcısı) tarafından yazılan T.C. Anayasası kitabına önsöz yazan Eski Yargıtay Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk’un önsözü girişi: 13.10.2010.

“Bilindiği üzere anayasalar, örgütlenmiş siyasal(bence yanlış bir ifade – hukuksal olmalıydı) birim olan devletin gücünü sınırlayan, bireyin hak ve özgürlük alanlarıyla bunların çiğnenmelerine karşı denetim yollarını belirleyen, iktidarın tek elde toplanmasını önleyerek çoğulculuğu benimseyen, çok iktidar ilişkisinde dengeler sağlayan, her türlü hukuk dışılığı engelleyen belgelerdir(belge demek yetmez, toplumsal sözleşmeler olmalıydı) ! .   

1982 Anayasası tersini yapmış, devlet gücünü sınırlayacak yerde hak ve özgürlükleri sınırlamış, halka güvensizliği ruhuna içselleştirmiş, yargı birliğini ve bağımsızlığını örselemiş, sadece sıkı düzen bir yönetim biçimiyle kendisini sınırlamış, özgürlükçü demokrasiye kıymıştır. 1961’in insan hak ve özgürlüklerine “dayanan” devlet(md 2) gitmiş, hak ve özgürlüklere “lütfen saygılı”(md.2) “kutsal devlet” gelmiştir.

Nitekim bu kutsal devlet, ancak 23.07.1996 tarihine dek dayanabilmiştir.

Devlet ve değerleri her ülkede korunur. Korunmalıdır da. Ama devlet kutsallaştırılırsa ilişilemez (tabu) olur çıkar. Çünkü kutsallara dokunulamaz.

Gerisini söylemeye gerek var mı?

Tek örnek 1982 Anayasası’nın ruhunun ne olduğunu açıklamaya yetmez mi?

Yeter elbette.

Bu yüzden on bir yıl önce 6 Eylül 1999 tarihinde adli yılı açarken şunları söylemiştim:

“Bir uyarıda bulunmak zorundayım. Türkiye meşruluk debisi neredeyse sıfıra yaklaşmış bir Anayasayla yeni yüzyıla giremez, girmemelidir.”

Girdi.

Şimdi bunun çalkantılarını yaşıyor.

Avrupa Birliği’nin önündeki en büyük engel 1982 Anayasası’dır.

Bu noktada toplumda görüş birliği var.  

Kimse meşruluk sorununu küçümsemesin.

Bir toplumda meşruluk sorunu varsa, gittikçe düğümlenen bir hukuk ( sadece hukuk değil yaşamın her alanında) bunalımı var demektir.

Meşruluk toplumbilimin, siyasal bilimin en önemli kavramlarından biridir ve örselenemez.

Bir kurumun, yasanın ya da yönetenlerin, bilinen ve benimsenen kurallara göre oluşmuş bir çoğunluğu arkalarında bulundurduklarına ilişkin halkta yaygın bir inanç varsa o kurum, o yasa ya da yönetenler meşrudur.

Meşruluk, toplumdaki barış ve dinginliği sağlayan; kurumu, yasayı, iktidarı ayakta tutan büyülü bir inançtır. 

Acaba 1982 Anayasası biçimsel ve maddi açılardan meşru mudur? Değildir! Çünkü:

  1. Anayasayı yapan meclis halk tarafından seçilerek değil atamalarla oluşmuştur,
  2. Sunulan metin kamuoyunda yasaklandığı için tartışılamamıştır. Tartışanların hapisle cezalandırılacağı belirtilmiştir,
  3. Anayasa metninin tanıtımı tek elden, beyin yıkama yoluyla yapılmıştır,
  4. Anayasa benimsenmediği takdirde dikta yönetiminin süreceği belirtilmiştir,
  5. Tek işlemle hem Anayasa hem de devlet başkanlığı oylanmıştır. 

Dilerim, bu Cumhuriyet, yakın zamanda çağcıl bir anayasaya kavuşur.”

Evet, o gün gelmiştir. 1982 Anayasası’na tahammül edeceğimiz zaman 1995 yılında bitmiş olduğu halde hâlâ yıkıma devam ediyor; hatta bugünkü Anayasa 1982 Anayasası’ndan daha geride ve daha vahşi hale getirilmiştir. 

Toplumsal sorunların, ekonomik çarpıklığın artmasının, bilimsel ahlaki, sosyal, kültürel geri kalmanın, toplumsal suçlarda artışın, doğanın bu kadar kolay tahrip olmasında bu çağ dışı anayasanın ve devlet yönetiminin büyük etkisi vardır. Yani önce devlet ve sermaye egemenleri yargılanmalıdır bu sorunlardan dolayı…!

Vatandaşlar nasıl bir toplumsal sözleşme altında yaşayacaklarına, nasıl bir gelecek istediklerine, nasıl mutlu ve umutlu olacaklarına katılacak, karar verecek ortama kavuşmalıdırlar. En iyiyi, en güzeli ve en sağlıklıyı vatandaşımız bilir. Vatandaşa saygı ve sevgi gösterirsen saygı ve sevgi  gösterir; saygı ve sevgi göstermezsen saygı ve sevgi göstermez!  

Ne demişti 12 Mart 1971’in Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç? “Bu ülke halkının sosyal ve kültürel seviyesi ekonomiyi geçmiştir; bu tersine çevrilmeli; ekonomi önde gitmeli sosyal ve kültürel gelişme arkadan gelmelidir.” İşte, o günden beri halkımızın sevgi ve saygı duyguları, bilimsel, sosyal ve kültürel gelişmesi geride kalmakta, paranın padişahlığı pres gibi ezmektedir halkımızı…

Yeni Anayasa hakkında bir önerim var. Anayasanın temel felsefesi; toplumsal sözleşmenin temel ilkeleri 40 madde halinde ilk sayfalarda yerini almalıdır ve Anayasa bu ilkelere göre yapılandırılmalıdır. Hazırladığım 32 maddeyi sıralıyorum:

Anayasanın Temel ilkeleri:

  1. Yurtta barış, dünyada barış,
  2. Özgürlük ve bağımsızlık hayatımdır,
  3. Hayatta en hakiki yol gösteren ve mutlu eden bilimdir,
  4. Dünya insanlığın okuludur ve anasıdır,
  5. Vatanımız halkımızın ortak değeridir,
  6. Araziler halkın ihtiyaçları için sahipleri tarafından işletilir,
  7.  Devlet ve sermaye halkın gönenci ve mutluluğu içindir,
  8. Halk, devlet ve sermaye vatanın varlığından ve sağlığından sorumludur,
  9. Devlet yurttaşların sürekli eğitiminden, sağlığından ve varlığından sorumludur,
  10. Adalet devletin, halkın ve sermayenin temelidir,
  11. Vatanımız maden değildir, karıştırılmaya ihtiyaç yoktur,
  12. Ülkemizde ibadet anadildedir, din dersi zorunlu değildir, din adamlığı meslek değildir,
  13. Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik, bilim, adalet ve hukuk devletidir.
  14. Fikir farklılıkları sorun değil zenginliğimizdir,
  15. Devletin ve halkın temel dili Türkçedir diğer diller isteyenler için okullarda ve özel dershanelerde ders verilebilir,
  16.   Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir,
  17. Devletin başkenti Ankara’dır,
  18. Devlet, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yasama, yürütme ve yargı gücü olarak üçe ayrılır, yönetim kurulları yasama meclisi tarafından belirlenir,
  19. Yasama meclisi ikiye ayrılacaktır; birincisi öncelikle yürütmeden ve yasamadan sorumludur, ikincisi(senato) sadece yasamadan sorumludur,
  20. Anayasa ve yasalar önünde tüm vatandaşlar eşittir,
  21. Vergi alımı ve kaynakları 3’e ayrılmıştır: Yıllık servet vergisi, yıllık gelir vergisi ve tüketim vergisi,
  22. Çalışan işçilerin ve memurların temel-asgari ücretleri aylık açlık seviyesinin iki katından az olamaz,
  23. Çalışan işçilerin ücretleri asgari ücretle başlasa da memurlar gibi kıdemine göre artırılır,
  24. Çalışan işçi ve memurların ev kiraları asgari ücretin dörtte birinden çok olamaz,
  25. Devletin denetimi halk meclisleri tarafından yapılır,
  26. Devlet ekonomik tekelleşmenin önüne geçmek için gereken önlemleri alır,
  27. Bütün insanlık kardeşimizdir felsefesine göre Türkiye vatandaşlığı öceliğimizdir,
  28. Halkın bilimsel gelişmesi ekonomik gelişmenin önünde olacaktır,
  29. Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat felsefesi halkımızın ve devletimizin de felsefesidir,
  30. Çalışan işçilerin ve memurların ev kiraları devlet ve işverenleri tarafından ödenir,
  31. Bütün insanlık kardeştir,
  32. Devletler halklarının devletidir, halkları için vardır,  

Yapılacak yeni Anayasanın aceleye getirilmemesi ve bir yıl sonra oylama yoluna gidilmesidir. Bu bir sene içinde tüm toplum ve siyaset çevresince enine boyuna tartışılmalı ve en ortak düşünce, birlik sağlanmaya çalışılmalıdır. Ayrıca diğer önerim iki anayasa hazırlığı iki siyasi taraf tarafından ayrı ayrı hazırlanmalı ve halkın oylamasına A ve B olarak iki alternatif anayasa önerisi sunularak oylanması istenmelidir. Böylece toplum nasıl bir gelecek istediğine, nasıl bir ortamda yaşamak istediğine karar vermiş olacaktır.