Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sonunda küllerinden doğan yeni bir ulus yaratan Mustafa Kemal’in en çok önemsediği konu eğitimdi.

Nüfusun 17 milyon civarında olduğu Anadolu coğrafyasında halk yoksuldu, yorgundu, yiyecek ekmeği yoktu ama geleceğe ilişkin umudu vardı.

Tek eksik eğitimsiz halkın vakit geçirmeden bilinçlendirilmesi, buna yönelik bir eğitim modelinin oluşturulmasıydı. Bu konuda hem kendi araştırdı hem de gelişmiş dünya ülkelerinin sistemlerini araştırmak üzere görevlendirmeler yaptı.

Ancak sağlığı elvermedi, ölümünden önce başlatamadığı dünyada tek sayılabilecek devrim projesi Köy Enstitüleri ancak 1940 yılında hayata geçirildi.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un olağanüstü çabaları sonucunda Hasanoğlan’dan başlayarak 1948 yılına kadar 21 Köy Enstitüsü kuruluyor.

“İş İçin İş İçinde Eğitim” felsefesiyle açılan bu eğitim kurumlarına okuma imkanı  olmayan köy çocukları alınıyor ve yetiştirildikten sonra tekrar kırsal alana, köylere gönderiliyordu.

Aslında bu proje bir anlamda Toprak Reformu ve “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” nu çıkarma amacına yönelikti.

Geleneklerine bağlı, toprak ağalarının etkisinde köylüyü önce fikren buna hazırlamak gerekiyordu.

Yani artık köylerde harf devrimi sonrası medrese hocalarının yerini öğretmenler alacaktı.

Üstelik de bu öğretmenler bizzat iş içinde eğitilmiş, ekonomiyi, tarımı bilen doğayı tanıyan, sağlık bilgileriyle donatılmış her konuda köylülere rehberlik, önderlik yapabilecek, idealist gençlerden oluşuyordu.

Faaliyet gösterdiği dönemde 1700 ü kız öğrenci olmak üzere 17.300 öğretmen, 7.300 sağlıkçı, 8.500 eğitmen yetiştiren bu güzide eğitim kurumları 27 Ocak 1952 yılında dönemin başbakanı Adnan Menderes’in talimatıyla kapatıldı.

KÖY ENSTİTÜLERİNE KİMLER KARŞIYDI?

Tek Parti iktidarı döneminde CHP içerisinde bulunan Celal Bayar, Adnan Menderes gibi toprak ağaları, komprador sermayenin temsilcileri ve ABD yanlıları kuşkusuz bu aydınlanma devriminden rahatsız oldular.

CHP den ayrılan bu grup Demokrat Partiyi kurdu ve Cumhuriyet devrimlerine karşı tavır almaya başladılar.

Köylünün eğitilmesinden çok ağa-maraba düzeninin bozulacağından ve toprak reformundan rahatsız olan bu kesimler çeşitli iftiralar, karalamalar, yalan haberlerle Köy Enstitülerini itibarsızlaştırmaya, halkın gözünden düşürmeye çalıştılar.

Amerikancı ve anti-komünist propagandalarla İsmet İnönü yönetimini sıkıştıran muhalefet önce bakan Hasan Ali Yücel’i değiştirdi, İsmail Hakkı Tonguç’u görevden aldırdılar sonra da kendi iktidarları döneminde tamamen kapattılar.

Bu Eğitim kurumlarının kapatılmasında ABD ve Nato’nun baskısını, dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın ısrarlı çabalarını da göz ardı etmemek gerekir.

İlginçtir o dönemin tanınmış yazarları Kemal Tahir, Peyami Safa, Necip Fazıl gibi kanaat önderleri de bu gerici kampanyayı desteklemişlerdir.

Sanırım o dönemi en iyi anlatan da Menderes’in şu sözleridir.

“Köy Enstitüleri, yöneten kesimden daha akıllı bir vatandaş profili oluşturuyor. Bu kabul edilemez.”

En çarpıcı olan da o dönemin en güçlü isimlerinden biri olan toprak ağası ve milletvekili Kinyas Kartal’ın söylemi.

Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Üstelik Rus ordusunda görev yapan biriyim. Köy Enstitüleri bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlılar, ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmen gidince köylüler benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. Bölgede ağaları örgütledim, örgütlü olarak Demokrat Parti ile pazarlığa girdik ve Köy Enstitülerini kapattık.

Doğa boşluk kabul etmiyor.

Eğitimde çağdaş eğitim kurumları ortadan kaldırılınca yerini yeniden feodal güçler, medrese hocaları aldı.

Bugün geldiğimiz noktada da Mili Eğitim Bakanlığından çok Diyanet İşleri Başkanlığının yönlendirdiği, tarikat ve Cemaatlerin egemen olduğu bir alan haline dönüştü eğitim sistemi.

Oysa ne büyük değerler yetiştirmişti Köy Enstitüleri, daha da neler yetiştirecekti fırsat verilseydi.

O dönemin unutulmaz eğitimcileri, köy enstitülerinin parlayan yıldızları Fakir Baykurt, Sabahattin Eyüboğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Ümit Kaftancıoğlu, Adnan Binyazar, Kemal Burkay, Ahmet Telli ve daha niceleri..

Türkiye’de elbette yapılan baskıları, zulmü, faili meçhulleri, işkenceleri, hukuk dışı uygulamaları unutmayacağız.

Ama Türkiye’de aydınlanma devriminin temeli Köy Enstitülerini ve devrimci demokratik eğitim mücadelesinde yitirdiğimiz eğitim emekçilerini de saygıyla anmadan geçmeyelim.

Onlar ümidin düşmanlarına karşı korkmadan, yılmadan inanç ve kararlılıkla savaştılar.