Zonguldak Halk Komitesi’nin 3 Haziran 2017 Cumartesi günü Nazım Hikmet anmasıyla birlikte açılan  “İşçi Tulumuyla Hürriyet” resim sergisi nedeniyle kentimize gelen Ressam İrfan Ertel ile Resimi, işçi sınıfını, sanatı ve aydın olmayı konuştuk. Bölgelenin birçok yerinde açılan sergiye ilgi oldukça fazla oldu.TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nda başlayan sergi daha sonra TTK Üzülmez Müessesi’nde maden işçilerinin görücüsüne çıktı.Çaycuma’ya oradan Devrek’e kadar uzandı.Biz Ertel ile Üzülmez’de Maden İşçilerinin çalışma alanında konuştuk,dertleştik.

 

Bahaddin Arı- Genel olarak her sınıflı toplumda sanatçının işi zordur. Ya yaratıcılığını, üretkenliğini egemen sınıfların sofrasına katık edecek, iyi yiyen, iyi yaşayan palyaço olacak, yada acı çekecek, itişleşecektir. Sizin işinizde zor olan tarafta neler söylemek istersiniz

İrfan Ertel : Zor değil onurlu olan tarafta olmaya çalışmak bence.Diğer saydığınız sanatçıyım diyen çokluğun işi bence daha zor.Belki maddi anlamda bir şeyler edinebilir ama vicdanını susturmasında epey zorlanmaz mı?Sanatçı olmadan önce gerçek bir aydın olmaya çalışmanın da gereği; emekten yana, yoksuldan yana, ezilenden yana, barıştan yana taraf olmaktan geçmez mi? Sorumluluk taşıyor olmanın bilincindeyse sanatçı, bunun getirdiği motivasyonla daha üst düzeyde yapıtlar ortaya çıkartacaktır sanırım.Bir de hiç küçümsenmemesi gereken; edilgen olmayıp, etken olabilmenin ve mücadele etmenin keyfi var. Tarihe kabaca baksak bile bütün önemli sanatçıların bu zorlukları göğüslemenin onuruyla insanlık için çok önemli  yapıtlara imza attığını görmez miyiz?Bir Bertolt Brecht, bir Şarlo, bir Picasso, bir Nazım, bir Aziz Nesin, bir Ruhi Su… vb. Olmak başka türlü mümkün mü?

Benim kişisel anlamda böyle bir önemli kişi olmak ve önemli yapıtlar üretmek iddiam asla yok. Kendimce yetilerimi kullanarak mütevazi ölçekte emekçilere yararlı olmaya çalışıyorum hepsi bu.

Bahaddin Arı-  Yurdumuzda özellikle hava bir açıyor, bir bozuyor. Açtığın da beklenen, özlenen güneşli hava değildir. Ama kavgaya bağlı olarak açtığında emekten-güzelden yana herkesin yanağına biraz renk geliyor. Yaratıcı çabalar yoğunlaşıyor. Sanatın her dalı şöyle bir silkiniyor, daha geniş çevreye açılıyor. Hava bozulduğunda, bunların birçoğu yitip gidiyor. Kimi korkudan, kimi dayanıksızılıktan,kimi rahat yaşamaya, kimi “mevki” ye acıkmaktan, kimi umutsuzluktan. Siz ümidinizi hiç yitirmeyenlerdensiniz? Neden?

İrfan Ertel : Evet, ben halkımın emekten, iyiden, aydınlanmadan yana gelişmesinden ümidimi hep taze tutanlardanım. Halkımızın eninde sonunda hapsedildiği karanlığı yırtabilecek bir gücü olduğunu biliyorum. Bunu ortaya çıkartmasında biz aydın olmaya çalışanlara sorumluluk, çalışkanlık, yaratıcılık gibi görevler düştüğünün bilincinde olmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Geleceğin aydınlarına da iyi birer örnek olmaya çalışmamız gerektiğini de hiç unutmamamız gerekli sanırım.

Bahaddin Arı- Bugün ülkemizde hava yine bozuk. Türkiye, Kanun Hükmünde Kararnameler(KHK)lerle yönetiliyor.12 Eylül 1980’de “Atam,sen kalk ta, ben yatam” diyerek 5 generalin boy boy resimlerinin yerini, şimdiler de “Reis sen ne dersen o olur”diyen , “15 Temmuz’un zafer işareti Rabia’ların yer aldığı dönemdeyiz.  Çalışmalarınız daha çok emek, mücadele-işçi sınıfı üzerine.Bu aynı zamanda “taraflı”, “siyasal eğilimli” olarak değerlendiriliyor.Bu konuda neler söylemek istersiniz?

İrfan Ertel : Ben tarafsızım diyeninde bir tarafta konuşlandığını görmemiz gerekir sanırım. Tarafsız olmaya çalışan özünde egemen olandan yanadır, onu işine yarar değil mi?İnsandan, bilimden, aydınlık gelecekten yana olabilmek bu çürümüş düzenden yana tavır alarak, o çerçevede kalarak mümkün mü? Bence barış için, hoyratça tüketilen çevre ile ilgili sorunlarımızın çözümü içinde yönümüzü işçi sınıfına ve onun mücadelesine çevirmemiz gerekiyor.Objektif bir yaklaşımla baktığımızda tarihte de işçi sınıfı duruma birazcık bile el koyabildiğinde tüm sorunların sihirli bir değnek değmişçe çözülüverdiğini görmek zorunda kalırız.

Bahaddin Arı-Sanatın binlerce yıl için de biriktirdiği bilgiye, tekniğe, vardığı sonuçlara iyice egemen olmadan insane ruhunun başarılı işçisi olunamaz.Proleterya (işçisınıfı) her alanda olduğu gibi sanat alanında da insanlık tarihinin biriktirdiği hazinenin tek mirasçısıdır.Bu hazineyi özenle çalışmak, eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmek,  sömürücü sınıfların çıkarlarını simgeleyen yanlarını ayıklayarak ve daha da zenginleştirmek proletarya sanatçısının görevidir” denir. Siz bu görüşe katılırmısınız?

İrfan Ertel : Buna katılmanın yanında bir ekleme yapmama izin verirseniz; sanatçı bunlarla da yetinmemeli.Geniş kitlelerin emekten yana, bilimden yana gelişimi için örgütlü davranmasının da bir parçası olmaya çalışmalı. Ancak emekçi halkın örgütlenmesi içinde bilincini daha geliştirebilir ve etkinliğini katlayarak artırabilir. Bireysel yaptığı işler belki egosunu tatmin edebilir ama bununla son derece sınırlı bir etkiye ulaşabilecektir kanımca.

Bahaddin Arı-Kaç yıldır işçi sınıfı üzerine resim yapıyorsunuz?

İrfan Ertel : Kesin olarak kaç yıldır bunu yapmaya çalıştığımı bilemiyeceğim ama her halde 40 – 45 yıldır emekten yana çalışmalar içinde yer almak için elimden geleni yapıyorum diyebilirim.

Bahaddin Arı- Bildiğimiz kadarıyla siz aynı zamanda İşçi Sağlığı üzerine de önemli çalışmalar yaptınız. Zonguldak’ta meslek hastalıkları konusunda özellikle Maden İş Kolu bu çalışmalarınızın bir parçası, İşçi Yaşamı adlı dergi çalışmalarınız, meslek hastalıkları üzerine yoğun emeğiniz var.Bu konularda bir şeyler söylemek istermisiniz?

İrfan Ertel : Ressam olmama karşın 70’li yıllar da 9 yıl kadar bir ağır metal sanayi kuruluşunda çalıştım. O zaman işçilerin ne kadar kötü koşullarda, sağlıkları hiçe sayılarak çalıştırıldığının bire bir tanığı oldum. Bu beni doğal olarak çok etkiledi ve hekimlerin, hukukçuların ve işçilerinde içinde olduğu bir gurup özverili insanla birlikte “İşçi Sağlığı Derneği”nin kurucusu ve aktivisti oldum. Bu beni sanatsal çalışmalarımı da bu konunun hizmetine sunma konusun da düşünmeye ve davranmaya itti. İşçi Sağlığı sunumlarında kullanılabilecek materyaller üretmeye, fotoğraflar çekip  slayt gösterileri hazırlamaya, kısa filmler çekmeye ve bunları sunumlarda kullanmaya başladım.Bunun çok olumlu etkilerini gördükçe de hemen her önemli sektörde bu üretimi yapıp  kullanmaya ve kullanabilecek olanlarla da paylaşmaya çalıştım.

Sunum sonlarında Ruhi Su türkülerini işçilerle söyleyerek sunumları daha keyifli hale getirmeye çalıştım. Halen her fırsatta bunu yapmaya devametmeye gayret ediyorum. Doğal olarak yaptığım resimlerde bu konuda işlev yüklenmeye yöneldi.

Bahaddin Arı-Yaklaşık 10 gündür Zonguldak’tasınız ve bugün Maden bölgesi Üzülmez’de maden işçilerinin yanındasınız.Neler söylemek istersiniz.

İrfan Ertel : Bu resimlerin asıl amacı maden işçilerinin ve diğer teknik elemanların farkındalıklarını artırmaya çalışmaktı.Bu açıdan baktığımda işçi kardeşlerime  ulaşabilmemin mutluluğunu yaşıyorum. Bunu sağlayan tüm dostlara çok müteşekkirim. Sergimi ne kadar çok emekçiye ve emek dostuna götürebilirsem işçi sınıfının işine yarayabilme mutluluğum katlanacak sanırım.

Bahaddin Arı- 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da yaşanan ve 301 Maden işçisinin yaşamını yitirdiği iş cinayetinin sizlerin özellikle maden iş koluna daha somut bakmanızda etken olduğunu, bu arada madene inmeden daha önceleri bu konuda yaptığınız işleri sizin deyiminizle, “dışarıdan maval okuma” olarak tanımlıyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz ?

İrfan Ertel: Hemen her konuda bu böyle değimlidir. Yapacağımız her işte içinde olmakla dışarıdan bakmak arasındaki nitel farklılıktan söz etmeye çalışıyorum. Madene inmeden onu düşünerek yada  hayal ederek kavramak mümkün değil.Madene indikten sonra madencilerin hangi koşullarda çalıştığını daha iyi anladım ve konuyla daha bir yakından özdeşleştim.Bu bana doğal  olarak “SOMA” faciasını daha iyi kavramamı ve o insanlarımızla ve yakınlarıyla daha fazla özdeşleşmemi sağladı sanıyorum.O zaman ürettiklerimin de daha gerçeğe yakın ve  etkili olabildiğini görüyorum.Bunu izleyenler de farkında galiba.Tüm tepkiler hemen “madene inmişsiniz” şeklinde oldu çünkü.Üretim öncesi araştırma ve bilgilenmenin önemini hiç küçümsememek gerektiğini bir kez daha anlamış oldum.

Bahaddin Arı-  Geleceğe dair son söz olarak neler söylemek istersiniz?

İrfan Ertel : Güzel günler kesinlikle gelecek. Bizler emekten, aydınlanmadan, bilimden yana olanlar işlerini iyi yapar daha çok çalışırlarsa bu aydınlığın daha kısa şüre de geleceğine kuşkum yok. Bu açıdan resimlerime yoğun ilgi gösteren beni yalnız bırakmayan emekten yana Zonguldak’lı dostlara ve işçi kardeşlerime, değerli basın mensuplarına çok teşekkür ediyorum…

Not; Bu Röportaj Susma Gazetesi’nin 5 Temmuz ( 757.) Sayısında yayınlanmıuştır


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.