
Zonguldak’ta Cumhuriyet kutlamalarında Kriz, Ülkede ekonomik kriz, dünyada, karbon krizi yaşanıyor.
Diyeceksiniz ki bu üç konunun Zonguldak’ın yaşanabilir bir kent olup olmadığıyla ne alakası var.
Birincisi; Zonguldak dün yaşanabilir bir kent iken bugün, sıkışmış, kabuğunu nasıl kıracağının bile tartışılmasına tahammülü olmayan, hoşgörü ve karşılıklı dayanışmanın neredeyse yok olduğu, bir biriyle öç alırcasına, yıkıcı, bozucu, yok edici bir davranış içinde. Demokrasi, düşünce özgürlüğü kavramları daha çok hereksin kendi tekeline girmiş durumda. Doğrunun sadece kendinden makbul olduğuna inanmış bir durumdayız.
98.Yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılı kentte tartışma ve krize neden oldu. Krizin ana nedeni iktidar cephesinin ‘Yeni Osmanlıcılık’ la anılacak ve mesaj veren yapılar (Saray yapmak gibi) etkinliklerde de olmazsa olmaz Mehteran Takımını eksik etmeme üzerine kuruldu.
Böyle olunca İstiklal Marşı bile okunmaz, Cumhuriyetin Kurucu Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adının sıradanlaşarak metin aralarına sıkıştırılarak okunmaya çalışılması, kendini, ‘Cumhuriyetin bekçisi’, ‘Mustafa Kemal’in Askeri’ olarak niteleyenlerin karşılıklı kavgasına, özden uzaklaşıp, şekilciliğe, gerçekler[1]den kaçıp slogancılığa kadar uzanıyor.
Kentte 29 Ekim Kutlamaları iki şekilde gelenekselleşmiş durumda. Birinci gün (28 Ekim) Resmi Çelenk koyma töreni buna İktidar Muhalefet (parlamento içi) birlikte katılmasına rağmen. Öğleden sonra CHP’nin öncülüğünde Daha çok Laik Demokratlar, ulusalcı kesimlerin katıldığı, (şimdiki durumda Millet İttifakı) ayrı bir tören düzenleyerek 29 Ekim’i kutluyor.
Yine 29 Ekim günü İktidar ve Muhalefet Resmi tören geçidi yaparak bir anlamda Resmi etkinliği noktalıyor.
Akşam ise (Bu yıllardır gelenek olmuş) Hükümet meydanında Müzik, Halkoyunlarınında yer aldığı ve Fener Alayı Yürüyüşü İşte bu akşamki etkinlik bir anlamda politik mesajların verildiği arenaya dönüşüyor.
Özellikle yerel yönetim hangi parti de ise akşamki Fener Alayı’nın şekli ve içeriğini o belirliyor.
Yani dün, Zonguldak Merkez İlçede CHP’li Belediye varken bu tartışma yoktu.Bugün Belediye AKP’de, yerel yönetimler aynı zamanda politik bir işlev gören durumda.
Ülke çapında İstanbul, İzmir, Ankara, Adana gibi büyük metropoller dün başka kutluyordu 29 Ekim’i bugün başka.
Demek ki, kavganın yürüdüğü, hegemonik kavganın en önemli noktasında yerel yönetimler oluşmuş.
Merkez İlçede yerel yönetim ile, merkezi iktidarda AKP olunca, Valisinden, bürokratına kadar herkes o günün durumuna göre şekil alıyor.
Tartışma düzgün yapılsa haneye artı olacakken, iş şekilselliğe dönüşü yor.
Kent yapılaşmasından, gezi alanlarına, sembollere, inanç merkezlerinden, tarihi binalara, kültür varlıklarına kadar yayılınca ve bir kültürü yok etme üzerine kurulunca, bunun sadece Fener Alayında Mehteran Ekibinin olması gibi algılanıyor.
Oysa Mehteran’ın Bandonun , Halkoyunlarının, türkülerin,toplumda arabeks olarak ifade dilen müziğe kadar hepsi bu halkın içinden çıkmış değerler ve tarihsel mirasımız olarak bakılabilir.
Dahada somutlaştırarak devam edelim.
Akşamki etkinlikte İstiklal Marşı’nın söylenmediği tartışma yarattı.
Kişisel olarak bende Bayrak taşınması, asılması, İstiklal Marşı’nın söylenmesi, konuları bir anlamda kanunla belirlenmiş şekli ile uygulanmasından yanayım. O nedenle eğlence noktalarında okunmasına bende katılmıyorum.
İtiraz yerimiz eğer öyle değilde, ön toplantıda Akşam toplumu birleştirecek, coşkulu, yoğun katılımlı bir etkinlik planlanacaksa bu tür farklılıklara dikkat edecek bir format hazırlanması gerekiyor.
Senin değerinin simgesi Mehteran ise, diğerinin ki Çavbella da olabilir. Ama İstiklal Marşını tarafların bir kesiminin sembolü haline getirmek bir anlamda çatışma kültürünü, birbirimizi yok saymayı, redçi bir topluma doğru sürüklenmemizinde önünü daha da açmış oluyoruz.
Seçilmiş kent yöneticisinin yerinde olsaydım, kesinlikle 29 Ekim’de Bando ile resmi gerçekleştirirdim. İçinde Mehteranında olduğu, resmi geçidi orada noktalar. Akşam Fener Alayı ve Eğlenceye politik mesaj vermezdim.
Ve her zamanki gibi akşam Vali’nin daveti de sadece sen ben bizim oğlan misali, iktidar ve yandaşlarıyla yapılan resepsiyona dönüşmezdi.
Bugünkü siyasi kadroların yetersizliği bürokratı, atanmışı da yanlızlaşmaya, politik aktör olmaya zorluyor.
Tersi olsaydı. Vali Mustafa Tutulmaz’da belkide toplumun bir kesimininde sevdiği “Çav Bella” türküsü için söylediği “Biz sadece kapalı salonlarda Çav Bella ile Cumhuriyet kutlamıyoruz” sarfedilmemiş olacaktı.
‘Yaşanabilir bir kentin dönüşümüne hazırmıyız’ sorusunu yeniden soralım.
Ne dersiniz?
Sağlıcakla Kalın