Mevcut insana aykırı dünyada insan faaliyeti parçalı hâlde vazedilmiştir. Siyasal faaliyet, ekonomik faaliyet, sanatsal, kültürel faaliyetler, hep ayrı ayrı kompartımanlar hâlindedir. Her kompartımandaki faaliyet parçası, zihinlere parça akıl olarak yansır. Siyasal faaliyetin zihinlere akarak yarattığı parça akla, siyasal akıl denir.

Siyasal akıl, bağrında doğduğu siyaset alanının parametreleri dahilinde devindiği için siyasal akıldır:

“Siyasal akıl sırf siyasetin sınırları dahilinde düşündüğü için siyasal akıldır… Siyasal aklın klâsik dönemi Fransız devrimidir.” (K. Marks, “‘Prusya Kralı ve Toplumsal Reform’ Makalesine Dair Eleştirel Notlar”, 1844, Seçme Yazılar, çev. David McLellan, İng., s. 125.)

Siyaset, toplumdan sağılan iktidarın nasıl kullanılacağı üstünedir. Devlet, toplumdan sağılan yönetim ve koordinasyon işlevlerinin siyasal iktidar sapkınlığında yoğunlaşmasıdır.

Siyasal akıl, “sırf siyasetin sınırları dahilinde düşündüğü için”, yani toplumun sağılarak sürü hâline gelişini veri kabul ettiği için devletin varlığını haşa sorgulamaz. Siyasal akıl, toplumsal yönetim ve koordinasyon işlevlerinin toplumsal gövdeye geri döndüğü, komünal işlevlerin komünal ağlar sayesinde spontane olarak görüldüğü devletsiz bir yaşamı tahayyül bile edemez.

Siyasal akıl, özünde, devlet fetişizmiyle eblehleşmiş akıldır. Siyasal akla göre devlet, mistik güçleri olan tılsımlı bir aygıttır. Eğer bu tılsımlı aygıtın komuta merkezi, yani devlet iktidarı ele geçirilirse, devleti kullanarak toplumsal sorunları çözmek mümkündür. Onun için siyasal aklın önerdiği bütün çarelerin merkezinde devlet iktidarının kullanımı vardır.

Devleti kullanarak toplumsal sorunları çözme iddiası kendi kendisiyle çelişir. Çünkü devletin kendisi, toplumun iktidarsızlaşması pahasına vücut bulduğu için toplumsal bir cinnet hâlidir. Toplumun kendi kendisini yönetme iktidarının toplumsal gövdeden koparak devlet biçiminde sapkınca örgütlenmiş olması, insanların zombileşmesi demektir.

Siyasal akla göre, devlete egemen olan yanlış siyasetler ya da devletin sınıfsal niteliği yüzünden toplumsal sorunlar çözülememektedir. O hâlde, toplumsal sorunların çözümünü devletin izleyeceği “doğru” siyasal programlarda, idari tedbirlerde ve devlet örgütlenmesinde yapılacak düzenlemelerde aramak gerekir.

Siyasal aklın ileri sürebildiği en radikal çözüm önerisi, gerekirse devletin yıkılıp yeni bir sınıfsal nitelikle yeni baştan inşa edilmesidir. Siyasal akıl, en radikal hâliyle bile, toplumdan iktidar gasbıyla oluşan devlet sapkınlığına değil, fakat yerine “doğrusunu” koymak istediği belli devlet biçimlerine karşıdır. Çünkü siyasal aklın vizyonu, temsil ettiği çıkarlar açısından devletin “doğru” biçimde örgütlenmesiyle ve devlet iktidarının “doğru” kullanımıyla sınırlıdır.

Siyasal aklı aşamamış hareketler, devleti yığınsal olarak pratikte eleştirmek suretiyle bütün iktidarı toplumsal gövdeye geri kazandırmaya yönelecek yerde, devlet iktidarını ele geçirmeye odaklandıkları için mevcut cinnet hâlini idame ettirmeye mahkûm hareketlerdir.

Siyasal akıl, toplumsal sorunların ortadan kaldırılması yolunda devletsiz çözümlere yöneldiği ölçüde, yani yabancılaşmış-parçalı faaliyetin siyaset kompartımanına hapsolmayı reddettiği ölçüde kendisini aşar ve toplumsal kurtuluş mücadelesinin evrensel ufkuna açılır.(Marksist Tartışma Platformu)