
BUGÜN güneş battığında resmi yas süreci bitecek. Enkaz altında kalanların yaşama tutunma olasılıkları da sonlanmış olacak. Bundan sonrası, enkaz altındaki ölülerimize ulaşmaya ve yıkımı temizlemeye odaklanacak. Bu öyle ağır bir süreç ki; “asrın felaketi” ya da “kader planımız buymuş, yapılacak hiçbir şey yoktu” retoriğiyle kaçılacak, üzerlerden atılacak bir sorumluluk değil. Ve fakat hala siyasiler ağızlarını açtıklarında birbirlerine olan nefreti kusuyor ve oyumuzun arkasına düşüyorlar.

Bugün iktidarın kurduğu yeni düzenin ne kahramanca işler yaptığını ispata yeltenilecek ne de enkazdan kurtarılanlara kahramanlık misyonu yüklenip, algı operasyonu çekilecek gün. Siyasiler deprem idaresini düzgün yapmış olsalardı bugün farklı bir tablo olacaktı.
Deprem ülkesi Türkiye’de, imar affıyla oy devşirmenin yeltenilmeyecek bir kırmızı çizgi olduğu bilinecekti.
Mehmet Akif Ersoy, İktidarın dışlamadığı gazetecilerden Habertürk’ün ekran yüzüdür. Cumartesi akşam yayınında kalpten konuştu, tüm olan biteni bir gazeteci ahlakı ve insan vicdanıyla ifade etti: “İnsanların birbirlerine omuz omuza vermesi, birlikte mücadele etmesi gereken bir iklim içerisinde… Ya! Amerikalılar bizle omuz omuza, İsrailliler bizle omuz omuza, Çinliler, Talibanlılar bizle omuz omuza, daha düne kadar kavga ettiğimiz Yunanistan bizle omuz omuza.
Biz niye omuz omuza olamıyoruz’u anlamakta güçlük çekiyorum.” Gerçi anlaşılmayacak bir şey yok. Bugünkü siyaset, bizi birbirimize düşman etmeye odaklı. Bu deprem dilerim hepimizi ta derinden silkeler, millet olarak kalplerimizin tek yürekmişçesine attığı bugünleri daim kılarız…
Bizler bugünkü iklimi, partizanlaşmış bir devlet yapısının arkasına sığınarak değil, birbirimize can suyu olabilmek için devletin gücünü kullanabildiğimiz ölçüde kullanarak yarattık.
Bu devletin, bundan sonra partizanlıktan öte her birimize, doğru hizmet sunabilmek için kendine çeki düzen verebilmesini umarım sağlayabiliriz.