KESK’e Bağlı Eğitim-Sen Genel Merkezi, Değerlendirme toplantısı yaptı.

Yapılan Basın toplantısında; “6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremleri 10 ilde büyük bir yıkıma ve 19 Şubat tarihi itibariyle 41.020 can kaybına neden olmuştur.Şırnak Valisi’nin açıklamasına göre, can kaybı resmi makamların açıkladığından çok daha büyüktür. Yaklaşık 14 milyon kişinin yaşadığı geniş bir bölgeyi etkileyen ve ağır bir yıkıma neden olan felaket nedeniyle, başta depremden doğrudan etkilenen kentlerde yaşayanlar olmak üzere, tüm yurttaşlar tanımlanması olanaksız acılarla karşı karşıya kalmıştır. Deprem sonrası kayıpların acıları her kenti, her ilçeyi ve her mahalleyi derinden sarsmıştır. “denildi
Eğitim Sen olarak bir yandan kent planlaması bir yandan eğitim yönetimi ve planlamasının nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişkin görüş ve önerilerimizi paylaşmak istiyoruz:
1-Depremin olduğu kentlerde 40 binden fazla insan yaşamını yitirmiş, yüz bini aşkın insanımız yaralanmıştır. Yüzlerce milyar liralık ekonomik kayıp, yüz binlerce insanın evsiz kalması ve başka illere göç etmesi karşısında siyasal iktidarın depremi ‘kader’ olarak açıklaması kabul edilemez. Depremin sonuçlarının böyle açıklanması, suç ve ağır ihmalin üstünün örtülmeye çalışılmasından ibarettir. Depremin acı sonuçları karşısında, bilimsel ve laik eğitimin bir gereği olarak depremin bir doğa olayı olduğu ve ondan korunabileceğimiz, halka ve çocuklara iyi anlatılmalıdır. Afetler, depremler kader değildir, doğa olaylarıdır.
2-Deprem sonrası ağır yıkımın nedenleri, öncelikle kapitalizmin kâr hırsına dayalı konut üretimi anlayışında ve iktidardaki siyasal partilerin müteahhitlerle kurduğu çıkar ilişkisinde aranmalıdır. Bunların sonucunda depreme dayanıklı olmayan, standartlara uymayan binaların yapılması, yapanlara izin verilmesi, yapıların denetlenmemesi, geçtiğimiz yirmi yıl içinde çıkarılan 8 imar affı ile bu yapıların affedilmesi yaşanan felaketin büyüklüğünü arttırmıştır. Bu süreçlerde yerel yönetimlerin ve merkezi bürokrasi ve siyasetin de dâhil olduğu yolsuzluklar, liyakatsizlik, felaketi yönetememe hali ortaya çıkmıştır. Okullarda bu konuların anlatıldığı etkin ve eyleyen bir yurttaşlık eğitimi olmalıdır.
3-Deprem bölgesindeki yurttaşlar, hangi toplumsal sınıftan, cinsiyet, cinsel kimlik ve yönelimden, etnik aidiyetten ve inançtan, siyasal görüşten olursa olsun ayrım gözetmeksizin her türlü sosyal politika, yardım ve destekten yararlanmalı, her yerde insan yaşamından, toplumdan ve doğadan yana sosyal ve ekonomik politikalar yaşama geçirilmelidir.
4-Depremin olduğu kentlerde, deprem felaketinin etkilerinin uzunca bir zaman dilimine yayılabileceği öngörülerek kent merkezinde ve kırsal alanda yaşayan yurttaşların temiz su, güvenli gıda, barınma, ısınma, giyim, elektrik ve iletişim gibi temel gereksinmelerinin karşılanması gerekmektedir. Bu kapsamlı çalışma için yurttaşların gönüllü, emek ve meslek örgütlerinin demokratik katılımını ve süreci denetimini de içerecek biçimde, ekonomik ve sosyal politikalar yaşama geçirilmelidir. Sendikamız Eğitim Sen ve Konfederasyonumuz KESK, depremin yaşandığı kentlerde kurduğu koordinasyon merkezleri ile halkın temel gereksinmelerinin bir kısmını da olsa karşılama çabasını sürdürmektedir.
5-Deprem kentlerinde birinci derecede yakınlarını yitirmiş çocukların kurumlarına yerleştirilmeleri konusunda kamuoyunda ciddi kaygılar bulunmaktadır. Kimi tarikat ve cemaatlerin deprem bölgesindeki çocukları aldıklarına ilişkin iddialar bulunmaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ilde yıkıma neden olan depremlerden etkilenen refakatçisi olmayan bin 464, tedavisi devam eden 759 çocuğun olduğunu bildirmiştir. Demokratik kitle örgütlerinin katılımını ve denetimini içeren katılımcı mekanizmalar oluşturularak çocukların durumu izlenmeli ve bu konu hakkında kamuoyu sıklıkla bilgilendirilmelidir.
6-İnşaat Mühendisleri Odası’nın depremle ilgili ön değerlendirme raporu, ağır yıkımın zayıf zemin koşullarından, malzeme zafiyetlerinden, konutların yapısal zayıflıklarından, yapı düzensizliklerinden ve afet yönetimindeki eksikliklerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Bir kamusal denetim söz konusu olsa da eğitim kurumlarının ve okul binalarının inşası bu sürecin dışında değildir. Deprem illerinin dışında kalan okul binalarının sağlıklı, güvenli ve dayanıklı olup olmadığı düzenli bir biçimde denetlenmelidir. Depremin olduğu illerde yeni okul binalarının planlanması ve inşasına emek ve meslek örgütlerinin, eğitim sendikalarının, veli derneklerinin demokratik katılımı sağlanmalıdır.
7-Deprem bölgesinden diğer kentlere doğru yurttaşların, öğrencilerin, eğitim emekçilerinin göçü başlamıştır ve devam edecektir. Göç hareketi konusunda kamuoyu düzenli ve sürekli biçimde bilgilendirilmelidir. Öğrenci nakillerinde, depremzede öğrencilerin üstün yararı dikkate alınarak yerleştirmeler yapılmalıdır.
8-Depremin yaşandığı kentlerden diğer kentlere nakil aldıran öğrencilerin mutlaka okula erişimi sağlanmalıdır. Bu çocukların psikososyal destek almaları için çalışmalar yürütülmeli, okul ortamları çocukları destekleyici, yaralarını onarıcı ve iyileştirici uğraşıları zenginleştiren demokratik bir iklime kavuşturulmalıdır.
9-MEB tarafından oluşturulan psikososyal destek hizmetleri modüllerinin her okulda zorunlu olarak uygulanmasının istenmesi ve sınıf rehber öğretmenlerinin uygulayıcı olarak tanımlanması psikolojik destek hizmetlerinin kapsamına uygun olmadığı gibi çocuklar açısından riskli sonuçları beraberinde getirecektir. Bu bağlamda depremden etkilenmemiş illerdeki psikososyal destek hizmetleri, okulların durumu ve ihtiyaçları gözetilerek psikolojik danışmanlar tarafından belirlenmeli ve uygulanmalıdır. MEB’e göre tüm okullarda aynı modüller uygulanmalıdır. Ancak hiç nakil öğrenci gelmemiş bir okul ile yüzlerce depremzede öğrencinin olduğu başka bir okulda psikososyal destek hizmetlerinin kapsamı ve içeriği farklı olmalıdır. MEB’in mevcut uygulaması ile az etkilenmiş çocukların travma düzeyinin artma riski oluşabilir.
10-Depremin yaşandığı kentlerde, öğrenciler sağlam okullara ve konteyner okullara yerleştirilirken eşitlikçi ve adil bir süreç izlenmelidir. Yıkımın derecesi, illere, ilçelere, mahallelere, hatta sokaklara göre farklılaşmaktadır. Depremin olduğu kentlerde eğitim, çocukların gelişim düzeyleri, ilgileri ve yetenekleri, anadilleri ve kültürleri dikkate alınarak eğitim süreci, psikososyal destek, kendini çeşitli yollarla ifade etme ve oyun-ilgileri odaklı olarak sürdürülmelidir. Eğitim ortamlarının demokratikleştirilmesi son derece önemlidir. Öğretmenlerimizin, eğitim emekçilerinin çalışmaları, psikolojik danışmanların, psikologların, sosyologların ve sosyal hizmet emekçilerinin desteği güçlendirilmeli, deprem bölgesindeki çocukların eğitim hakkı güvence altına alınmalıdır.
11-Deprem bölgesinde yıkımı ağır biçimde yaşamış eğitim emekçilerinin istekleri halinde diğer kentlere tayini için çalışmalar eşit, adil ve hakkaniyetli biçimde sürdürülmelidir. Deprem bölgesi dışındaki eğitim emekçilerinin deprem bölgesine tayini gönüllülük temelinde olmalı, süresi belli, geçici görevlendirmeler yapılmalıdır. Deprem bölgesinde oluşacak öğretmen açığı büyük ölçüde yeni öğretmen atamalarıyla karşılanmalıdır.
12-Sendikamıza üyelerimizden, il, ilçe ve okul yöneticilerinin deprem hakkında konuşulmamasını telkin eden talimatlar verdiklerine ilişkin çeşitli şikâyetler iletilmektedir. En zor zamanlarda bile okulu, eğitim süreçlerini demokratikleştirmek önemlidir. Bugünkü deprem felaketinin acı sonuçları, yaratılan suskunluk sarmalı nedeniyle çok büyüktür. Okullarda öğretmenler ve öğrencilerin kendini ifade hakkı yaşama geçirilmelidir.
13-Eğitim programları, başta deprem felaketi olmak üzere, artan doğa yıkımı, yangınlar, su baskınları gibi afetler, kötü kentleşme, insan hakları bilincinin yitimi, demokrasinin kaybı, eşitsiz ve adaletsiz gelir bölüşümü gibi ekonomik ve sosyal sorunları ve çözümleri kapsayacak biçimde yeniden gözden geçirilmelidir. Eğitim fakülteleri eğitim programları da bu bağlamda yenilenmelidir. Eğitim programlarına dair tüm çalışmalara, ILO-UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’nde ifade edildiği gibi eğitim sendikalarının demokratik katılımı sağlanmalıdır.