Bu topraklarda işçilik çoğu zaman sadece bir meslek değil, bir kaderdir. Sabah ezanıyla uyanan, çocuğuna bir tas çorba ısıtıp vardiyaya yetişen ellerin hikâyesidir emek. Ve o hikâyenin kahramanlarından biri de Çaycuma’da yaşayan bir kadın: Esen İpekdal.

Esen ne bir film karakteri ne de kürsülerden alkış alan biri. O, aramızdan biri. Belki otobüste yan yana oturduğumuz, belki markette kasa sırasında beklediğimiz tanıdık bir yüz. Ama o eller, demiri yoğuruyor; alın teriyle evine ekmek taşıyor. Bir kadın, bir anne, bir eş… Ama her şeyden önce onurlu bir işçi.
Sabah evini çekip çeviren, çocuklarına göz kulak olan, akşam eşinin omzundaki yükü paylaşan Esen, gün boyunca fabrika zemininde çelik gibi iradesiyle ayakta kalıyor. Kaynak yapıyor, spiral taşı kaldırıyor. “Erkek işi” denileni tereddütsüz üstleniyor. Çünkü bu sınıfta işin cinsiyeti yok; alın terinin rengi birdir.
Esen’in mücadelesi sadece kendisi için değil. O, geçim derdiyle boğuşan binlerce işçi kadının sesi. Asgari ücretle yaşamaya çalışan hanelerin iç sesi… Her ay sonunu hesaplayan, çocuklarına mahcup olmamak için ter döken bir sınıfın neferi.
Bu ülkede işçiler yıllardır sabrın en büyüğünü kuşanarak yaşıyor. Hakkını istemekten çok, yokluğa dayanmayı öğrenmiş bir halkız. Ama Esen gibi kadınlar, sessizliğin ortasında bir çığlık gibi yükseliyor. “Biz buradayız,” diyorlar. “Bu çark, biz dönmesek işlemez.”
Esen İpekdal sadece bir fabrika işçisi değil. Kadınların görünmeyen emeğini görünür kılan, işçi sınıfının sessiz çığlığını haykıran bir simge. Onun direnişinde, yorgun ama dimdik duran omuzlarında hepimizin payı var.
Çünkü Esen’in hikâyesi aslında hepimizin hikâyesi. Aynı sofraya oturan, aynı kışı yaşayan, aynı zorluğu paylaşan milyonların ortak hikâyesi.
Ve bu hikâyede umut, Esen gibi kadınların ellerinde büyüyor. Sessiz sedasız ama dimdik ayakta duran binlerce kadın emekçiden biri Esen İpekdal. “Bizim gibi nice kadın var bu memlekette,” diyor alçakgönüllülükle. “Fabrikada, tarlada, atölyede… Hem çalışıp hem evine bakan. Zor ama gururlu bir hayat. Kimse görmez belki ama biz biliyoruz: Bu evlerin, bu ülkenin temelinde bizim gibi emekçi kadınların alın teri var.”
Esen İpekdal’ın hikâyesi, sıradan görünenin ardındaki olağanüstü bir azmin ve yüreğin hikâyesidir. Bir kaynak makinesinin saçtığı kıvılcımlar kadar parlak bir iradeyi temsil eder. Tulumu ve alın teriyle hem sanayinin çarklarını hem de ailesinin geleceğini döndürür.(Susma/Çaycuma)

sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
