“Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir.”

Gülmeyi unuttuk evet. En son ne zaman ağız dolusu kahkaha atabildik? Acıyla, kanla gözyaşıyla, mücadeleyle kazanılmış bu topraklarda; rahatça, özgürce adilce yaşamamız gereken yaşlarda biz öldük hep.
“Vurmayın, öldüm.” dedi 19 yaşında genç fidan. Ağladık.
“Geçinemiyorum.” dedi kendini yaktı yaşlı adam. Ağladık.
“Ben ölünce mi beni göreceksiniz?” diye sordu dünyalar güzeli genç kız. Ağladık.
Hayalleriyle gidenlere ağladık. Karanfiller attık can verdikleri yere. Canımızı yakan her şeye ve herkese lanet edercesine.
“Kandırıldık.” dediler. Alkışladık. İnandık. Kendi kandırılışlarımıza bakmadan.
“Provoke ediliyor, inanmayın.” dediler. Ona da inandık. Yani sevgili okur, biz sanırım her şeye inandık. Yalnız bildiğim bir şey var, sanırım yaşananları da unutmadık. Geçtiğimiz hafta İstiklal’de yaşanan o çirkin olayı hepimiz hatırlıyoruz mesela. Ama bakın ben bir şeyler daha hatırlıyorum. 2015 Haziran ve yenilenen 2015 Kasım seçimleri. Ve o 5 ay içinde yaşanan olaylar… 10 Ekim Barış Katliamı… 18’ime girdiğim gün. 10 Ekim 2015. (Bu arada insan nasıl heves ediyor 18. yaş gününe. 18 yahu boru mu yani?! Fakat bu konuya daha sonra gireriz.)
Daha yerlerini ve tarihlerini tam çıkaramadığım sayısız bomba haberleri. Cidden unutmak mümkün mü? Peki ya alışmak? İçinizden benimle aynı cevabı verdiğinizi duyar gibiyim. Hayatını kaybeden herkes adına o kadar üzgünüm ki… Şimdi ve geçmişteki herkes adına hem de.
Gülemiyorum sevgili okur.
Gülemiyoruz.
Sahi neydi korkmadan yaşayabilmek? Gerçekten gülebilmek nasıl bir duyguydu?
Yitip giden herkes adına yüreğimize bir çiçek eksek, içimiz hep hoşçakal bahçeleriyle donatılmış olur. Ne acı…
Sevgiyle kalın. (Tabii mümkünse.)
İşte sizin için bir şarkı ; Barış Diri/ Seyyal Taner – Ahmet Abi