5 Aralık Kadınlara Seçme Ve Seçilme Hakkı Tanınmasının 88. Yıl Dönümü nedeniyle ilgili basın açıklamaları gelmeye devam ediyor. Susma Dostu, Av. Orhan Kılıç sosyalmedya sayfası Facebook’tan ‘5 Aralık 1934’ başlıklı yazı yazdı.
Daha çok da CHP ve Laik Cephe den gelen 5 Aralık Kadınlara Seçme Ve Seçilme Hakkı Tanınmasının 88. Yıl Dönümüne ilişkin açıklamalar yapılırken tarihi doğru okumak ve geleceği daha gerçekçi kılmak adına konuya farklı pencereden bakan, aynı zamanda tarih açısından önemli bulduğumuz yazıyı aynen yayınlıyoruz.

Av.Orhan Kılıç
5 ARALIK 1934
Her yıl 5 Aralık tarihinde sosyal medyada bu ve benzeri paylaşımlar gırla gidiyor.Neymiş efendim; Atatürk Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını taaaa 1934 de vermiş miş. Üstelik çoğu Avrupa ülkesinden önce. Tarihi Orta Okul Sosyal Bilgiler kitabından okuyarak öğrenip, kendini aydın sanan cahil cühela yurdum insanı da bu paylaşımlara balıklama dalıyor ve üstelik paylaşım yarışına giriyor.
Oysa ki, 1934 de kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi pratikte hiç bir anlam ifade etmiyor. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1927’deki tüzük değişikliğiyle birlikte milletvekillerinin belirlenmesi bir atamaya dönüşüyor ve tamamen Mustafa Kemal Atatürk’ün iki dudağının arasından çıkacak söze bırakılıyor.Serbest seçim yapılmıyor ki, seçme ve seçilme hakkının anlamı olsun… Atatürk’ün iktidarı döneminde Türkiye’de hiç çok partili serbest seçim yapılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kapalı oy, açık tasnifle yaptığı, çok partili ilk serbest seçim 1950 seçimleridir.
1923 de, İzmir’de Türkiye Kadınlar Partisi kurulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, partinin kurucusu Nezihe Muhuttin’i çağırır, ve ‘kadın partisi lüzum etmez,siz bizim kadın kollarımız olacaksınız’ der. Ardından da yurdum aydınlarının Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verdiğini zannettiği Mustafa Kemal Atatürk emirle, Türkiye Kadınlar Partisi’ni feshettirir. Oysa ki, o partiyi kuran kadınlar, bağımsız bir kadın hareketidir. Kemalist rejim ise, daha başından bu kadın hareketini tasfiye eder.
Türkiye Kadınlar Partisinden başka, Türk Kadınlar Birliği adında bir oluşum da vardır.Bu oluşumun temel taleplerinden biri de, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesidir. 1934 de göstermelik olarak bu hak tanındıktan sonra, Türk Kadınlar Birliği’ de kapatılmıştır. Türk Kadınlar Birliği’nin kapatılmasının temel nedeni ise, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kontrolu altında olmamasıdır.1930’larda parti-devlet özdeşleşmesi ortaya çıktığı için, bütün bağımsız örgütlenmeler ortadan kaldırılmıştır.
Şimdi bugün tarihi objektif olarak değerlendirdiğimizde, Mustafa Kemal Atatürk’ün iktidar döneminin Cumhuriyetin ve yeni bir devletin ‘kuruluş süreci’ olduğunu kabul ediyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP’den başka partiye müsaade etmemesini, serbest seçimlere izin vermemesini anlıyorum. Hatta daha da ileri giderek, Mustafa Kemal Atatürk’ün ileride Çok Partili Demokratik Sistemden yana olduğunu, çoğulcu demokratik sistemin temellerini atmaya çabaladığını, hedefinin ileride demokrasi olduğunu da kabul ediyorum.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün üzerinden tam 83 yıl geçmiştir. Bu 83 yıl içinde Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kullanması yönünde bir arpa boyu bile yol gidilememiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 600 milletvekili vardır. Bunun sadece 103 tanesi kadındır. Ülke nüfusunun yarısı kadındır, seçmenlerin yarısı kadındır ama, milletvekillerinin yüzde 17’si kadındır. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekili sayısı 146, CHP’nin kadın milletvekili sayısı ise sadece 18’dir. Yani Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı veren Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi CHP, milletvekillerinden sadece yüzde 12,32’si kadınlara bırakmıştır.
Aynı şey Belediye Başkanlıkları için de geçerlidir. Türkiye’de 30 Büyükşehir Belediyesi, 51 İl Belediyesi, 919 da İlçe Belediyesi vardır. Bu Belediye Başkanlıklarından sadece 43 tanesi kadındır. Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi olduğunu iddia eden, Atatürkçülük ideolojisini savunan Cumhuriyet Halk Partisi’nin ise, 1 Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile, 9 İlçe Belediye Başkanlığı vardır.
Hal böyleyken bugün sosyal medyaya bakıyorum da, Atatürkçü kadınlar, CHP’li kadınlar yine Atatürk’ün 5 Aralık 1934’de Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı verdiği paylaşımları ile, ortalığı inim inim inletiyorlar. Aslında inletmeleri gereken Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi ama, zavallılar bunun farkında bile değiller.
Atatürk’ün verdiği hakkın üzerinden 87 yıl geçmesine rağmen parti içinde kendilerine rozet satma, çiçek taşıma, yemek düzenleme, resmi kurumlara ziyaret gerçekleştirme angaryalarından başka işlev yüklenmediğinin farkında bile değiller. Biraz aklı selimle davransalar CHP Genel Merkezini, erkek yöneticilerin başına yıkmaları, camı çerçeveyi indirmeleri gerekir ama, her nedense onlar sosyal medyada 5 Aralık 1934’le şişinmeyi tercih ediyorlar.
1934’de Mustafa Kemal Atatürk’ün aldığı karar, o günün şartlarına göre, elbette ileri bir adımdır. Ancak bugün yeryüzünün en teokratik rejimleri olan İslam ülkelerinin tamamında bile artık kadınların seçme ve seçilme hakları vardır. Atatürkçü kadınlar, CHP’li kadınlar bir türlü bugüne gelmeyi, bugüne ilişkin söz söylemeyi, siyaset üretmeyi beceremiyorlar.
Vakti zamanında CHP’nin Genel başkanı karşısına aday çıkamasın diye, tüzük değişikliği yaparak, genel başkanlığa aday olacakların toplam delegelerin yüzde 10’unun imzasını almasını zorunlu kılmıştı. Bu değişikliğe de hiçbir CHP’li gıkını çıkarmamıştı. Hiç kimse de, partideki erkek egemenliğine karşı, ülke nüfusundaki dağılım esas alınarak ve de, pozitif ayrımcılık yapılarak, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, il yöneticilerinin,ilçe yöneticilerinin yüzde 50’si kadın olmalıdır diye ayak dirememişti.
Ancak bir türlü kullanılmayan hakkın kağıt üzerinde yazılı olması, sanki çok önemliymiş gibi, her 5 Aralık tarihinde bayram kutlar gibi Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının verilmesinin yıldönümünü kutluyorlar.
Akıllı oğlan neyler Ata malını, akılsız oğlan neyler Ata malını…