En sonunda Millet İttifakına dönüşen 6’lı masa dün görkemli bir toplantıyla Ortak Politikalar Mutabakat Metnini kamuoyuyla paylaştı.

Sunucunun gereksiz tekrarlarına rağmen Genel Başkan Yardımcılarının paylaştığı 9 ana başlığın genel hatlarıyla titiz bir çalışmanın ürünü olduğu görüldü.

244 sayfadan oluşan yaklaşık 2 bin 500 maddelik hükümet programı niteliğindeki program büyük ölçüde beklentileri karşılar durumda.

Görünen o ki, altı benzemez partinin üzerinde anlaştığı konular bir yol haritası şeklinde Cumhurbaşkanı adayının önüne konulacak.

Laiklik vurgusu, tarikat ve cemaatlerle ilgili konular ve uluslararası sözleşmelere ilişkin bazı konularda henüz tam mutabakatın sağlanamadığı da anlaşılıyor.

Zaten de önemli olan ittifak içerisinde yer alan tüm partilerin ortaklaştığı konuların öncelikle öne çıkarılmasıydı ve bunu da yaklaşık bir yıllık titiz ve özverili bir çalışmayla başarmışlar.

Kuşkusuz ekonomiden sağlığa, eğitimden sosyal politikalara, bilim ve dijital dönüşümden dış politikaya kadar yaşamın her alanında ihtiyaç duyduğumuz konularda yapılacak kısa ve uzun vadeli uygulamalar belirtilmiş olsa da en çok hukuk, adalet ve yargıda yapılacak değişikliklerle yolsuzlukla mücadele, dikkat çeken konulardı.

İyi Parti içerisinde bir kesimin itirazı dışında ittifakın üzerinde büyük ölçüde mutabık kaldığı adayın da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğu anlaşılıyor.

Bu mutabakat metni en çok da Cumhurbaşkanı Adayının işini kolaylaştıracak.

Her ne kadar geç açıklandığına ilişkin eleştiriler olsa da bu programın açıklanmasından sonra şahsen ben doğru bir yöntem izlendiğine inandım.

Aksi halde bu yol haritası ya da seçim beyannamesi olmasaydı ne Cumhurbaşkanı basın ve kamuoyunun sorularına inandırıcı yanıtlar verebilir ne de seçim kampanyası sırasında bir söylem birliği oluşabilirdi.

Tüm siyasi yorumlar ve değerlendirmeler bir yana, ülkeyi yönetmeye talip bir siyasi iradenin hayatımızın her alanına yönelik böyle kapsamlı ve ortak bir eylem planında uzlaşabilmesi tarihsel bir önem taşır.

Kuşkusuz anayasal değişikliklerin sonrasında iş yürütme erkinin kullanımına ve parlamentoda temsil noktasına geldiğinde ittifakı oluşturan partiler arasında bugün ötelenen kimi fikir farklılıkları gündeme gelecektir.

Ama siyasetin doğasında var olan bu farklılıkları bir ayrışma değil bir zenginlik olarak görebilme olgunluğuna ulaşmış bir iktidar bekliyor artık halkımız.

 Kamuoyu yoklamaları ve toplumun geniş kesimlerinden gelen tepkiler sonucu artık ülkeyi yönetemez duruma gelen Cumhur ittifakı tek çare olarak mevcut tek adam yönetiminin devamını gördüğü için doğal olarak anayasanın kesin hükümlerine rağmen Erdoğan’ın yeniden aday olmasında karar kıldı. Daha doğrusu Erdoğan ve saray çevresi böyle istedi.

Bunun karşısında bir süre ortak tek aday mı, çoklu aday mı tartışması sürdüren altılı masa ve  kamuoyu sonunda tek aday konusunda fikir birliğine vardı.

Erdoğan’ın karşısında tek adaylı bir seçimde yenileceğini anlayan iktidar ve çevresiyle saray medyası sürekli olarak masayı dağıtmaya, nifak sokmaya çalıştı.

İktidarın bu algı operasyonlarının etkisinde kalan kimi ittifak yöneticileri de gereksiz ve anlamsız bu tartışmalarla uzunca bir süre seçmenin kafasını karıştırdı.

Altılı masanın diğer partilerden gelen itirazları anlarım da CHP çevresinden gelen “kazanacak aday” çıkışlarının pek de iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum.

Hele de Kılıçdaroğlu’nun etnik kimliği üzerinden yola çıkarak yapılan eleştiri ve değerlendirmeleri kabul etmek hiç mümkün değil.

Özellikle CHP’li iki Büyükşehir Belediye Başkanını Kılıçdaroğlu’nun karşısına rakip olarak çıkarma girişimleri hiç anlaşılır gibi değil.

Kaldı ki her iki başkan da Cumhurbaşkanlığına Erdoğan’dan çok daha layık olduğu gibi Kılıçdaroğlu’da gerektiğinde onlar adına adaylıktan çekilme fedakarlığını gösterecek bir siyaset adamı. Ancak ittifakın tam desteği olduğunda Kılıçdaroğlu niye kazanamaz?

Birileri bunu açıklayabilir mi?

CHP Genel Başkanı olarak Kemal Kılıçdaoğlu’nun geçmişte bir dolu hatalar yaptığını ve bunun sonucunda bedel ödediğini hepimiz biliyoruz.

Ama el insaf! Çok farklı siyasi kesimleri temsil eden beş benzemez partiyle CHP’yi aynı masada bir araya getirmek kolay iş midir?

Bu iş birliğini ülkemiz için yaşamsal öneme sahip bir seçim öncesi kalıcı ve sonuç alıcı bir ittifaka dönüştürmek için gösterdiği çabayı, harcadığı emeği, yaptığı fedakarlıkları görmezden gelip “kazanacak aday” eleştirisiyle Kılıçdaroğlu’nu itibarsızlaştırmak niye?

Cumhurbaşkanının nasıl biri olacağı, neler yapacağından çok kim olacağı gibi bir tuzağa saplanıp kalmak, bu kadar titiz bir çalışmayı heba etmek olmaz mı?

Eğer dürüstlük, liyakat, devlet tecrübesi diyorsanız;

Ortak aklı hakim kılacak, kollektif çalışma anlayışını uygulayacak, kişilikli, onurlu bir Cumhurbaşkanı Adayı istiyorsanız işte size kazanacak aday: Kemal Kılıçdaroğlu

NOT: (Kampanya sırasında yapılacaklar ve HDP konusunu bir sonraki yazıya bıraktım)

Reklam