
Uzun bir ara verdiğimin farkındayım, hayat tek düze gitmiyor ve ben bazen her şeye aynı anda yetemiyorum sanırım. Yeni yılda birbirinden güzel dileklerimizi diledik, umutlarımızı tazeledik, birbirinden farklı olaylar yaşadık ülke gündeminde ve elbette ki kendi hayatımızda. Peki sizler nasılsınız bu yeni yılda? Beklediğiniz gibi mi? Ya da bir şey bekliyor muydunuz ki?
Başarı nedir? Kız kardeşlik? Dostluk? Hayal kurup gerçekleştirebilmek nasıl bir duygudur? Bir de şey, dostunun başarısını kendi başarın gibi sahiplenmek ne güzel bir duygudur değil mi?
Bir takım sorularımı sorduktan sonra devam etmek isterim. Başarıdan ve dostluktan bahsettim çünkü bu haftaki yazımı en çok kız kardeşime gönderiyorum. İnandı ve başardı. Demek ki gerçekten inanmak başarmanın yarısı edebilirmiş, istediğimiz şeyleri elde ettiğimiz yolda fedakarlık etmek zorunlulukmuş. Demek ki neymiş? Martin Luther King gayet haklıymış. (bakınız 28 Ağustos 1963 tarihli konuşmasında ‘I have a dream’).
Kararsızlığım ve en sonunda bundan kaynaklı pişmanlığımla bilirim kendimi hep. Son bir kaç haftadır da yazamıyor olmamın sebebini buna bağlıyorum. Ama neyse ki kararlı olduğum bir konu var. Başarı. Daha çok başarı ve devamında gelen daha daha büyük başarı. İnandım, yapacağım. Ne olduğunu eğer o zamana kadar buralarda olursam mutlaka ki paylaşacağım da. Hadi gelin biraz gündeme bakalım mı şimdi?
Seçim çalışmalarına start verildiği söyleniyor, 6’lı masanın adayının hala belli olmamasından kaynaklanan bir takım eleştiriler de beraberinde. Sizce kim alır bu seçimi? Herkesin amacı tek midir acaba? Yani mümkün müdür ki tek bir amacın olup gerçekleştirilebilecek olması? Mümkündür sevgili okur. Hepimizin amacı aynı, belki yollarımız farklı ama amacımız mutlaka ki aynı.
Haklıyız, kazanacağız. Mutlaka ki kazanacağız.
İnandık, amacımız da belli. Hedefimiz de. Eee o zaman daha ne duruyoruz ki? Start verelim mi bizde bazı şeylere?
Teşekkür ederim inancıma. Ve ortak diktiğimiz o fidana.
Sevgiyle.
İnanmışlıkla.
Ama
En çok içinizdeki güneşle kalın.