Bir yerde okumuştum; ‘’Kutsal olan haysiyetli bir yaşamsa Silivri Maraş’tan daha soğuk değil.’’ diyordu.

Helallik istemiş.

Etmiyorum. Etmeyeceğim.

Giden gençliğimi, saraylarınızda gününüzü gün ederken bizim çığlıklarımızı duymayanlara, bizi gittikçe daha çok fakirleştirenlere, eğitimsiz bırakanlara, eğitimlileri yok sayıp eğitimsiz kim varsa onları ödüllendirip bizleri bu hale getirenlere hakkımı helal etmiyorum. Bile bile ölüme terk edilen insanlar sana haklarını helal etseler daha mı iyi bir insan olacaksın? Vicdanını mı rahatlatacaksın? Tırnaklarımızla geldiğimiz bu yerden olduğu gibi dibe çökertirken hiç mi düşünmediniz vicdanınızı? Tekmelendik öldük, öldükçe çoğaldık. Öfkemiz dağı taşı yıkacak gibiydi. Konuştuk içeri attınız. Sustuk tepemize çıktınız. Yaşama sevincini söktünüz gencecik insanların içinden. Hangi biri için helallik istiyorsunuz şimdi? Parsel parsel araplara sattığınız memleket için mi? Hakkını yediğiniz gençler için mi? Öldürdükleriniz için mi? Patlayan bombalar için? Yoksa çapulcu, sürtük, ayyaş, şerefsiz, namussuz, adi dediğiniz için mi? Enkazdan değil donarak ölen insanlar için mi? Neye yetemediğiniz için tam olarak. Sizler hurmalarınız üşümesin diye seranızın etrafını sararken çocuğuna pantolon alamadığından intihar eden baba için mi? Milyon dolarlık arabalara binerken, depremden kalan son mal varlığı ezilen arabasını satılığa çıkartan halk için mi? Hangisine helal edelim? O kadar hakkınız mı var ki üzerimizde helal edelim?

Etmiyorum, etmeyeceğim.

Keşke politika olsaydı olay sadece. Keşke siyaset yapılmayacak bir mevzu olsaydı. Torpil bulamadığı için hayallerinden vazgeçen bir sürü genç arkadaşım varken olay tam da politika mevzusu. Deprem doğal afet elbette biliyoruz bunu ancak; enkaz, gitmeyen yardım, pişkince açıklamalar… İşte bunlar tam da siyaset yapılması gereken mevzular. Helallik isteyince ne oluyor hakikatten? Lütfen önce tarikatlara verilen kayıtsız çocukları açıklayın bize. Bu insanların yaralarını nasıl saracaksınız bir şey söyleyin bizlere.

Spordan, sanattan, tribünlerden, öğrenciden, madenciden, ev hanımından. Artık hepsinden korkuyorsun zaten değil mi? Siz geç kalmadınız, biz çok zaman verdik. Şimdi ne diyorduk? Yetti diyoruz.

Tamam mı devam mı değil. Beraber yürüdük biz bu yollarda değil. Olayı drametikleştirmeden, açıkça ve çok net. Ve hatta bir şey diyeyim mi? Hiiiç korkmadan ne diyoruz biliyor musun? HÜKÜMET İSTİFA!

İyilik biliyoruz, kalbimiz temiz. Ve çok üzgünüm ama bu sefer güç bizde…

Yazımın başında okudum diye bahsettiğim o yazı şöyle devam ediyordu ; ‘’Birileri söylemeye korktuklarımızı söylediği için içerideyse, biz ne kadar dışarıda sayılırız ki?’’

Bende şimdi sizlere soruyorum sevgili okur. Silivri mi soğuktur Maraş mı? Kutsal olan hakikatten yaşamın kendisi midir? Yoksa kutsal olan onurlu, haysiyetli bir yaşam mıdır?

Cevaplarınızı duyar gibiyim…

İşte sizin için bir şarkı;

Cem karaca – Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini