Gün geçmiyor ki, devleti yöneten iktidardan birileriyle ilgili bir iddia ortaya atılmasın.
İddialar da öyle yenir yutulur cinsten değil.
Üstelik de saraya yakın insanlar ya da onlarla iltisaklı! kişilerden geliyor.
Düşünün; devletin en tepesindeki kişiyle ilgili bir ihaleden 1 milyar dolar rüşvet aldığı iddiası görmezden gelinebiliyor.
Tarım Bakanlığı yapmış kişinin kurduğu paravan şirketlerle bakanlığı soyduğu iddiası.
Bir başka bakanın intihar olarak açıklanan bir cinayet iddiasıyla anılması!
İktidara geldiklerinde 3 Y denilen yasaklar, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele edeceklerini iddia edenlerin şimdi kendileriyle ilgili bu tür iddialar karşısında suskun kalmalarının izahı olabilir mi?
Her fırsatta insanların cinsel eğilimlerini sorgulayan bir ekibin içinden birileri için aynı türden bir iddia ortaya atıldığında söyleyecek sözleri olabilir mi?
Geçmişte kendi bakanlığına fahiş fiyatla ürün satan bir bakanı törenle uğurlayan bir iktidarın bu tavrına doğrusu pek de şaşmamak gerekiyor.
Ancak işinize geldiğinde kutsadığınız, beka sorunu olarak gördüğünüz devletin itibarını bu kadar düşürmeye ne hakkınız var.
Sizler dört gün sonra gideceksiniz ama devlet yine tüm kurum ve kuruluşlarıyla, vazgeçilmez değerleriyle yerinde duruyor olacak.
Önce Cumhuriyeti ve değerlerini yok etmeye çalıştınız.
Onun kurucusu Mustafa kemal Atatürk’e doğrudan saldıramayınca, adını unutturmaya çabaladınız.
Kimi yerlerden adını kaldırdınız.
Yılda bir kez olsun Anıtkabir’e gitmeye bile gerek görmediniz.
Kurucusu olduğu Cumhuriyetle ve değerleriyle kavga etmeye, laikliği ortadan kaldırmaya, uluslararası sözleşmeleri yok saymaya çalıştınız.
Bütün bir ülkeyi rant devşirilen bir alan olarak gördünüz.
Kendi zenginlerinizi yarattınız.
Halkı açlığa mahkum ettiniz.
Toplumu kamplara ayırıp, sizden olmayanları ötelemeye, baskılamaya, yok saymaya ve hatta kimi zaman yok etmeye çalıştınız.
Yok edemediklerinizi cezaevlerinde rehin tutmayı sürdürüyorsunuz.
Şimdi yaklaşan seçimleri bir darbe olarak göstermeye, demokratik iradeyi yok saymaya çalışıyorsunuz.
İktidarınıza ortak ettiğiniz terörle ilintili olduğu iddia edilen bir siyasi oluşumun militanlarını sokağa salıp tam da seçimler öncesi bir korku iklimi yaratmak istiyorsunuz.
Bu tür tahriklere gelmeyen muhalefetin barış çağrıları sizi rahatsız ediyor.
Anayasal bir gereklilik olmasına karşı seçimin tarafsızlığına gölge düşürecek şekilde İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanlıkları istifa etmeyip görevlerine devam ediyorlar.
Üstelik tüm bakanlar milletvekili adayı olarak bakanlıklarının, Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan devletin tüm olanaklarıyla seçim kampanyası yürütüyorlar.
Adil bir seçim olması için çırpınan muhalefeti elinizde tuttuğunuz yandaş medya vasıtasıyla susturmaya, sarayın bir kurumu haline getirdiğiniz YSK ve RTÜK eliyle seçimlere müdahale etmeye çalışıyorsunuz.
Tüm bu hukuksuz, devlet geleneklerine uymayan usulsüz uygulamalarınıza rağmen meydanlarda eskisi gibi kalabalıklar oluşturamayınca yeni oyunlar tezgahlamaya, iktidardan gitmemek için her yolu denemeye devam ediyorsunuz.
Kamuoyunda dolaşan bu iddialara, sosyal medyada yayımlanan videolara yanıt veremeyince de oylarınız daha da düşüyor, sinirleriniz geriliyor, daha çok saldırgan hale geliyorsunuz.
Artık şu gerçeği görmenizde yarar var.
Belli ki gidicisiniz.
Ama gitmeseniz bile üzerinizdeki bu şaibeler, hakkınızdaki bu iddialarla bu toplumu yönetemezsiniz.
Ne bu halk ne de devlet bu yükü artık taşıyamaz.
21 yıldan sonra hala ve ısrarla ülkeyi yönetme isteğinizi ne vatan ne bayrak ne de ülke sevgisiyle izah edemezsiniz.
Halk artık bu yalanlara inanmıyor.
Halk barış ve huzur istiyor.
Halk, adalet istiyor, özgürlük istiyor.
Çocukların yatağa aç girmediği, emeklilerin ucuz ekmek kuyruğunda beklemediği, gençlerin umudu yurt dışında görmediği, kadınların toplumsal yaşamda eşit yurttaşlar olarak yer aldığı, işçinin, memurun, esnafın, sanayicinin devletine güvendiği bir Türkiye istiyor.
Ve artık sizin bunu sağlayabilecek ne gücünüz ne inancınız ne de niyetiniz kalmadı.
Ama halkın demokrasi talebi var
Haydi demokrasi, barış ve özgürlük için sandığa!
